İsrâ Sûresi 49. Ayet

وَقَالُٓوا ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً وَرُفَاتاً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقاً جَد۪يداً  ...

Dediler ki: “Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduğumuz zaman mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقَالُوا ve dediler ki ق و ل
2 أَإِذَا mi?
3 كُنَّا biz iken ك و ن
4 عِظَامًا kemikler ع ظ م
5 وَرُفَاتًا ve ufalanmış toprak ر ف ت
6 أَإِنَّا biz miyiz?
7 لَمَبْعُوثُونَ diriltilecek ب ع ث
8 خَلْقًا yaratılışla خ ل ق
9 جَدِيدًا yeni bir ج د د
 
Geneli içinde Kur’an, inkârcıları Allah’ın birliğini tanımaya; adalet, dürüstlük, insaf ve merhamet gibi ahlâk ilkelerine uygun davranmaya; bencillikten kurtularak başkalarının haklarını da kendi menfaatleri kadar önemli görmeye davet ediyor; aksi halde en büyük yargılama günü olan âhirette günah ve haksızlıklarının hesabını mutlaka vereceklerini bildiriyordu. Oysa putperestlerin ileri gelenlerinin bilhassa öldükten sonra yeniden dirilmeyi ve âhiret hayatını inkâr etmelerinin temelinde kötülük ve haksızlıklarında ısrar etme ihtirasları vardı. Onlar, bu ihtiraslarının önüne geçerek kötülüklerden kendilerini uzak tutacakları yerde yaptıklarının hesabını verecekleri âhireti inkâr etme yolunu seçiyor; akıllarınca öldükten sonra artık yeni bir var oluşun imkânsızlığını kanıtlamaya çalışıyorlardı.
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 490
 

وَقَالُٓوا ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً وَرُفَاتاً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقاً جَد۪يداً

 

Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir. قَالُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

Mekulü’l-kavli, ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً وَرُفَاتاً ’dir.  قَالُٓوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.  

Hemze istifham harfidir.  اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

كُنَّا  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

كُنَّا  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. 

نَا  mütekellim zamiri  كَانَ ’nin ismi olarak mahallen merfûdur.  عِظَاماً  kelimesi  كُنَّا ’nın haberi olarak fetha ile mansubdur.

رُفَاتاً  kelimesi atıf harfi  وَ ’la  عِظَاماً ’e matuftur. 

Hemze istifham harfidir. İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  نَا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.

مَبْعُوثُونَ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup ref alameti  و dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanırlar.

خَلْقاً  mef’ûlu mutlaktan naibdir. Takdiri;  بعثا  şeklindedir. جَد۪يداً  kelimesi  خَلْقاً ’ın sıfatı olup lafzen mansubdur.

مَبْعُوثُونَ  kelimesi sülâsî  mücerred olan  بعث  fiilinin ism-i mef’ûludur.
 

وَقَالُٓوا ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً وَرُفَاتاً 

 

وَ  istînâfiyyedir. Ayet, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli, şarttan mücerret zaman zarfı  اِذَا ’nın dahil olduğu  ءَاِذَا كُنَّا تُرَاباً  cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Bu istifham, inkâr için olup bu neticeden sonra yeniden dirilmenin imkânsız olduğunu ifade etmektedir. Zira canlının tazeliği ile çürümüşün kuruluğu arasında büyük bir tezat vardır.

Yeniden dirilmenin, kemik yığını ve toprak olmak zamanıyla kayıtlandırılması, onların inkârlarının bu zamana tahsisi anlamında değildir. Zira onlar, ölümden sonra beden eski haliyle olsa da diriltilmesini inkâr ediyorlar. Fakat bu zaman ile kayıtlandırılması, yeniden dirilmeyi hayata zıt olan bir hale tevcih etmek suretiyle inkârı takviye etmek içindir. (Ebüssuûd) 

كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesi, müstakbel zaman zarfı  إِذَا ’nın muzâfun ileyhidir. 

اِذَا , takdiri  أنبعث  (Gönderir miyiz?) olan mahzuf fiile müteallıktır.

رُفَاتاً , nakıs fiil  كَان ’nin haberi olan  عِظَاماً ’e temâsül nedeniyle atfedilmiştir.

كَان nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan Suresi, s. 124)

 ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً  sözünde zarfın takdim edilmesi önemi sebebiyledir. (Âşûr) 

 

 ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقاً جَد۪يداً

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Cümle mekulü’l-kavli tekid hükmündedir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş isim cümlesi,  اِذَا  ile verilen haber için tefsiriyyedir. 

جَد۪يداً  kelimesi,  خَلْقاً  için sıfattır. Sıfat, mevsufunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır. 

خَلْقاً , amili  لَمَبْعُوثُونَ  olan mef’ûlü mutlaktır. مَبْعُوثُونَ - خَلْقاً  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 

ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً وَرُفَاتاً  (Kemikler olduğumuz zaman mı?) soru cümlesi inkâr ifade eder. 

ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقاً جَد۪يداً  (Biz gerçekten diriltilecek miyiz?) cümlesinde soru edatı olan hemzenin tekrarı inkârı pekiştirmek içindir. Aynı şekilde  اِنَّ  ve lam edatlarıyla pekiştirilmesi de olayın şiddetle inkâr edildiğine işarettir. (Safvetü’t Tefasir)