ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍۜ اِنَّهُ كَانَ عَبْداً شَكُوراً
ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍۜ
ذُرِّيَّةَ kelimesi, önceki ayette geçen وَك۪يلاً ’den bedel olup lafzen mansubdur.
Müşterek ism-i mevsûl مَنْ, muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası حَمَلْنَا ’dır. Îrabdan mahalli yoktur.
حَمَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
مَعَ mekân zarfı, حَمَلْنَا fiiline müteallıktır. نُوحٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
اِنَّهُ كَانَ عَبْداً شَكُوراً
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
هُ muttasıl zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. اِنَّ ’nin haberi كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesidir.
كَانَ nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.
كَانَ ’nin ismi, müstetir هو zamiri olup mahallen merfûdur.
عَبْداً kelimesi كَانَ ’nin haberi olup lafzen mansubdur. شَكُوراً kelimesi ise عَبْداً ’in sıfatı olup lafzen mansubdur.ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍۜ
ذُرِّيَّةَ kelimesi, önceki ayette geçen وَك۪يلاًۜ kelimesinden bedeldir. Bedel, kapalı bir ifadeyi açmak, açık olanı kuvvetlendirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl مَنْ, bedel olan ذُرِّيَّةَ ’nin muzâfun ileyhidir. Sılası olan حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍۜ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Katâde şöyle der: “Bütün insanlar, Nuh'un zürriyetidir. Çünkü gemide Nuh ile birlikte üç oğlu yani Sam, Ham ve Yâfes bulunuyordu. O halde bu demektir ki bütün insanlar, bu üçünün zürriyetidir. O halde Cenab-ı Hakk'ın, ‘Ey Nuh ile birlikte gemide taşıdığımız zürriyet’ hitabı, ‘Ey insanlar…’ yerine geçen bir hitap olmuş olur.” (Fahreddin er-Râzî)
اِنَّهُ كَانَ عَبْداً شَكُوراً
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. اِنَّ ’nin haberi كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi olup faide-i haber ibtidaî kelamdır.
شَكُوراً, nakıs fiil كَانَ ’nin haberi olan عَبْداً için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Son cümle اِنَّ ile tekid edildiği gibi اِنَّ ’nin haberi de كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi şeklinde gelmiş, Musa’nın (a.s.) şükreden bir kul olduğu kuvvetle vurgulanarak belirtilmiştir. Şükretmenin Musa’nın (a.s.) adeta bir cüzü haline geldiği anlaşılmaktadır. Çünkü كَانَ ’nin haberi, isminin bir cüzü olur.
Hz. Nuh bütün hallerinde çok şükreden bir kuldu. Bu da bize bildiriyor ki Nuh (a.s.) ile beraber olanların kurtarılması, onun duasının bereketiyle olmuştur. Yine bu kelam, Hz. Nuh'un zürriyetini ona uymaya teşviktir ve onları, nankörlüğün en büyük derecesi olan şirkten caydırmaktır.
Diğer bir görüşe göre ise Musa çok şükreden bir kuldu, demektir. (Ebüssuûd)