İsrâ Sûresi 103. Ayet

فَاَرَادَ اَنْ يَسْتَفِزَّهُمْ مِنَ الْاَرْضِ فَاَغْرَقْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ جَم۪يعاًۙ  ...

Bunun üzerine Firavun (işkence etmek ve öldürmek suretiyle) o yerden onların kökünü kazımak istedi. Biz de onu ve beraberindekileri hep birden suda boğduk.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَأَرَادَ (Fir’avn) istedi ر و د
2 أَنْ
3 يَسْتَفِزَّهُمْ onları sürüp çıkarmak ف ز ز
4 مِنَ
5 الْأَرْضِ o ülkeden ا ر ض
6 فَأَغْرَقْنَاهُ biz de onu boğduk غ ر ق
7 وَمَنْ kimselerle
8 مَعَهُ yanındaki
9 جَمِيعًا toptan ج م ع
 
“Ülke”den maksat, İsrâiloğulları’nın Hz. Mûsâ ile birlikte Sînâ’ya geçmelerinden önce yüzyıllardır yaşadıkları Firavunlar ülkesi Mısır’dır. Âyetin, “varlığına son vermek”diye çevirdiğimiz kısmı tefsirlerde Firavun’un öldürme, sürgüne tâbi tutma gibi yollarla İsrâiloğulları’nın ülkesindeki varlığına son vermesi şeklinde açıklanmıştır. Âyette Allah’ın, Firavun ve etrafındaki adamları, askerleri suda boğarak bu planı tersine döndürdüğü belirtilmektedir.   Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 527
 

فَاَرَادَ اَنْ يَسْتَفِزَّهُمْ مِنَ الْاَرْضِ فَاَغْرَقْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ جَم۪يعاًۙ

 

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اَرَادَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو’dir. 

أَنْ  ve masdar-ı müevvel,  اَرَادَ  fiilinin mef’ûlun bihi olup mahallen mansubdur. 

يَسْتَفِزَّ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ‘dir. 

Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

مِنَ الْاَرْضِ  car mecruru  يَسْتَفِزَّ  fiiline  müteallıktır.

فَ  atıf harfidir.  اَغْرَقْنَاهُ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

وَ  atıf harfidir.  مَنْ  müşterek ismi mevsûl,  اَغْرَقْنَاهُ ’deki  mef’ûlun bihine matuf olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası mahzuftur.

مَعَ  mekân zarfı, ism-i mevsûlun mahzuf sılasına müteallıktır. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

جَم۪يعاً  hal olup fetha ile mansubdur.

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harfi cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

اَرَادَ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. 

İf’al babındadır. Sülâsîsi  رود ’dir.

اَغْرَقْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. 

İf’al babındadır. Sülâsîsi  غرق ’dir.

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. 

يَسْتَفِزَّ  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi  فزز ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamları katar.

 

فَاَرَادَ اَنْ يَسْتَفِزَّهُمْ مِنَ الْاَرْضِ

 

Cümle  فَ  ile önceki ayetteki …قَالَ  cümlesine atfedilmiştir. Mütekellim Allah Teâlâ’dır.

Ayetin ilk cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اَرَادَ  fiilinin mef’ûlü konumundaki masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki  يَسْتَفِزَّهُمْ مِنَ الْاَرْضِ  cümlesi, muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

مِنَ الْاَرْضِ  [O yerden] ile Mısır toprağı kastedilmiştir. Zeccac, ayetteki  استفزاز  fiili ile “Onların, İsrailoğullarını öldürmek veya sürgün etmek suretiyle çıkarmak istemeleri” manasının kastedilmiş olması uzak bir ihtimal değildir, demiştir. (Fahreddin er-Râzî)

 

 فَاَغْرَقْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ جَم۪يعاًۙ

 

 

Ayetin ikinci cümlesi, فَ  ile makabline atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümleler arasında manen ve lafzen ittifak mevcuttur.

Fiilin azamet zamirine isnadı tazim ifade eder.  

Mansub mahalde,  اَغْرَقْنَاهُ  fiilinin mef’ûlüne matuf olan müşterek ism-i mevsûl  مَنْ’in sılası mahzuftur.  مَعَهُ  mahzuf sılaya matuftur. Sıla cümlesinin hazfi icaz-ı hazif sanatıdır.

جَم۪يعاًۙ, haldir. Hâl, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisin durumunu bildirmek için kullanılan vasfı ifade eden itnâb sanatıdır.