هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ ف۪يهِ تُس۪يمُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | هُوَ | O’dur |
|
2 | الَّذِي |
|
|
3 | أَنْزَلَ | indiren |
|
4 | مِنَ | -ten |
|
5 | السَّمَاءِ | gök- |
|
6 | مَاءً | bir su |
|
7 | لَكُمْ | sizin için |
|
8 | مِنْهُ | ondandır |
|
9 | شَرَابٌ | içeceğ(iniz) |
|
10 | وَمِنْهُ | ve ondandır |
|
11 | شَجَرٌ | (bitkiler) |
|
12 | فِيهِ | onda |
|
13 | تُسِيمُونَ | hayvanları otlattığınız |
|
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ ف۪يهِ تُس۪يمُونَ
İsim cümlesidir. Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur.
Müfred müzekker has ism-i mevsûl الَّـذ۪ٓي , haber olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsulun sılası اَنْزَلَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
اَنْزَلَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُوَ ’dir.
مِنَ السَّمَٓاءِ car mecruru اَنْزَلَ fiiline müteallıktır.
مَٓاءً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. لَكُمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır.
مِنْهُ car mecruru شَرَابٌ ’un mahzuf haline müteallıktır. شَرَابٌ muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.
مِنْهُ شَجَرٌ atıf harfi وَ ’la مِنْهُ شَرَابٌ ’a matuftur.
ف۪يهِ car mecruru تُس۪يمُونَ fiiline müteallıktır.
تُس۪يمُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
تُس۪يمُونَ cümlesi شَجَرٌ ’un sıfatı olarak mahallen merfûdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsûftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ ف۪يهِ تُس۪يمُونَ
Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden oluşmuş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümle kasrla tekid edilmiştir. İki taraf yani mübteda ve haber marife olduğu için kasr ifade eder. Kasr-ı sıfat ale’l mevsuf babında hakiki kasrdır. (Âşûr, Enam Suresi, 2)
Hasr kastedilerek mübteda ve haber marife olarak gelmiştir. Gökten su indirme fiilinin faili Allah Teâlâ’dır. Allah Teâlâ’dan başka hiçbir varlık bu fiili yapamaz.
Haber konumundaki has ism-i mevsûl الَّذ۪ي ’nin sılası olan …اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
مَٓاءً ’deki tenvin nev ve tazim ifade eder.
مَٓاءً için sıfat konumundaki لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ cümlesinde, îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. لَكُمْ mahzuf mukaddem habere müteallıktır. شَرَابٌ , muahhar mübtedadır. Car mecrur مِنْهُ , amili olan شَرَابٌ ’a siyaktaki önemine binaen takdim edilmiştir. Mübtedanın tenkiri nev, tazim ve kesret ifade eder.
İsim cümlesi formunda gelen مِنْهُ شَجَرٌ ف۪يهِ تُس۪يمُونَ cümlesi makabline temâsül nedeniyle atfedilmiştir. Îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatlarının bulunduğu cümle, önceki isim cümlesi gibi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsûftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
مِنْهُ شَرَابٌ ibaresindeki مِنْ harf-i cerinde tecrîd sanatı vardır.
Terim olarak tecrîd, “mükemmelliğinde mübalağa yapmak için nitelendirilmiş bir durumdan, aynı nitelikte olan başka bir durumun çekip çıkarılması”dır. Bununla kendisinden çıkarılma yapılan birinci durumun kemâli hususunda mübalağa amaçlanmaktadır. (Kazvînî, el-Îzâh, s. 274)
تُس۪يمُونَ cümlesi شَجَرٌ için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır. Sıfat cümlesi muzari fiil sıygasında gelerek, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur'an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)
Zarfiye anlamındaki ف۪ي harf-i cerinin gelişi belâgi inceliklerdendir. إسامَةُ yenecek otların bulunduğu yer demektir. Yemek bu yerin içinde değil altındadır. Yani bu tabir develeri otlağa salmak manasındadır. (Âşûr)
شَرَابٌ - مَٓاءً ve شَجَرٌ - تُس۪يمُونَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr, شَرَابٌ ve شَجَرٌ kelimeleri arasında cinas vardır.
Sudan elde edilen faydaların ayrı ayrı belirtilmesi taksim sanatıdır.