İsrâ Sûresi 43. Ayet

سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُواًّ كَب۪يراً  ...

Allah, her türlü eksiklikten uzaktır, onların söylediklerinin ötesindedir, yücedir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 سُبْحَانَهُ (haşa) münezzehtir O س ب ح
2 وَتَعَالَىٰ ve uludur ع ل و
3 عَمَّا -nden
4 يَقُولُونَ onların dedikleri- ق و ل
5 عُلُوًّا yücedir ع ل و
6 كَبِيرًا çok ك ب ر
 
Tefsirlerde 42. âyete genellikle iki anlam verilmektedir. Buna göre eğer –farzımuhal– Allah’tan başka ilâhlar olsaydı: a) Tıpkı bir ülkede krallık tahtına göz diken birden fazla heveslinin birbiriyle taht kavgasına girişmesi gibi o sözde ilâhlar da “arşın sahibi”ne (Allah) ulaşmak ve O’nun egemenliğine son vermek için yol arar, kavgaya tutuşurlardı; b) Allah nezdinde daha çok yakınlık kazanıp itibar sahibi olmak için birbiriyle yarışırlardı (Taberî, XV, 91). Müşrikler sözde tanrıların kendilerini Allah’a yaklaştıracağına inanıyorlardı. İkinci şıktaki yoruma göre, eğer öyle tanrılar olsaydı önce onlar Allah’a yaklaşma yarışına girerlerdi. Böyle varlıklara da tanrı denemez (çok tanrıcılığın reddine ilişkin olarak ayrıca bk. Enbiyâ 21/22). Şu halde Allah, bu şekilde kendisine ortak koşulmasından münezzehtir; O, hiçbir şey ile hiçbir yönden denk tutulamayacak kadar yücedir, büyüktür.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 485
 

سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُواًّ كَب۪يراً

 

سُبْحَانَهُ  mahzuf fiilin mef’ûlu mutlakıdır. Takdiri,  نسبح (tesbih ederiz) şeklindedir. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

وَ  atıf harfidir.  تَعَالٰى  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir.

مَا  müşterek ism-i mevsûlu,  عَنْ  harf-i ceriyle birlikte  تَعَالٰى  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  يَقُولُونَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.

يَقُولُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı  fail olup mahallen merfûdur.

عُلُواًّ  mef’ûlu mutlaktan naibdir. كَب۪يراً kelimesi  عُلُواًّ ’in sıfatı olup fetha ile mansubdur.
 

سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُواًّ كَب۪يراً

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  سُبْحَانَهُ  ifadesi, takdiri  نسبّح  olan fiilin mef’ûlü mutlakıdır. 

وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ  cümlesi makabline matuftur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  مَّا  başındaki harf-i cerle birlikte  تَعَالٰى ’ya müteallıktır. Sılası olan  يَقُولُونَ , muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüme işaret etmiştir. 

İsm-i masdar olan  عُلُواًّ , mef’ûlü mutlaktan naibdir.

كَب۪يراً  kelimesi,  عُلُواًّ  için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Tesbih, Allah'ı, kendisine yakışmayan şeylerden tenzih etmek demektir. (Fahreddin er-Râzî) 

Atıf harfi  وَ ’dan önce mahzuf bir fiil vardır. Takdiri;  تنزه dur.(MuhyiddinDerviş, Îrab)

Cenab-ı Hak,  عُلُواًّ  kelimesini  تَعَالٰى  fiilinin mef'ûl mutlakı kılarak,  عُلُواًّ كَب۪يراً  buyurdu. Halbuki bu fiilin mef'ûlu mutlakı olarak, تَعَالٰياًّ كَب۪يراً  denilmesi, gerekirdi. Fakat Kur'an'da bunun başka benzerleri vardır. Mesela, “Allah sizi yeryüzünde bitki gibi bitirip yetiştirdi.” (Nuh Suresi, 17) ayetinde de böyledir. (Fahreddin er-Râzî)

تَعَالٰى - عُلُواًّ  kelimesleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları  vardır.

عُلُواًّ - كَب۪ير  ve  سُبْحَانَهُ - تَعَالٰى   kelime grupları arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

كَب۪يراً  kelimesi ile de Yüce Allah'ın büyüklük ve Kibriya sıfatlarıyla muttasıf bulunduğunu, söylenenlerden tamamen beri olduğunu çok daha aşırı bir ifade ile anlatmak manasına gelmektedir. Allah, müşriklerin kendisi hakkında ileri sürdükleri nitelemelerden tamamen uzaktır. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl ve Hakâîku’t Te’vîl)