İsrâ Sûresi 50. Ayet

قُلْ كُونُوا حِجَارَةً اَوْ حَد۪يداًۙ  ...

De ki: “(Şüphe mi var?) İster taş olun ister demir!”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قُلْ de ki ق و ل
2 كُونُوا (ister) olun ك و ن
3 حِجَارَةً taş ح ج ر
4 أَوْ veya
5 حَدِيدًا demir ح د د
 
Kur’an, insan bedeninin ölüm sonrasındaki fiziksel bozulmasına dayanarak âhireti inkâra kalkışanlara şu cevabı veriyor: Değil bedeninizin çürümesi veya toz toprak olması, taş veya demire dönüşseniz, hatta canlı varlık haline gelmesini büsbütün imkânsız gördüğünüz başka bir nesne haline gelseniz, yine de Allah size tekrar hayat verip daha önceki kimliğinize kavuşturur. İlk başta maddî nesneleri yaratan ve onlara can veren Allah, onları öldükten sonra da tekrar hayata döndürecektir.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 490
 

قُلْ كُونُوا حِجَارَةً اَوْ حَد۪يداًۙ

 

Fiil cümlesidir.  قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir.

Mekulü’l-kavli,  كُونُوا حِجَارَةً اَوْ حَد۪يداًۙ ’dir.  قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

كُونُوا  nakıs fiili  ن ’un hazfıyla emir fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.

كُونُوا ’nun ismi cemi müzekker olan  و, merfû muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur.  حِجَارَةً  kelimesi  كُونُوا ’nun haberi olup fetha ile mansubdur.

اَوْ  atıf harfi tahyir/tercih ifade eder. Türkçede “veya, yahut, ya da yoksa” kelimeleriyle karşılayabileceğimiz bu edat iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

حَد۪يداً  kelimesi atıf harfi  اَوْ  ile  حِجَارَةً’e matuftur.

 

قُلْ كُونُوا حِجَارَةً اَوْ حَد۪يداًۙ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  كُونُوا حِجَارَةً اَوْ حَد۪يداً  cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümle haber manalı inşâ cümlesidir. Taş veya demir olun demekle taş veya demir olsanız bile denmek istenmektedir. Anlam emir manasından çıktığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

حَد۪يداًۙ, muhayyerlik ifade eden, اَوْ  atıf harfiyle nakıs fiil  كَان ’nin haberi olan  حِجَارَةً ’e atfedilmiştir. Atıf sebebi temâsüldür. Bu iki kelime arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Önceki ayetteki soruya cevap olan bu cümle, üslûbu hakîm sanatına güzel bir örnektir.

Ayet,  قُلْ  emriyle başlamıştır. Aslında bu emir Kur'an-ı Kerim'de pek çok kez geçmiş ve Resulullah’ın kendinden bir tek kelime bile söylemediğine, işittiği her şeyin Allah'tan olduğuna kuvvetle delalet etmiştir. Resulullah’a  قُلْ  diyen emrin arkasında görkemli, muhteşem bir ses fark edilir. Kur'an-ı Kerim'in ne kadar saflıkla bize ulaştığını ve dokunulmazlığının önemini gösterir. Böyle yerlerde Resulullah'ın bize tebliğ eden sesinden önce kendisine bunu indiren Allah'ın ona  قُلْ  dediğini işitiriz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 7, Ahkâf Suresi 10) 

كَان ’nin haberi, isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan, s. 124)

قُلْ كُونُوا حِجَارَةً اَوْ حَد۪يداً  (De ki: İster taş olun ister demir olun.) Burada olun emri, aciz bırakma ve horlama ifade eder. (Safvetu’t Tefasir) 

Beyzâvî, ayette yer alan  كُونُوا  emir kipinin içerdiği küçümseme, hor ve hakir görme anlamını şu açıklamalarıyla ortaya koyar: Canlının tazeliği ile çürümüşün kuruluğu arasında büyük bir fark ve çelişki görerek inanmadığınız yeniden dirilişin yakında gerçekleşeceğine şahit olacaksınız. Bedeninizin çürümesi veya toz toprak olması şöyle dursun, taş veya demire dönüşseniz, hatta canlı bir varlık haline gelmesini büsbütün imkânsız gördüğünüz başka bir varlık haline gelseniz, yine de Allah sizi diriltip eski kimliğinize kavuşturur. Başlangıçta siz toprak iken her türlü canlılık emarelerinden uzakken sizi yoktan var eden Allah, sizi öldükten sonra da aslınıza uygun olarak yaratacaktır. Çünkü daha önce canlılık niteliği taşıyordunuz. Bir şey daha önceki halini yeniden (ikinci kez) daha rahat kabul eder. Zira Allah külliyatı bildiği gibi cüziyatı da bilir. İman eden birinin parçalarıyla isyan eden birinin parçalarını birbirine karıştırmaz. (Süleyman Gür, Kâzî Beyzâvî Tefsîrinde Belâgat İlmi ve Uygulanışı)

İnsan ölüp, uzuvları kuruyup, dünyanın dört bir tarafına yayılıp dağıldığında ve dünyanın diğer maddeleri ile karıştığında mesela, bedenin sıvı kısımları, dünyanın sıvıları ile toprağa ait olanlar, toprakla havaî olanlar, hava ile ve ateşî olanlar da ateşle karıştığında, bunların bizzat aynılarının yeniden bir araya getirileceği ve bunlara yeniden hayat verileceği nasıl düşünülebilir. İşte müşriklerin şüpheleri bundan ibarettir. Allah'ın ilminin ve kudretinin mükemmelliğinde bir kusur görülmedikçe böyle bir problem söz konusu olmaz. Allah'ın ilminin ve kudretinin mükemmel olduğunu kabul ettiğimizde, bu şüphelerin tamamıyla zail olacağı kesinleşir. Müşrikler, Allah'ın insanları kemik ve un ufak olduktan sonra eski hallerine geri çevirmesini akıldan uzak görmüşlerdir. Binaenaleyh insanların bedenlerinin, ölümlerinden sonra taş ve demire dönüşmeleri halinde bile Allah Teâlâ onlara yeniden hayat verir ve onları tıpkı eskiden olduğu gibi akıllı canlılar kılar: Bunun doğruluğunun delili şudur: O maddeler, hayatı ve aklı kabul ederler. Çünkü bu mümkün olmasaydı, taa işin başında onlarda akıl ve hayat tahakkuk etmezdi. Âlemin İlâhı bütün cüziyatı bilir. Binaenaleyh o parçalara yeniden hayat vermenin, aslında mümkün olduğu, âlemin ilâhının da bütün malûmatı bilen ve her türlü mümkünâta kādir bir zat olduğu sabit olunca o maddeler ister kemik ister çer-çöp ister taş-demir gibi hayatı kabul etmeleri kemikten daha şiddetli şeyler olsunlar, Allah'ın onlara yeniden hayat vermesi kesinlikle mümkün olur. İşte ayetin kesin aklî delille izahı böyledir. Ayetteki, “İster taş ister demir olun.” ifadesi ile böyle olmaları emri kastedilmemiş aksine, “Siz böyle olsanız bile sizi yeniden diriltmede Allah acze düşmez.” manası kastedilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)