Hicr Sûresi 79. Ayet

فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْۢ وَاِنَّهُمَا لَبِاِمَامٍ مُب۪ينٍۜ۟  ...

Onlardan da intikam aldık. İkisi de (Lût kavminin yaşadığı Sodom ile Şu’ayb kavminin yaşadığı Eyke) belirgin bir anayol üzerinde idiler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَانْتَقَمْنَا öcümüzü aldık ن ق م
2 مِنْهُمْ onlardan
3 وَإِنَّهُمَا her ikisi de
4 لَبِإِمَامٍ (gözler) ön(ün)dedir ا م م
5 مُبِينٍ apaçık ب ي ن
 
Tefsirlerde Eyke’nin, Hz. Şuayb’ın peygamber olarak gönderildiği, Mısır ile Filistin arasında, Sînâ yarımadasının kuzeyindeki bölgenin adı olan Medyen ile aynı yer olduğu, ağaçlık bir yer olması dolayısıyla buraya Eyke denildiği belirtilmektedir. Hz. Şuayb döneminde buralarda Araplar’ın Emur (Amoriler) koluna mensup kabileler oturuyordu (bilgi için bk. A‘râf, 7/85-93; Hûd 11/84-95).
 78. âyette geçen zulüm kavramı, başta inkârcılık olmak üzere her türlü inkâr ve isyanı ifade etmektedir. Nitekim Lokmân sûresinde de (31/13), “Gerçekte şirk çok büyük bir zulümdür” buyurulur. İbn Kesîr, buradaki zulmü, “Eyke halkının Allah’a ortak koşmaları, yol kesmeleri, ölçü ve tartıda haksızlık etmeleri” şeklinde açıklamakta olup bu açıklama, ‘râf ve Hûd sûrelerindeki bilgilere dayanmaktadır. Söz konusu sûrelerde bildirildiğine göre Şuayb da diğer peygamberlerin davetlerini tekrarlayarak Medyen halkını önce Allah’a kulluk etmeye, O’ndan başka tanrı tanımamaya çağırmış; fakat onlar zulümlerine devam etmişler yani inkârcılıkta, günah ve isyanda ısrar etmişler, bu yüzden de hak ettikleri cezaya çarptırılmışlardır. “Bu iki şehir açıkça bilinen bir yol üzerindedir” buyurularak Eykeliler’le Sodomlular’ın aynı coğrafî bölgede yaşadıklarına işaret edilmiştir (İbn Kesîr, IV, 462). Kuşkusuz Hicr halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladılar.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 362-363
 

فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْۢ 

 

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir.  انْتَقَمْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

مِنْهُمْ  car mecruru  انْتَقَمْنَا  fiiline müteallıktır.

انْتَقَمْنَا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. 

İftiâl babındadır. Sülâsîsi  نقم ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.


 وَاِنَّهُمَا لَبِاِمَامٍ مُب۪ينٍۜ۟

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

هُمَا  muttasıl zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

لَ harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.

بِاِمَامٍ  car mecruru  اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır.  مُب۪ينٍ  kelimesi  اِمَامٍ ‘in sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

مُب۪ينٍ  kelimesi sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْۢ 

 

فَ  atıf harfidir. Ayet önceki cümledeki istînâfa matuftur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.


 وَاِنَّهُمَا لَبِاِمَامٍ مُب۪ينٍۜ۟

 

وَ  istînâfiyyedir.

اِنَّ ‘nin dahil olduğu sübut ve istikrar ifade eden isim cümlesidir.  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilen cümle faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  بِاِمَامٍ , mahzuf habere müteallıktır.

مُب۪ينٍ  kelimesi  اِمَامٍ  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’ân Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)

Ayetteki, اِنَّهُمَا  (ikisi) kelimesi hakkında iki görüş vardır:

1) O ikisinden murad, Lût (as) kavminin ve Ashab-ı Eyke’nin beldeleridir.

2) Bu, Ashab-ı Eyke ve Medyen’e râcidir. Çünkü Şuayb (as) bu iki beldeye peygamber gönderilmiştir. Allah Teâlâ Ashab-ı Eyke’yi zikredince, bununla Medyen’e de işaret etmiş oldu. Bundan ötürü zamiri her ikisine râci olarak getirdi.

Ayetteki  لَبِاِمَامٍ   tabiri, [apaçık yol kıyısındadır] demektir.  اِمَامٍ , kendisine tabi olunulan şeydir. Nitekim Ferra ve Zeccâc: “Allah Teâlâ yola “imam” demiştir. “Çünkü yola da uyulur ve tabi olunur” demişlerdir. İbn Kuteybe ise: “Çünkü misafir, varmayı arzu ettiği yere varıncaya kadar o yolu tutar ve ona tabi olur” demiştir. مُب۪ينٍ  kelimesi hem “aslında açık, apaçık” manasında hem de “başkaları için açıklayıcı, iletici” manasında olabilir. Çünkü yol, maksada ulaştırır” açıklayıcı olur. (Fahreddin er-Râzî, Muhyiddin Derviş, Beyzâvî)

Bu iki kent, Sedûm ile Eyke kentleridir. Yahut Eyke ve Medyen şehirleridir. Zira Şuayb (as) bu iki şehre gönderilmiştir. Bu itibarla iki şehirden birinin zikredilmesi, diğerine de dikkat çekmektedir. (Ebüssûud)