Hicr Sûresi 76. Ayet

وَاِنَّهَا لَبِسَب۪يلٍ مُق۪يمٍ  ...

O şehrin kalıntıları hâlâ mevcut olan bir yol üstünde duruyor.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِنَّهَا ve şüphesiz o
2 لَبِسَبِيلٍ bir yol üzerinde س ب ل
3 مُقِيمٍ durmaktadır ق و م
 
Lût kavminin bu şekilde tarih sahnesinden silinmesi insanlık için birçok bakımdan ibrete değer olarak gösterilmekte, onlardan kalan Sodom kentinin harabelerinin bir ibret levhası olarak hâlâ bir yol üzerinde durduğu ifade edilmekte, Hz. Muhammed’in muhatabı olan Kureyş halkının o harabeyi görerek ibret ve ders alması gerektiği hatırlatılmaktadır (Zemahşerî, II, 318; İbn Atıyye, III, 370). Buna göre ticaretle meşgul olan Mekkeliler, Suriye topraklarına yaptıkları ticarî seyahatleri sırasında Lût kavminin yaşadığı Filistin’deki Sodom kentinden artakalan izleri görüyorlardı. Muhammed Esed’in kaydettiğine göre (II, 524), “Kuzeydoğusunda Sodom ve Gomore bulunan Ölüdeniz’in kıyısını izleyerek kuzeye, Suriye’ye doğru uzanan Kuzey Hicaz’daki bu yolun varlığı Amerikan Doğu Araştırmaları Okulu (New Haven, Connecticut) tarafından yayımlanan hava fotoğraflarıyla şaşırtıcı bir biçimde doğrulanmıştır. Söz konusu fotoğraflar bu eski yolu, Ölüdeniz’in doğu sahillerine az çok paralel bir seyir göstererek kuzeye doğru kıvrılan koyu bir çizgi halinde açıkça göstermektedir.”
77. âyette “Onda da inananlar için bir ders vardır” buyurulurken Mekke müşriklerinin, inkâr ve inatları sebebiyle bu anlatılanlardan ibret alacak akıl ve basîrete sahip olmadığına bir ima vardır (İbn Âşûr, XIV, 70). Çünkü durumu ve davranışlarını sorgulamayan, hakka ulaşmak gibi bir arayışı olmayan ve kaygı taşımayanlar bu tür kanıtlardan ders alma ihtiyacını da duymazlar.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 361-362
 

وَاِنَّهَا لَبِسَب۪يلٍ مُق۪يمٍ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

هَا  muttasıl zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

لَ harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.

بِسَب۪يلٍ  car mecruru  اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. 

مُق۪يمٍ  kelimesi  سَب۪يلٍ  kelimesinin sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

مُق۪يمٍ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاِنَّهَا لَبِسَب۪يلٍ مُق۪يمٍ

 

Ayet  وَ ‘la önceki ayetteki … اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ  cümlesine atfedilmiştir. 

اِنَّ ‘nin dahil olduğu sübut ve istikrar ifade eden isim cümlesidir.  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilen cümle faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  بِسَب۪يلٍ , mahzuf habere müteallıktır.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

لَبِسَب۪يلٍ ’deki tenvin tazim ifade eder.

مُق۪يمٍ  kelimesi  سَب۪يلٍ   için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’ân Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)

Buradaki  هَا  zamiri, Lût kavminin beldesine râcîdir. Bu belde ise daha önce Hicr/67 ayetinde geçmişti.

Bu cümle, “Bu beldeler ve bu beldelerdeki Allah’ın kudret ve gazabının tezahür eden eserleri (izleri), hala ayakta duran, gidilip gelinmekle (işlek olan) bir yol üzerinde olup, silinmemiş ve kaybolmamıştır. Hicaz’dan Şam’a giden kimseler bu kalıntı ve eserleri görürler” manasındadır. (Fahreddin er-Râzî, Ebüssuûd)