Hicr Sûresi 91. Ayet

اَلَّذ۪ينَ جَعَلُوا الْقُرْاٰنَ عِض۪ينَ  ...

Ki onlar, (bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr ederek) Kur’an’ı da parça parça edenlerdir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 الَّذِينَ onlar ki
2 جَعَلُوا ettiler ج ع ل
3 الْقُرْانَ Kur’an’ı ق ر ا
4 عِضِينَ bölük bölük ع ض و
 

Eski kitaplara yapıldığı gibi Kur’ân-ı Kerîm’i parçalara ayıranlar da yaptıklarından dolayı muhakkak surette Allah katında sorguya çekilip cezalandırılacaktır. Bu tavır birçok eski kavmi yıkıma götürmüştür, Mekkeli putperestler de vahyi bu şekilde bölüp parçalamanın cezasını görmüşlerdir. Çünkü Kur’an bütünüyle Allah’tandır, bir tek âyeti bile O’ndan başkasına nisbet edilemeyeceği gibi yine bir tek âyeti dahi değersiz ve anlamsız görülemez. Allah’ın kitabı bir bütündür, hükümleri geneldir. Hakk’ın yoluna koyulup o yolda ilerleyenler için Hakk’ın hükümlerinin hepsi de mutlaka bir yönden yararlıdır, gereklidir; onların–bir bölümünün dahi olsa– faydasız olduğu, reddedilebileceği asla düşünülemez. İnsanlar, içinde yaşadıkları zamana, şartlara, ihtiyaçlara, bilgi ve kültür düzeylerine göre vahiy billûruna farklı açılardan bakabilir, orada farklı renkler görebilirler; onu az çok farklı yorumlayıp algılayarak ondan değişik biçimde yararlanabilirler; fakat “Şurasını kabul ediyorum, burasını etmiyorum” diyemezler. Aksine davrananlar, Allah’ın huzurunda yaptıklarının hesabını vereceklerdir.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 372

 

اَلَّذ۪ينَ جَعَلُوا الْقُرْاٰنَ عِض۪ينَ


 

Cemi  müzekker has ism-i mevsûl اَلَّذ۪ينَ, önceki ayette geçen  الْمُقْتَسِم۪ينَ ’nin sıfatı olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  جَعَلُوا ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

جَعَلُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur.

الْقُرْاٰنَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. عِض۪ينَ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
 

اَلَّذ۪ينَ جَعَلُوا الْقُرْاٰنَ عِض۪ينَ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Önceki ayette geçen  الْمُقْتَسِم۪ينَ nin sıfatı konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası,   جَعَلُوا الْقُرْاٰنَ عِض۪ينَ  cümlesidir. Mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. 

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Sıfatın ism-i mevsûlle gelmesi sonradan gelecek habere dikkat çekmek ve bahsi geçen kişilere tahkir kastına matuftur.

الْقُرْاٰنَ عِض۪ينَ  tabiri iki tevilden birine göre istiaredir. Mana, “Onların Kur'an’ı organlarına ayrılmış uzuvlar gibi kısımlara ve parçalara bölmeleri, bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr etmeleri” şeklindedir. Yine denildiğine göre onlar Kur'an’ı “sihir, kehanet, yalan ve batıl söz” demek suretiyle kısımlara ayırmışlardır. (Şerîf er-Radî, Kur'an Mecazları)

İki ayet arasındaki fasıl, bu ayetin ıtnâb babında sıfat cümlesi olmasındandır. Fasıl şibh-i kemâl-i ittisâl sebebiyledir. 

عِض۪ينَ  kelimesi, lâmel fiili  و  olup onun da hazf edildiği cinsten bir kelimedir. Aslı  عُضْوَةٌdür.  التَّعْضِيَةُ  cüzlere bölmek, parçalara ayırmak demektir. Nitekim parçalara, kısımlara ayırdığında, ‘’ عَضَّيْتُ الجَزُورَ والشّاةَ تَعْضِيَةً (Deveyi ve koyunu kesip parçalara ayırdım)’’ dersin. İkinci Görüş: bunun müfredi,  عِضَةٌ  olup aslı,  عِضَهَةٌdür. Araplar, iki hâ harfinin, bir arada bulunmasını ağır buldukları için,  عِضَةٌ demişlerdir. Bu kelime, “yalan” manasına gelen  العضه  kelimesinden alınmıştır. İbnu Sikkît العضه  kelimesinin manası için şöyle demiştir: ‘’Bir kimsenin bir kimseye iftirada bulunarak onda bulunmayan bir şeyi onun hakkında söylemesidir.” Bu, Leys'in rivayetine göre Halil İbni Ahmed'in görüşüdür. Buna göre ayetin manası, “Onlar, o ‘Kur'an'ın uydurulmuş olduğunu kabul ettiler ve söylediler.’’ şeklinde olur.  عِضَةٌ  kelimesi, kendisinden hazf edilen harften dolayı cemi müzekker salim vezninde cemilenmiş, böylece de kendisinden hazf edilen şeye mukabil olsun diye vâv ve nûn ile çoğul yapılmıştır. (Fahreddin er-Râzî) 

فِعْلَةٌ  vezninde olduğu da söylenmiştir ki  عَضَهْتُهُ 'dan gelir, birine iftira ve bühtan etmektir. Hadiste şöyle gelmiştir. Resulullah (sav) العاضِهَةَ والمُسْتَعْضِهَةَ 'ye lanet etmiştir. Bu da büyü yapan ve yaptırandır. عِض۪ينَ, sihirler manasındadır da denilmiştir. İkrime de  العَضَةُ  sihirdir demiştir. Cemi salim şeklinde çoğul yapılması hazf edileni telafi etmek içindir. Mevsûl da sılası ile beraber الْمُقْتَسِم۪ينَۙ 'in sıfatıdır ya da mübtedadır, haberi de  فَوَرَبِّكَ…dir. (Beyzâvî)