اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ
اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. اللّٰهَ lafza-i celâli اِنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubdur.
مَعَ mekân zarfı, اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. Müfred müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ , muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası اتَّقَوْا ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
اتَّقَوْا mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ , atıf harfi وَ ’la önceki ism-i mevsûle matuf olup mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası هُمْ مُحْسِنُونَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur.
مُحْسِنُونَ haberi olup و ’la merfûdur. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanırlar.
مُحْسِنُونَ kelimesi sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir. İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اتَّقَوْا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi وقي ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşâreket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek anlamları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ
Ayet, ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
اِنَّ ile tekid edilmiş cümle faide-i haber inkârî kelamdır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması, kalplerde telezzüz, teberrük, mehabet ve muhabbet duygularını artırmak içindir.
Cümlede mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle ayetteki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. مَعَ ’nın müteallakı olan haber mahzuftur.
مَعَ ’nın muzâfun ileyhi olan, mecrur mahaldeki has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sılası اتَّقَوْا , mazi fiil sıygasında gelerek hudûs, sebat, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. (Vakafat, s. 107)
Ayetteki ikinci mevsûl, birinciye matuftur. Atıf sebebi tezâyüftür.
Ayette cem' ma’at-taksim sanatı vardır. الَّذ۪ينَ ’lerde taksim, اللّٰهَ مَعَ ’da cem’ vardır.
الَّذ۪ينَ ’nin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Ayette takva, ihsan’dan önce zikredilmiştir, çünkü تخلية (boşaltma) تحلية ’den (bakım ve süslemeden) önce gelir. (Ebüssuûd)
Takvayı elde etmenin gerekliliğini belirtmek ve yerleştirmek için mazi fiile gelmiştir. Çünkü bu imanın bir gereğidir. Takva, mükellefin hakkı olan vazifenin ifasına vesile olur. İhsan ise, onlarda her zaman sabit olduğunu belirtmek için isim cümlesi ile gelmiştir. Çünkü ihsan bir fazilettir. Nefiste yerleşmesi ve yapabilme yeteneği gerektirir. (Âşûr)
Kur'an surelerinin bitişi de girişi gibi belîğdir. Sureler o kadar güzel bir şekilde sona ermiştir ki muhatap artık başka bir şey duymak istemez. Sureler; dua-vasiyet, farzlar, tahmîd ve tehlîl, öğüt, vaat ve vaîd gibi surede işlenen konuya uygun bir sözle sona erer. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)
Kur'an’daki surelerin sonu, bu surede olduğu gibi hüsn-i intihâ sanatının en güzel örnekleridir.
Suredeki ayetlerin, istisnasız ونَ ve ونَ harfleriyle gelen fasılaları, mükemmel bir ahenk oluşturarak muhatabı etkilemektedir. Bu fasılalarda mutarraf secî’ ve lüzûm mâ lâ yelzem sanatları vardır.