يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَج۪يبُونَ بِحَمْدِه۪ وَتَظُنُّونَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً۟
يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَج۪يبُونَ بِحَمْدِه۪ وَتَظُنُّونَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً۟
يَوْمَ zaman zarfı mahzuf fiile müteallıktır. Takdiri, اذكر (hatırla!) şeklindedir.
يَوْمَ hem cümleye hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olan zarflardandır. Cümleye muzâf olduğunda muzâfun ileyh cümlesinin başında (اَنْ) bulunmaz. Bu duruma pratikte çok rastlanmaktadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَدْعُوكُمْ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَدْعُوكُمْ fiili, و üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
فَ atıf harfidir. تَسْتَج۪يبُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِحَمْدِه۪ car mecruru تَسْتَج۪يبُونَ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir ه۪ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. تَظُنُّونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً cümlesi iki mef’ûlu yerinde olup mahallen mansubdur.
اِنْ nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. لَبِثْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur.
اِلَّا hasr edatıdır. قَل۪يلاً۟ mef’ûlu mutlaktan naibdir. Takdiri, لبثتم وقتا طويلا (uzun bir vakit kaldınız) şeklindedir.
تَسْتَج۪يبُونَ fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil istif’âl babındandır. Sülâsîsi جوب ’dir.
Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.
يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَج۪يبُونَ بِحَمْدِه۪ وَتَظُنُّونَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً۟
Zaman zarfı يَوْمَ, takdiri اذكر (hatırla!) olan mahzuf fiile müteallıktır. Veya önceki ayetteki قَر۪يباً ’den bedeldir. Muzâfun ileyh olan يَدْعُوكُمْ cümlesi, muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
فَتَسْتَج۪يبُونَ بِحَمْدِه۪ cümlesi atıf harfi فَ ile يَدْعُوكُمْ fiiline atfedilmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Aynı üslupdaki وَتَظُنُّونَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً۟ cümlesi وَ ’la فَتَسْتَج۪يبُونَ بِحَمْدِه۪ ’ye atfedilmiştir.
اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً۟ cümlesi, تَظُنُّونَ fiilinin iki mef’ûlü yerindedir. Cümle, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
Nefy harfi اِنْ ve istisna edatı اِلَّا ile oluşan kasr cümleyi tekid etmiştir. Kasr fiille mef’ûlü arasındadır. Maksûr/ لَبِثْتُمْ, maksûrun aleyh/ قَل۪يلاً ’dir. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır.
Dünyada kalışın çok kısa bir süre olduğunu düşüneceklerini Allah Teâlâ kesin bir ifadeyle belirtmiştir.
قَل۪يلاً۟, müteallakı لَبِثْتُمْ olan zaman zarfından naibdir. Takdiri, زمنًا قليلا (Az bir zaman)’dir. Veya mef’ûlü mutlaktan, onun sıfatı olarak naibdir. Takdiri, لبثًا قليلًا (Biraz kaldık) şeklindedir.
Cümlede fiiller muzari sıygada gelerek hudûs ve teceddüt ifade etmiştir. Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
ظنّ, kesin bildi ve zannetti olmak üzere iki zıt anlama sahip fiillerdendir. Bu ayette zannetti manasındadır.
بِحَمْدِه۪ izafetinde, Allah Teâlâya ait zamire muzâf olması حَمْدِ için tazim ve tekrîm ifade eder.
O günde, hamdederek emirlere uymaları ve kabirde çok az kaldıklarını sanmaları olmak üzere, insanların özelliklerinin sayılması taksim sanatıdır.
Ayeti اي يَوْمَ يَبْعَثُكُمْ فَتَنْبَعُثُونَ [yani sizi yeniden diriltip de sizin de dirildiğiniz gün] şeklinde açıklayan Beyzâvî, “çağırmak ve icabet etmek fiilleri يَبْعَثُكُمْ فَتَنْبَعُثُونَ manasında istiare olarak kullanılmıştır. Bu da her iki olayın da hızlı olacağına, kolay gerçekleşeceğine ve bunlardan kastedilenin hesap ve ceza olduğuna dikkat çekmek içindir” der. Zemahşerî ise Beyzâvî’den farklı olarak çağırma ve icabet etmenin bu iki lafız yerine mecâzen kullanıldığını söyler. (Süleyman Gür, Kâzî Beyzâvî Tefsîrinde Belâgat İlmi ve Uygulanışı)
Bu, kâfirlere hitaptır. Bunun delili, bundan önceki bütün ifadelerin kâfirlere yönelik hitap olmasıdır. Sonra diyoruz ki: يَوْمَ kelimesi, قَر۪يباً ’den bedel olarak mansubdur ve mana, “Belki de öldükten sonra dirilme, O'nun sizi çağırdığı gün olacaktır.” şeklindedir.
Hakk Teâlâ [Hemen onun emrine icabet edeceksiniz.] buyurmuştur. اسْتجاب, çağırana, çağırdığı, davet ettiği hususta uymak demektir ki bu, icabettir. Fakat اسْتجاب, icabet etme isteğini gerektirir. O halde اسْتجاب, icabetten daha kuvvetli ve tekidlidir.
Keşşâf sahibi şöyle der: بِحَمْدِه۪ kelimesi, fiilin failinden haldir yani (hamd edici olduğunuz halde icabet edeceksiniz) demektir ki bu, onların öldükten sonra dirilişi kabul ettiklerini iyice gösterir. (Fahreddin er-Râzî)
Bu ayette, diriltme ve dirilme anlamında çağırma ile icabetin kullanılması, bunun gerçekleşmesinin gayet kolay olduğunu ve bunlardan maksadın muhasebe ve cevap için ihzar olduğunu bildirmek içindir. (Ebüssuûd)