سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُواًّ كَب۪يراً
سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُواًّ كَب۪يراً
سُبْحَانَهُ mahzuf fiilin mef’ûlu mutlakıdır. Takdiri, نسبح (tesbih ederiz) şeklindedir. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. تَعَالٰى elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir.
مَا müşterek ism-i mevsûlu, عَنْ harf-i ceriyle birlikte تَعَالٰى fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası يَقُولُونَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
يَقُولُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
عُلُواًّ mef’ûlu mutlaktan naibdir. كَب۪يراً kelimesi عُلُواًّ ’in sıfatı olup fetha ile mansubdur.سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُواًّ كَب۪يراً
İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. سُبْحَانَهُ ifadesi, takdiri نسبّح olan fiilin mef’ûlü mutlakıdır.
وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ cümlesi makabline matuftur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl مَّا başındaki harf-i cerle birlikte تَعَالٰى ’ya müteallıktır. Sılası olan يَقُولُونَ , muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüme işaret etmiştir.
İsm-i masdar olan عُلُواًّ , mef’ûlü mutlaktan naibdir.
كَب۪يراً kelimesi, عُلُواًّ için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Tesbih, Allah'ı, kendisine yakışmayan şeylerden tenzih etmek demektir. (Fahreddin er-Râzî)
Atıf harfi وَ ’dan önce mahzuf bir fiil vardır. Takdiri; تنزه ’dur.(MuhyiddinDerviş, Îrab)
Cenab-ı Hak, عُلُواًّ kelimesini تَعَالٰى fiilinin mef'ûl mutlakı kılarak, عُلُواًّ كَب۪يراً buyurdu. Halbuki bu fiilin mef'ûlu mutlakı olarak, تَعَالٰياًّ كَب۪يراً denilmesi, gerekirdi. Fakat Kur'an'da bunun başka benzerleri vardır. Mesela, “Allah sizi yeryüzünde bitki gibi bitirip yetiştirdi.” (Nuh Suresi, 17) ayetinde de böyledir. (Fahreddin er-Râzî)
تَعَالٰى - عُلُواًّ kelimesleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
عُلُواًّ - كَب۪ير ve سُبْحَانَهُ - تَعَالٰى kelime grupları arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
كَب۪يراً kelimesi ile de Yüce Allah'ın büyüklük ve Kibriya sıfatlarıyla muttasıf bulunduğunu, söylenenlerden tamamen beri olduğunu çok daha aşırı bir ifade ile anlatmak manasına gelmektedir. Allah, müşriklerin kendisi hakkında ileri sürdükleri nitelemelerden tamamen uzaktır. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl ve Hakâîku’t Te’vîl)