İsrâ Sûresi 106. Ayet

وَقُرْاٰناً فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَاَهُ۫ عَلَى النَّاسِ عَلٰى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنْز۪يلاً  ...

Biz Kur’an’ı, insanlara dura dura okuyasın diye âyet âyet ayırdık ve onu peyderpey indirdik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقُرْانًا ve Kur’an’ı ق ر ا
2 فَرَقْنَاهُ parçalara ayırdık ف ر ق
3 لِتَقْرَأَهُ okuman için ق ر ا
4 عَلَى
5 النَّاسِ insanlara ن و س
6 عَلَىٰ
7 مُكْثٍ ağır ağır م ك ث
8 وَنَزَّلْنَاهُ ve onu indirdik ن ز ل
9 تَنْزِيلًا birbiri ardınca ن ز ل
 
Kur’an’ın “gerçeğin bilgisi” olmasından maksat, onun yalnızca gerçeği, doğruyu içermesi; Allah’ın varlığı, birliği, aşkın sıfatları, peygamberlik ve âhiret hayatı gibi temel dinî akîdeleri, bütün ilâhî dinlerde ortak olan evrensel hakikatleri bildirmesidir. Âyet aynı zamanda Kur’an’ın da hak olduğunu, yani hem Allah’ın kelâmı olduğunda kuşku bulunmadığını, hem de ebedî olarak kalacak olan değişmez hakikat olduğunu, gerçeğin ortaya konması dışında başka bir amaçla indirilmediğini dile getirmektedir (Râzî, XXI, 67-68). Taberî’ye göre Kur’an’ın hak olarak indirilmesinden maksat, onun adalet ve insafı, güzel ahlâkı, iyi ve övgüye değer davranışları emretmesi; zulüm, haksızlık, kötü huy ve çirkin davranışları yasaklamasıdır (XV, 177).
 
 Kur’an, Hz. Peygamber’e kırk yaşından itibaren yirmi üç seneye yakın bir sürede âyetler ve sûreler halinde kısım kısım indirilmiş; bu da Resûlullah’ın ilâhî tebliğleri insanlara zamana, zemine ihtiyaçlara ve şartlara göre yavaş yavaş, anlata anlata, hazmettirerek okuması, duyurması imkânını getirmiştir. Bu durum aynı zamanda müminlerin de ilâhî hükümleri merhale merhale, alışa alışa uygulamalarını sağlamıştır. Hatta içki yasağıyla ilgili âyetlerde olduğu gibi bazı âyetler, insanların doğal olarak birden terketmeleri mümkün olmayan kötü alışkanlıklarını, yanlış inanç ve telakkilerini zaman içinde terketmelerini kolaylaştıracak bir süreçte indirilmiştir.
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 528-529
 

وَقُرْاٰناً فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَاَهُ۫ عَلَى النَّاسِ عَلٰى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنْز۪يلاً

 

وَ  atıf harfidir.  قُرْاٰناً  mahzuf fiilin mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur. Takdiri, فرقنا (ayırdık) şeklindedir. 

فَرَقْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.   

ل  harfi,  لِتَقْرَاَ   fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.

اَنْ  ve masdar-ı müevvel, لِ  harf-i ceriyle birlikte  فَرَقْنَاهُ  fiiline müteallıktır. تَقْرَاَ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

عَلٰى مُكْثٍ  car mecruru  تَقْرَاَ ’deki  failin mahzuf haline müteallıktır.

نَزَّلْنَاهُ تَنْز۪يلاً  cümlesi  قد  takdiriyle hal cümlesidir. 

وَ  haliyyedir.  نَزَّلْنَاهُ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

تَنْز۪يلاً  mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur.

Mef’ûlü mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlü mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlü mutlak cümle olmaz. Mef’ûlü mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlü mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir.Adedini bildiren mef’ûlü mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlü mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَقُرْاٰناً فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَاَهُ۫ عَلَى النَّاسِ عَلٰى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنْز۪يلاً

 

Mütekellim Allah Teâlâdır. Önceki ayete  وَ ’la atfedilen cümlede, îcâzı hazif sanatı vardır.  قُرْاٰناً , takdiri  فرقنا [ayırdık] olan mahzuf fiilin mef’ûlüdür. Bu takdire göre cümle mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Ayetteki fiillerin azamet zamirine isnadı tazim, mazi sıygada gelmeleri sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

Sebep bildiren masdar ve cer harfi  لِ ’nin gizli  أنْ ’le masdar yaptığı  لِتَقْرَاَهُ۫ عَلَى النَّاسِ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel, mecrur mahalde olup başındaki harf-i cerle birlikte  فَرَقْنَاهُ  fiiline müteallıktır. 

فَرَقْنا القرآن  ifadesinde istiare vardır. Burada  فَرَقْنَاهُ  fiili “Onu insanlara açık seçik ve lamba gibi parlak bir biçimde açıkladık da çizgisi açıkça görülen baştaki taç ayırımı gibi veya karanlıktan ayan beyan ayrılan sabah aydınlığı gibi oldu.” demektir. Kimilerine göre bu fiil, ‘Kur'an’ı sureler ve ayetler halinde bölüklere ayırdık’ anlamına gelir. Bu, karışıklığı gitsin, karmaşıklıktan kurtulsun diye saçların birbirinden ayrıldığı saç ayrımı فَرْقَ الشَّعْر  konumunda olur. (Şerîf er-Radî, Kur'an Mecazları)

عَلٰى مُكْثٍ, failin mahzuf haline müteallıktır.  مُكْثٍ ’deki tenvin tazim ifade eder.

وَنَزَّلْنَاهُ تَنْز۪يلاً  cümlesi,  قد  takdiriyle haldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. 

تَنْز۪يلاً  mef’ûlu mutlak olarak nasb olmuştur ve tekid ifade eder.

نَزَّلْنَاهُ  fiili,  تفعيل  babındadır. Bu babın  fiile kattığı anlamlardan biri de teksirdir.

قُرْاٰناً  - لِتَقْرَاَ  ve  نَزَّلْنَا - تَنْز۪يلاً  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.