İsrâ Sûresi 109. Ayet

وَيَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَز۪يدُهُمْ خُشُوعاً ۩  ...

Onlar ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Bu da onların derin saygısını artırır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَيَخِرُّونَ ve kapanırlar خ ر ر
2 لِلْأَذْقَانِ çeneleri üstüne ذ ق ن
3 يَبْكُونَ ağlayarak ب ك ي
4 وَيَزِيدُهُمْ ve onların (Kur’an) artırır ز ي د
5 خُشُوعًا derin saygısını خ ش ع
 
Zemahşerî’ye göre 107. âyetin başında putperestlikte inat eden Araplar’a hitap edilmekte; onlara, Peygamber’in görevinin ilâhî kelâmı tebliğ etmekten ibaret olduğu, artık inanıp inanmamanın kendilerine bırakıldığı; iman ederlerse bundan kendilerinin yarar göreceği bildirilmektedir. “Bundan önce kendilerine ilim verilen kimseler”den maksat ise Kur’an’dan önceki kitaplar hakkında az-çok bilgisi olan, vahiy ve din konularında mâlûmat sahibi Araplar’dır (II, 378). Bunların, Ehl-i kitap’tan iken ihtidâ etmiş bazı müminler olduğu söylenmişse de (Kurtubî, X, 347) bu sûrenin indiği Mekke’de kayda değer bir Ehl-i kitap topluluğu bulunmadığına göre bu görüş isabetli görünmemektedir. Taberî ise bunların Kur’an inmeden önce karşılaşılan az sayıdaki Ehl-i kitap müminleri olduğu kanaatinde olup, onların Kur’an’ı duyduklarında onun Allah’tan geldiğini anlayarak saygıyla yere kapanmışlardır (XV, 180, 181). İslâmî kaynaklarda bu müminlere “Hanîfler” denmektedir.
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 529
 

وَيَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَز۪يدُهُمْ خُشُوعاً

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. Haliyye olması da caizdir. 

يَخِرُّونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

لِلْاَذْقَانِ  car mecruru  يَخِرُّونَ  fiiline müteallıktır. يَبْكُونَ  fiili,  يَخِرُّونَ ’deki failinin hali olarak mahallen mansubdur.

يَبْكُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

وَيَز۪يدُهُمْ خُشُوعاً  cümlesi atıf harfi وَ ’la makabline matuftur.

يَز۪يدُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

خُشُوعاً  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

 

وَيَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَز۪يدُهُمْ خُشُوعاً 

 

Cümle  وَ ’la önceki ayetteki …يَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ سُجَّداً  cümlesine atfedilmiştir. Mütekellim Allah Teâlâ’dır.

Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidâî kelamdır.

Muzari fiil hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eder. Ayrıca muzari fiilin tecessüm özelliği muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek konuyu iyice kavramasına yardımcı olur.

وَيَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ  ibaresi önceki ayette de geçmişti. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

يَبْكُونَ  cümlesi,  يَخِرُّونَ  fiilinin failinden haldir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.

Ayetin son cümlesi olan  وَيَز۪يدُهُمْ خُشُوعاً , önceki cümleye atfedilmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidâî kelamdır.

Ikinci mef’ûl olarak mansub olan  خُشُوعاً ’daki tenvin, kesret ve tazim ifade eder.

Çenenin zikredilmesi de secde edenin yere ilk değen organı olmasındandır. Ondaki  لِ  da yere kapanmanın ona mahsus olmasındandır. (Beyzâvî, Keşşâf)

“Onlar, ağlayarak çeneleri üstü kapanıyorlar.” buyurmuştur. Bu tekrarın sebebi, iki halin birbirinden farklı oluşudur. Ki bu farklılık da onların secdeye kapanmaları ve sonra Kur'an'ı işittikleri esnada da ağlar halde olmalarıdır. Cenab-ı Hakk'ın, “Ve bu, onların huşuunu arttırır.” ifadesi de buna delalet eder. Bir de sözün tekrarının, onların bu fiili tekrar tekrar yaptığına delalet etmiş olması da mümkündür. Buradaki يَبْكُونَ  fiili, haldir.  خُشُوعاً  kelimesi, “tevazu bakımından” demektir. (Fahreddin er-Râzî, Ebüssuûd)

Bu ayetlerin öncesinde Kur'an-ı Kerim anlatılmaktadır. Yüce kitabın hak olarak ve aralıklı zamanlarda indiği anlatılmaktadır. Söz konusu ayetin başında ise Mekke müşriklerine hitap vardır. Müşrikleri azarlama içeren hitap imana davettir. Daha sonra ise Kur'an-ı Kerim’i duyan ve onun Allah katından olduğunu anlayan kimselerin halleri anlatılmaktadır. O kimselerin halleri bazen ağlayarak yüzüstü kapanmak iken, bazen derhal yüzüstü secdeye varmalarıdır. Bu kimselerin İslam’dan önce son peygamberi bekleyen ve ona iman eden hanifler olduğu rivayetleri kuvvetlidir. Kur'an ayetlerini duydukları zaman verdikleri tepki iki şekilde anlatılmıştır. 

İlkinde isim kalıbı kullanılarak yüzüstü secdeye gittikleri ifade edilmiştir. 

İkinci anlatımda verdikleri tepki ise fiil kalıbı ile ifade edilen ağlayarak yüzüstü yere kapanmaktır. İki anlatımda da kalıp açısından farklı kullanıma gidilmiştir. İsim kalıbının kullanıldığı yer, hemen yüzüstü secdeye gittikleri yerdir. Hemen secdeye gittiklerinde secde devamlı tekrarlanan bir durum olmadığı için isim kalıbı kullanılmıştır. Çünkü isim kalıbında teceddüt manası yoktur. Ağlayarak yüzüstü kapandıkları yerde fiil kullanılması, fiilin teceddüt manasına delalet etmesinden dolayıdır. Çünkü ağlamak, düşünce ve ahireti hatırlama sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Yere kapanmaya sebep olan her düşünce ve hatırlamadan sonra ağlayarak yere kapandıkları için fiil kalıbı kullanılmıştır. Fiil kalıbında bulunan bu delaleti cümleye vermek için isim kalıbından fiil kalıbına udûl edilmiştir. (Ebu Hayyân, el-Bahru’l Muhît)

Maʻdulun anh, isim olan  باكين  kelimesi iken maʻdulun ileyh, fiil olan  يَبْكُونَ  kelimesidir. Udûlün yönü isimden fiiledir. Udûlün sebebi, isim kalıbının kararlılık ve kalıcılık manasına delalet etmesi, fiil kalıbının ise hudûs ve teceddüt manalarına delalet etmesinden kaynaklanan delalet farkıdır. Fiil kalıbının delalete etkisi cümleye yüklenmek istendiği için isimden fiile udûl edilmiştir. Fiil kalıbının delaleti ise hudûs ve teceddüttür. Udûle delalet eden karine, daha önce kendilerine ilim verilen kimselerin Allah’ın ayetlerini duydukları andaki tepkilerinin ifade edildiği ilk anlatımda isim kalıbının kullanılmasıdır. (Hasan Duran, Kur'an-ı Kerim’de Teceddüt ve Sübût Manası İçin Yapılan Udûl Çeşitleri)