İsrâ Sûresi 2. Ayet

وَاٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَلَّا تَتَّخِذُوا مِنْ دُون۪ي وَك۪يلاًۜ  ...

Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ve onu, “Benden başkasını vekil edinmeyin” diyerek, İsrailoğullarına bir rehber yaptık.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَاتَيْنَا ve biz verdik ا ت ي
2 مُوسَى Musa’ya
3 الْكِتَابَ Kitabı ك ت ب
4 وَجَعَلْنَاهُ ve onu yaptık ج ع ل
5 هُدًى bir kılavuz ه د ي
6 لِبَنِي oğullarına ب ن ي
7 إِسْرَائِيلَ İsrail
8 أَلَّا diye
9 تَتَّخِذُوا edinmeyin ا خ ذ
10 مِنْ
11 دُونِي benden başka د و ن
12 وَكِيلًا bir vekil و ك ل
 
Kitap”tan maksat Tevrat’tır. Tevrat’ın hidayet rehberi olması, onun sayesinde İsrâiloğulları’nın cehalet ve inkârcılıktan bilginin aydınlığına ve gerçek dine kavuşmalarıdır. 2. âyetin metnindeki vekîl kelimesi,“kendisine dayanılıp güvenilen, işlerin kendisine bırakıldığı kimse” demektir. Bu şekilde Allah’a güvenip bağlanmaya da tevekkül denir.
 
 Sûrenin ilk âyetinde İsrâ ile Hz. Muhammed’in onurlandırıldığı bildirildikten sonra burada kendisine Tevrat indirilmek suretiyle Hz. Mûsâ’nın da şereflendirildiği belirtilmektedir. Bu vesileyle insanlığın en eski atalarından ve ulu peygamberlerden olan Hz. Nûh da “çok şükreden bir kul” olarak takdirle yâdedilmektedir.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 462-463 
 

وَاٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَلَّا تَتَّخِذُوا مِنْ دُون۪ي وَك۪يلاًۜ

 

وَ  atıf harfidir. İstînâfiyye olması da caizdir.  اٰتَيْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

مُوسَى  mef’ûlun bih olup mukadder fetha ile mansubdur.  الْكِتَابَ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

Sondan bir önceki harfi fethalı olup son harfi (ى) olan isimlere “maksûr isimler” denir. Maksûr isimler genellikle (ى) ile biter. Fakat çok az olarak (ا) ile biten maksûr isimler de vardır. Maksûr isimlerin sonunda yer alan bu harflere “elif-i maksûre” denir.  اَلْفَتَى – اَلْعَصَا  gibi…

Maksûr isimlerin îrab durumu şöyledir: Merfû halinde takdiri damme ile, mansub halinde takdiri fetha ile, mecrur halinde takdiri kesra ile îrab edilir. Yani maksûr isimler merfû, mansub, mecrur hallerinde hep takdiren îrab edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

وَ  atıf harfidir.  جَعَلْنَاهُ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  هُدًى  ikinci mef’ûlun bih olup elif üzere fetha ile mansubdur.

Değiştirme manasına gelen  جَعَلَ  kelimesi 3 şekilde gelir:

1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek  

2. Bir halden başka bir hale geçmek 

3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek. 

Bu ayette “bir halden başka bir hale geçmek” manasında kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لِبَن۪ٓي  car mecruru  هُدًى ’e müteallıktır.  بَن۪ٓي  muzâftır. Cemi müzekker salim kelimelere mülhak olduğu için cer alameti ى dir. İzafetten dolayı  ن  harfi hazf edilmiştir.

اِسْرَٓاء۪يلَ  muzâfun ileyhtir. Gayrı munsariftir. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.

Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.

Arapçada kullanılmakla birlikte Arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَنْ  tefsiriyyedir.  لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.  تَتَّخِذُوا  fiili  ن un hazfıyla meczum muzari fiildir.  Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

مِنْ دُون۪ي  car mecruru amili  تَتَّخِذُوا  olan mahzuf ikinci fiile müteallıktır. Mütekellim zamiri  ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

وَك۪يلاً  birinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

تَتَّخِذُوا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi  أخذ ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

 

وَاٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَلَّا تَتَّخِذُوا مِنْ دُون۪ي وَك۪يلاًۜ

 

وَ  atıf harfidir. İstînâfiyye olması da caizdir. Ayetin ilk cümlesi müspet mazi 

fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. اٰتَيْنَا  fiili azamet zamirine isnad edilmiştir. 

Allah Teâlâ Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Samerrâî, Beyanî Tefsir Yolu, c. 2, s. 467)

لْكِتَابَ ’daki marife cins içindir. (Âşûr)  الْكِتَاب  kelimesinden anlaşılan Tevrat’tır.

Aynı üslupta gelerek …وَاٰتَيْنَا مُوسَى  cümlesine atfedilen  وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ  cümlesi de  faide-i haber ibtidaî kelamdır.

هُدًى ’deki tenvin kesret ve tazim ifade eder.

Tefsiriyye harfi  ان ’in dahil olduğu  اَلَّا تَتَّخِذُوا مِنْ دُون۪ي وَك۪يلاًۜ  cümlesi, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Allah Teâlâ’ya ait zamirin muzâfun ileyh olduğu  دُون۪ي  izafeti, gayrının tahkiri içindir.

جَعَلْنَاهُ  fiilindeki mütekellim cemî zamirden  دُون۪ي ’deki müfred zamire iltifat vardır. 

لَّا تَتَّخِذُوا  fiilinin mef’ûlü olan  وَك۪يلاًۜ ’deki tenvin tazim ifade eder.

İsra ve mirac hadisesi peygamberin iki kerametidir. Biri bu surede diğeri de (mirac olayıdır ki) Necm Suresi’nde haber verilmiştir. (Âşûr)