Hicr Sûresi 75. Ayet

اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ  ...

Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler vardır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 فِي
3 ذَٰلِكَ bunda
4 لَايَاتٍ ibretler vardır ا ي ي
5 لِلْمُتَوَسِّمِينَ işaretten anlayanlara و س م
 
Lût kavminin bu şekilde tarih sahnesinden silinmesi insanlık için birçok bakımdan ibrete değer olarak gösterilmekte, onlardan kalan Sodom kentinin harabelerinin bir ibret levhası olarak hâlâ bir yol üzerinde durduğu ifade edilmekte, Hz. Muhammed’in muhatabı olan Kureyş halkının o harabeyi görerek ibret ve ders alması gerektiği hatırlatılmaktadır (Zemahşerî, II, 318; İbn Atıyye, III, 370). Buna göre ticaretle meşgul olan Mekkeliler, Suriye topraklarına yaptıkları ticarî seyahatleri sırasında Lût kavminin yaşadığı Filistin’deki Sodom kentinden artakalan izleri görüyorlardı. Muhammed Esed’in kaydettiğine göre (II, 524), “Kuzeydoğusunda Sodom ve Gomore bulunan Ölüdeniz’in kıyısını izleyerek kuzeye, Suriye’ye doğru uzanan Kuzey Hicaz’daki bu yolun varlığı Amerikan Doğu Araştırmaları Okulu (New Haven, Connecticut) tarafından yayımlanan hava fotoğraflarıyla şaşırtıcı bir biçimde doğrulanmıştır. Söz konusu fotoğraflar bu eski yolu, Ölüdeniz’in doğu sahillerine az çok paralel bir seyir göstererek kuzeye doğru kıvrılan koyu bir çizgi halinde açıkça göstermektedir.”
77. âyette “Onda da inananlar için bir ders vardır” buyurulurken Mekke müşriklerinin, inkâr ve inatları sebebiyle bu anlatılanlardan ibret alacak akıl ve basîrete sahip olmadığına bir ima vardır (İbn Âşûr, XIV, 70). Çünkü durumu ve davranışlarını sorgulamayan, hakka ulaşmak gibi bir arayışı olmayan ve kaygı taşımayanlar bu tür kanıtlardan ders alma ihtiyacını da duymazlar.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 361-362
 
وسم Veseme : وَسْمٌ iz bırakma, damgalama ve işaretleme demektir. Aynı köke ait olan سِمَةٌ sözcüğü ise iz, damga ve işarettir. تَوَسَّمَ fiili hem bir eseri, iz ve damgayı öğrenmeye/keşfetmeye çalışmak hem de yine bu köke ait وَسْمِي isimli bitkiyi ilk sulayacak olan yağmuru talep etmek manasında kullanılır. مَوْسِمُ الْحاجِّ da Hacıların toplandıkları yer/mekan anlamına gelir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de bir defa fiil bir defa da isim olmak üzere sadece 2 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri mevsim, muson (Arapçadan diğer dillere geçmiştir) ve simadır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
 

اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

فِی ذَ ٰ⁠لِكَ  car mecruru  إِنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.

ذا  işaret ismi sükun üzere mebni mahallen mecrur, ismi mecrurdur.  ل  harfi buud yani uzaklık belirten harf, ك  ise muhatap zamiridir. 

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzhalakadır.  اٰيَاتٍ  kelimesi  إِنَّ ’nin muahhar ismidir. Cemi müennes salim olduğu için nasb alameti kesradır.

لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ  car mecruru  لَاٰيَاتٍ  mahzuf sıfatına müteallıktır.  اَلْمُتَوَسِّم۪ينَ ‘nin cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

اَلْمُتَوَسِّم۪ينَ  kelimesi,sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan  تَفَعَّلَ  babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ

 

Cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesidir. Sübut ve istimrar ifade eden bu cümle faide-i haber inkârî kelamdır.

Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  ف۪ي ذٰلِكَ  car-mecruru  اِنَّ ‘nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.  اِنَّ ’nin muahhar ismi olan  لَاٰيَاتٍ ’e dahil olan  لَ , tekid ifade eder.

İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret edildiğinde istiare oluşur. Câmi’ her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

İşaret ismine dahil olan  ف۪ي  harfinde de istiare vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla işaret edilen ayetler, içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü ayetler hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)

Müsnedün ileyhin nekre gelmesinde, tazim ifadesinin yanında teksir ve özel bir nev olduğu anlamı da vardır.

İşaret ismi  ذٰلِكَ , ayette olaya dikkat çekip belleklere iyice yerleştirmek için gelmiştir.

Mukâtil ve İbn Zeyd,  مُتَوَسِّم۪ينَ  [basiret sahibi olanlar] ifadesini tefekkür eden kimseler diye açıklamıştır. Dahhak da ibret ile nazar edenler, bakanlar diye açıklamıştır. (Kurtubî)

Allah Teâlâ daha sonra, [Elbette bunda fikri ve feraseti olanlar için ibretler vardır] buyurmuştur.  مُتَوَسِّم  kelimesi, eşyanın hakikatına delalet eden, hususiyeti araştıran kimse anlamındadır. Zeccac ise: “Bu kelimenin Arapçadaki hakiki manası, “bakış ve incelemelerinde son derece ciddi ve sebatlı olup, eşyanın (her şeyin) alametini, vasfını ve özelliğini bilen kimselerdir” der. (Fahreddin er-Râzî)

İlim adamları derler ki: “تَوَسِّم (basiret sahibi olmak)” kelimesi  وَسم ‘den tefe’ul vezninde olup kendisi vasıtası ile varılmak istenen başka bir sonuca delil görülen alamet demektir. (Kurtubî)