İsrâ Sûresi 42. Ayet

قُلْ لَوْ كَانَ مَعَهُٓ اٰلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ اِذاً لَابْتَغَوْا اِلٰى ذِي الْعَرْشِ سَب۪يلاً  ...

De ki: “Eğer onların iddia ettiği gibi, Allah’la beraber (başka) ilâhlar olsaydı, o zaman o ilâhlar da Arş’ın sahibine ulaşmak için elbette bir yol ararlardı.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قُلْ de ki ق و ل
2 لَوْ eğer
3 كَانَ olsaydı ك و ن
4 مَعَهُ O’nunla beraber
5 الِهَةٌ tanrılar ا ل ه
6 كَمَا gibi
7 يَقُولُونَ dedikleri ق و ل
8 إِذًا o zaman
9 لَابْتَغَوْا onlar da ararlardı ب غ ي
10 إِلَىٰ
11 ذِي sahibine
12 الْعَرْشِ Arşın ع ر ش
13 سَبِيلًا bir yol س ب ل
 
Tefsirlerde 42. âyete genellikle iki anlam verilmektedir. Buna göre eğer –farzımuhal– Allah’tan başka ilâhlar olsaydı: a) Tıpkı bir ülkede krallık tahtına göz diken birden fazla heveslinin birbiriyle taht kavgasına girişmesi gibi o sözde ilâhlar da “arşın sahibi”ne (Allah) ulaşmak ve O’nun egemenliğine son vermek için yol arar, kavgaya tutuşurlardı; b) Allah nezdinde daha çok yakınlık kazanıp itibar sahibi olmak için birbiriyle yarışırlardı (Taberî, XV, 91). Müşrikler sözde tanrıların kendilerini Allah’a yaklaştıracağına inanıyorlardı. İkinci şıktaki yoruma göre, eğer öyle tanrılar olsaydı önce onlar Allah’a yaklaşma yarışına girerlerdi. Böyle varlıklara da tanrı denemez (çok tanrıcılığın reddine ilişkin olarak ayrıca bk. Enbiyâ 21/22). Şu halde Allah, bu şekilde kendisine ortak koşulmasından münezzehtir; O, hiçbir şey ile hiçbir yönden denk tutulamayacak kadar yücedir, büyüktür.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 485
 

قُلْ لَوْ كَانَ مَعَهُٓ اٰلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ اِذاً لَابْتَغَوْا اِلٰى ذِي الْعَرْشِ سَب۪يلاً

 

Fiil cümlesidir. قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir.  Faili müstetir olup takdiri  أنت dir.

Mekulü’l-kavl,  لَوْ كَانَ مَعَهُٓ ’dır.  قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

لَوْ  gayr-ı cazim şart harfidir. Cümleye muzâf olur.

كَانَ  şart fiili olup fetha üzere mebni mazi fiildir.  مَعَ  mekân zarfı,  كَانَ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. Muttasıl zamir  هُٓ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اٰلِهَةٌ  kelimesi  كَانَ ’nin ismi olup lafzen merfûdur.

كَ  harf-i cerdir.  مَا  ve masdar-ı müevvel,  كَ  harf-i ceriyle birlikte mahzuf mef’ûlu mutlaka müteallıktır. Takdiri;  لو كان معه آلهة كونا كقولهم (Dedikleri gibi O’nunla beraber ilâhlar olsaydı…) şeklindedir.

يَقُولُونَ  fiili  نَ nun sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur.

اِذاً  cevap harfidir. لَ  harfi  لَوْ ’in cevabının başına gelen rabıtadır.

ابْتَغَوْا  mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و’ı fail olarak mahallen merfûdur.

اِلٰى ذِي  car mecruru mahzuf fiile müteallıktır.  ذِي  harfle îrab olan beş isimden biridir. Cer alameti  ي ’dır.  الْعَرْشِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. سَب۪يلاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

ابْتَغَوْا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi بغي ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

 

قُلْ لَوْ كَانَ مَعَهُٓ اٰلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ اِذاً لَابْتَغَوْا اِلٰى ذِي الْعَرْشِ سَب۪يلاً

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Ayetin başında  قُلْ  emrin bulunması mekulü’l-kavlin Allah katında bir önemi ve şanı, ciddiyeti bulunduğuna işaret eder. 

قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan …لَوْ كَانَ مَعَهُٓ اٰلِهَةٌ  cümlesi, şart üslubunda gelmiş haberî isnaddır.

كَانَ ’nin dahil olduğu  لَوْ كَانَ مَعَهُٓ اٰلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ اِذاً  cümlesinde, îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatı vardır.  مَعَهُٓ , nakıs fiil  كَانَ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.  اٰلِهَةٌ , muahhar ismidir.

Teşbih harfi  كَ  nedeniyle mecrur mahaldeki masdar harfi  مَا  ve akabindeki  يَقُولُونَ اِذاً  cümlesi, mahzuf mef’ûlü mutlaka müteallıktır. Cümlenin takdiri şöyledir:  لو كان معه آلهة كونا كقولهم  [Dedikleri gibi O’nunla beraber ilâhlar olsaydı…]

Cümledeki  اِذاً , cevap harfidir. Lam-ı rabıtanın dahil olduğu,  لَابْتَغَوْا اِلٰى ذِي الْعَرْشِ سَب۪يلاً  cümlesi, لَوْ ’in cevabıdır. Müspet mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

لَوْ كَانَ مَعَهُٓ اٰلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ  (Onların dediği gibi Allah ile birlikte ilâhlar olsaydı) cümlesi, farzetme ve varsayım ifade eder. (Safvetü’t Tefasir) 

مَعَهُٓ - ذِي الْعَرْشِ  kelimeleri arasında izmârdan ve izhâra güzel bir iltifat sanatı vardır. 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

 هُٓ  zamirinde ve  ذِي الْعَرْشِ  ifadesinde tecrîd vardır.

لَوْ  harfi, imtinadan dolayı imtinadır. Yani şartın imtinasından dolayı cevabın imtinasına delalet eder. Mazi manasında şart harfidir.  إنْ  harfinin aksine muzariyi maziye çevirir. (İtkan, c. 1, s. 478- 479)

لَابْتَغَوْا اِلٰى ذِي الْعَرْشِ سَب۪يلاً  [O zaman Arşın mutlak sahibine bir yol ararlardı] ifadesi sözlerine cevaptır ve  لَوْ ’in cezasıdır. (Beyzâvî)

Buradaki teşbih harfi  كَ , aynısı demek olan  ميل  manasındadır.