İsrâ Sûresi 5. Ayet

فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ اُو۫لٰيهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَاداً لَنَٓا اُو۬ل۪ي بَأْسٍ شَد۪يدٍ فَجَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِۜ وَكَانَ وَعْداً مَفْعُولاً  ...

Nihayet bu iki bozgunculuktan ilkinin zamanı gelince (sizi cezalandırmak için) üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. Onlar evlerinizin arasına kadar sokuldular. Bu, herhâlde yerine gelmesi gereken bir va’d idi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَإِذَا ne zaman ki
2 جَاءَ gelince ج ي ا
3 وَعْدُ zamanı و ع د
4 أُولَاهُمَا birincisinin ا و ل
5 بَعَثْنَا gönderdik ب ع ث
6 عَلَيْكُمْ üzerinize
7 عِبَادًا kullarımızı ع ب د
8 لَنَا bizim
9 أُولِي çok güçlü ا و ل
10 بَأْسٍ çok güçlü ب ا س
11 شَدِيدٍ çok güçlü ش د د
12 فَجَاسُوا (sizi) araştırdılar ج و س
13 خِلَالَ aralarına girip خ ل ل
14 الدِّيَارِ evlerin د و ر
15 وَكَانَ idi ك و ن
16 وَعْدًا bir va’d و ع د
17 مَفْعُولًا yapılması gereken ف ع ل
 
Hz. Mûsâ’nın ölümünden sonra İsrâiloğulları’nın Filistin’deki çeşitli putperest toplulukların tesirinde kalarak bir yandan tevhide dayalı inançlarını bozarken bir yandan da Tevrat’ın ilkelerinden sapıp kötülüklere bulaşıyorlardı (bk. Hâkimler, 2/11-13). Azgınlıklarını peygamberlerini öldürmeye kadar götürmeleri neticesinde “ilk vaad” gerçekleşmiştir. Tefsirlerde bu ilk vaad hakkında, Bâbil esaretinin de dahil olduğu farklı olaylardan söz edilmiştir (bk. Şevkânî, III, 237). Tarihî bilgilere göre ise bu ilk vaad, milâttan önce VI. yüzyılda Bâbilliler’in Kudüs’ü işgal etmeleri ve Süleyman Mâbedi’ni (Birinci Mâbed) yıkmalarıyla başlayan sürgün ve esaret sürecini ifade etmektedir. 6. âyette, zamanın Pers Kralı Kyros’un milâttan önce 539’da Bâbil’i ele geçirdikten sonra İsrâiloğulları’nın ülkelerine dönmelerine izin vermesiyle başlayan ve milattan önce 63 yılına kadar süren millî birliğin yeniden kurulması, İkinci Mâbed’in inşası, Kudüs’ün imarı, dinî ve kültürel hayatın yeniden canlanması gibi olumlu gelişmelerin yaşandığı döneme işaret edildiği anlaşılmaktadır. 7. âyette ise bu parlak dönemin ardından girilen yeni bir dinî, kültürel, siyasî kriz ve yıkım dönemine atıfta bulunulduğu görülmektedir. Bu dönemde önce yahudiler arasında çeşitli fikrî ve siyasî ihtilâflar ve iç karışıklıklar başlamış; ardından iktidar mücadelesi veren bir yahudi grubunun iş birliği yaptığı Romalılar Kudüs’ü ele geçirerek şehri tahrip etmiş, yahudilerin bağımsızlığına son vermişler (m.ö. 63); bu arada on binlerce yahudi öldürülmüş ve nihayet 70 yılında İkinci Mâbed de Romalılar tarafından yıkılmıştır (konuyla ilgili tarihî bilgiler için bk. Moshe Sevilla-Sharon, s. 29-76). Tefsirlerde yahudilerin ikinci bozgunculuklarıyla ilgili olarak zikrettikleri Hz. Yahyâ’yı öldürmeleri olayı da bu dönemde vuku bulmuştur. Bundan sonra 1948’e kadar Filistin’de yahudi hâkimiyeti kurulamamıştır.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 463-464 
 

فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ اُو۫لٰيهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَاداً لَنَٓا اُو۬ل۪ي بَأْسٍ شَد۪يدٍ فَجَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِۜ 

 

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

جَٓاءَ وَعْدُ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

جَٓاءَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  وَعْدُ  fail olup lafzen merfûdur.

اُو۫لٰيهُمَا  muzâfun ileyh olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir  هُمَا  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

فَ  karinesi olmadan gelen  بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ  cümlesi şartın cevabıdır. بَعَثْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

عَلَيْكُمْ  car mecruru  بَعَثْنَا  fiiline müteallıktır.  عِبَاداً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtdr. 

لَنَٓا  car mecruru  عِبَاداً ’in mahzuf sıfatına müteallıktır.  اُو۬ل۪ي  ikinci sıfat olup cemi müzekker salim kelimelere mülhak olduğu için nasb alameti  ى ’dir.  بَأْسٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  شَد۪يدٍ  kelimesi  بَأْسٍ ’in sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

فَ  atıf harfidir. جَاسُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur. خِلَالَ  mekân zarfı, جَاسُوا  fiiline müteallıktır. الدِّيَارِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

 

  وَكَانَ وَعْداً مَفْعُولاً

 

وَ  itiraziyyedir. Haliyye olması da caizdir.  كَانَ  nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.

كَانَ ’nin ismi, müstetir  هو  zamiri olup mahallen merfûdur.  وَعْداً  kelimesi  كَانَ ’nin haberi olup lafzen mansubdur. مَفْعُولاً  kelimesi ise  وَعْداً ’in sıfatı olup lafzen mansubdur.

مَفْعُولاً  kelimesi sülâsî  mücerred olan  فعل  fiilinin ism-i mef’ûludur.
 

فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ اُو۫لٰيهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَاداً لَنَٓا اُو۬ل۪ي بَأْسٍ شَد۪يدٍ فَجَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِۜ 

 

فَ  atıf harfidir.  اِذَا; şart fiilinin gerçekleşme ihtimalinin kuvvetli olduğunu ifade eden şart edatıdır. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi  جَٓاءَ وَعْدُ اُو۫لٰيهُمَا  müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır ve  اِذَا ’nın muzâfun ileyhidir.

فَ  karinesi olmadan gelen cevap cümlesi  بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَاداً لَنَٓا اُو۬ل۪ي بَأْسٍ شَد۪يدٍ, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Aynı zamanda zaman zarfı  اِذَا ’nın müteallakıdır.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88)

وَعْدُ, mef’ûl manasında masdardır. (Âşûr)

اُو۬ل۪ي  için muzâfun ileyh olan  بَأْسٍ ’deki tenvin kesret, nev ve tazim ifade eder.

بَأْسٍ ’in sıfatı olan  شَد۪يدٍ, sıfat-ı müşebbehe kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Mef’ûl olan  عِبَاداً ’deki tenvin, tazim içindir.

الدِّيَارِ ’daki marifelik ahd içindir. (Âşûr)

بَعَثْنَا  cümlesine matuf olan  فَجَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِ  cümlesi, aynı üslupta gelmiştir.

عَلَيْكُمْ  ve  لَنَٓا  ifadelerindeki harfler arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

Müfessirler  جَاسُ  fiilinin manası ile ilgili değişik izahlarda bulunmuşlardır: İbni Abbas’ın (r.a.) buna, “Araştırdılar, teftiş ettiler.” şeklinde mana verdiği rivayet edilmiştir. Ebu Ubeyde, “Orada bulunan kimseleri araştırdılar.” manasını verirken İbni Kuteybe, “Orada fesat ve kargaşa çıkardılar.” manasını vermiştir. Zeccâc, “Bu, ‘öldürmedikleri kimse kaldı mı diye evlerin arasını dolaştılar’ manasındadır.” demiştir. Vahidî, “Cevs: dolaşmak, astırmak” demektir, der. Bu kelime, söylenen bütün bu manalara muhtemeldir. (Fahreddin er-Râzî)


 وَكَانَ وَعْداً مَفْعُولاً

 

Cümle itiraziyye olarak fasılla gelmiştir.  كَانَ ’nin dahil olduğu, sübut ifade eden isim cümlesidir.

كَان ’nin haberi isim olarak geldiğinde, haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan)

وَعْداً - مَفْعُولاً  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Cümle itiraz yoluyla yapılmış ıtnâb sanatıdır.

Çeşitli gayelere binaen araya girmiş saplama bir cümle olan itirâziyye cümlesinin, ana cümlenin anlamına tesiri yoktur. (Sevinç Resul, Belâğatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

اُو۬ل۪ي - اُو۫لٰيهُمَا  ve  وَعْدُ - وَعْداً  kelimeleri arasında cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Ayetin sonundaki cümleye  كَانَ ’nin dahil olması vaadin kesinlikle gerçekleşeceğinin işaretidir.