يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخ۪يلَ وَالْاَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | يُنْبِتُ | bitirmektedir |
|
2 | لَكُمْ | size |
|
3 | بِهِ | onunla |
|
4 | الزَّرْعَ | ekinler |
|
5 | وَالزَّيْتُونَ | ve zeytin |
|
6 | وَالنَّخِيلَ | ve hurma |
|
7 | وَالْأَعْنَابَ | ve üzümler |
|
8 | وَمِنْ | ve |
|
9 | كُلِّ | her çeşitten |
|
10 | الثَّمَرَاتِ | meyvalar |
|
11 | إِنَّ | şüphesiz |
|
12 | فِي |
|
|
13 | ذَٰلِكَ | bunda |
|
14 | لَايَةً | ibret vardır |
|
15 | لِقَوْمٍ | bir toplum için |
|
16 | يَتَفَكَّرُونَ | düşünen |
|
يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخ۪يلَ وَالْاَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۜ
Fiil cümlesidir. يُنْبِتُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُوَ ’dir.
لَكُمْ car mecruru يُنْبِتُ fiiline müteallıktır. بِهِ car mecruru يُنْبِتُ fiiline müteallıktır.
بِ sebebiyyedir.
الزَّرْعَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
الزَّيْتُونَ وَالنَّخ۪يلَ وَالْاَعْنَابَ kelimeleri atıf harfi وَ ’la الزَّرْعَ ’ya matuftur.
وَ atıf harfidir. مِنْ كُلِّ car mecruru mahzuf sıfata müteallıktır. Takdiri; وشيئا من كلّ (Tamamından bir şey) şeklindedir.
كُلِّ muzâftır. الثَّمَرَاتِ muzâfun ileyh olarak kesra ile mecrurdur. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır.
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
ف۪ي ذٰلِكَ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır.
ذا işaret ismi, sükun üzere mebni, mahallen mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir, mecrurdur.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.
اٰيَةً kelimesi اِنَّ ’nin muahhar ismi olup lafzen mansubdur.
لِقَوْمٍ car mecruru اٰيَةً ’nin mahzuf sıfatına müteallıktır.
يَتَفَكَّرُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
يَتَفَكَّرُونَ fiili لِقَوْمٍ ’in sıfatı olarak mahallen mecrurdur.
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَتَفَكَّرُونَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi فكر ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخ۪يلَ وَالْاَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۜ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen müspet muzari fiil cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Ayet muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt, istimrar ifade etmiştir. Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Meyvelerin inbatı (yeşermesi) Allah’a isnad edilmiştir. Sebepleri ilham etmesinde ve asılları yaratmasında Allah’ın, insanların kendilerinde kudret var zannederek gururlanmalarını def etmek için bir tenbih vardır. Bundan dolayı bunda daha nice incelikler var diyerek اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ buyurmuştur. (Âşûr)
مِنْ كُلِّ car mecruru mahzufun sıfatına müteallıktır. Takdiri, …وشيئا من كلّ (Tamamından bir şey) şeklindedir.
مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۜ ibaresindeki مِنْ ba’diyet, بِهِ ’deki بِ harfi sebebiyet içindir.
الزَّرْعَ ,لزَّيْتُونَ ,النَّخ۪يلَ ,الْاَعْنَابَ ,الثَّمَرَاتِۜ ,يُنْبِتُ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Yukarıdaki ayetlerde önce hayvanların besinlerinden, ardından insanların yiyeceklerinden belli bir sıraya göre bahsedilmesi Beyzâvî’nin dikkatini çekmiş ve bu sıralanıştaki sırrı son derece veciz ifadelerle şu şekilde ifade etmiştir: “Belki de hayvanların otlayacağı şeylerin insan yiyeceklerinden önce zikredilmesi, onların neticede (et, süt gibi) hayvansal gıdalara dönüşmelerindendir. Bunlar da gıdaların en kıymetlileridir. Ekinin meyvelerden (zeytin, hurma, üzüm) önce zikredilmesi de üstünlüğündendir. Üç meyve cinsinin açıklanıp sıralanması da bu hesaba göredir.”
Bitkiler, hayvanların ve insanların beslenmeleri açısından iki kısımdır. Normalde ibarede insanların beslenecekleri yiyeceklerin önce zikredilmesi uygun olurdu, ancak hayvanlar bitkilerle beslendikten sonra o bitkiler artık hayvandan bir parça oluyor ve et, süt gibi hayvansal gıdaya dönüşüyor. Bu tür gıdalar da bitkisel gıdalardan daha üstündür. Bu itibarla hayvan yiyecekleri insanınkinden üstün oluyor. Bunun için birinci ikinciye takdim edilmiştir.
Bitkisel gıdalar ayrıca ekin ve meyve olmak üzere de iki kısımdır. Ayette الزَّرْعَ lafzıyla ekine وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخ۪يلَ وَالْاَعْنَابَ lafzıyla da meyvelere işaret edilmiştir. Ekinlerin beslenme bakımından meyvelere göre üstün olduğunda şüphe yoktur. Meyvelerin en üstünleri de zeytin, hurma ve üzümdür. Bundan dolayı “her türlü meyveler” diyerek kapalı bir ifade kullanırken bu üçünün adını özel olarak zikretmiştir. Bu üç meyvenin de en üstünü zeytindir. Zira o pek çok faydasından dolayı gıda olarak tüketildiği gibi içindeki yağı dolayısıyla başka alanlarda da kullanılmaktadır. Hurma da üzümden üstündür. Bu yüzden ekini meyveye, zeytini hurmaya, hurmayı üzüme takdim etmiştir.
Müfessirimiz ayetin, “İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır.” lafzıyla sona ermesindeki hikmeti de şu şekilde açıklar: “Bütün bu açıklananlar yaratıcının varlığına işarettir. Çünkü kim şöyle düşünürse tohum yere düşer, ona topraktan nem sızar, içine işler, böylece üstten çatlar ve ondan bitkinin gövdesi çıkar. Alttan da yarılır ve buradan da kökleri çıkar. Sonra büyür, ondan yapraklar, çiçekler, tomurcuklar ve meyveler çıkar. Bunların her biri içine şekilleri ve tabiatları ayrı cisimleri alır, halbuki maddesi, aşağıdaki tabii durumlar ve atmosfere ait etkiler hep birdir. İşte kim bu şekilde düşünürse bilir ki bu ancak seçme yetkisi kendisinde bulunan ve zıtların çekişmesinden azade bir yaratıcının işiyledir. Belki de ayetin bu şekilde sonlanması bu yüzdendir.” (Süleyman Gür, Kadı Beyzâvî Tefsirinde Belâgat İlmi Ve Uygulanışı, Ebüssuûd)
Ayette geçen meyvelerin elif lamla marife gelişi cins içindir. Su ile yetişen yeryüzündeki ürün cinsleri ve her milletten insanın bulunduğu yer ve ortamdaki ürünler kastedilmiştir. مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۜ ibaresindeki مِنْ ba’diyyedir. Her milletin nail olduğu nimetleri çeşitlendirme amaçlanmıştır. (Âşûr)
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. ف۪ي ذٰلِكَ , mahzuf mukaddem habere müteallıktır. اِنَّ ’nin muahhar ismi olan لَاٰيَاتٍ ’e dahil olan لَ , tekid ifade eden lam-ı muzahlakadır.
Tecessüm ve cem ifade eden ذٰلِكَ ile duruma işaret edilmiştir.
Allah’ın, ayetin başında söylediği hususları net bir şekilde göstererek dikkati çekmek ve onları yüceltmek kastıyla gelen işaret ismi ذٰلِكَ ’de istiare vardır. Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret edildiğinde istiare oluşur. Câmi’, her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
ذٰلِكَ bu delillere dikkat çekmek ve muhatabın zihnine iyice yerleştirmek için gelmiştir. اِنَّ ’nin haberi olarak takdimi de önemine işaret etmektedir.
İşaret ismine dahil olan ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla işaret edilenler içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. İşaret edilenler hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Bahsedilenlerin derecesinin yüksekliğini ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)
Ayetin sonunda muzari fiil sıygasındaki يَتَفَكَّرُونَ cümlesi لِقَوْمٍ için sıfattır. Sıfatlar ıtnâb babındandır.
Bunun tefekkür vasfına bağlanması; tedricen oluşumuna gizli bir işarettir. Allah Teâlânın ilâhi kudretinin delillerine rağmen hidayet etmeyen müşriklere tariz vardır. Çünkü onlar tefekkür etmeyen bir kavim idiler. (Âşûr)
قَوْمٍ ve لَاٰيَاتٍ kelimelerindeki tenvin tazim ifade eder.
اٰيَاتٍ [ayetler] umum için oldukları halde dinleyen topluma tahsis edilmiştir; çünkü o ayetlerden istifade edenler, ancak dinleyenlerin meydana getirdiği bir toplumdur. (Ebüssuûd)