İsrâ Sûresi 75. Ayet

اِذاً لَاَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيٰوةِ وَضِعْفَ الْمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَص۪يراً  ...

İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِذًا o takdirde
2 لَأَذَقْنَاكَ sana taddırırdık ذ و ق
3 ضِعْفَ kat kat ض ع ف
4 الْحَيَاةِ hayatı ح ي ي
5 وَضِعْفَ ve kat kat ض ع ف
6 الْمَمَاتِ ölümü م و ت
7 ثُمَّ sonra
8 لَا
9 تَجِدُ bulamazdın و ج د
10 لَكَ kendine
11 عَلَيْنَا bize karşı
12 نَصِيرًا bir yardımcı ن ص ر
 
Tefsirlerde bu iki âyet genellikle şöyle açıklanmaktadır: Eğer aklını ve düşünceni sağlamlaştırıp kararlı yapmasaydık, düşünce ve ictihadında hata yapmaktan seni korumasaydık, onların aslında bir “fitne” olan (doğru imandan saptırma riski taşıyan) tekliflerine meyledebilir, bazı haksız isteklerine olumlu cevap vermeyi düşünebilirdin; o zaman da hem hayatta hem de ölümde acılar çekerdin; hayattayken inkârcılar karşısında yenik düşmekten doğan sıkıntılarla ve daha başka belâlarla karşılaştığın gibi önünde yenilgiye uğrayıp gidecekken senin tâvizkâr tutumun sayesinde başarı kazanan inkârcılar karşısında aşağılık bir ölümle ölürdün (İbn Âşûr, XV, 176-177); âhirette de bunun cezasını görürdün.
 
 Kuşkusuz Hz. Peygamber’in putperestlere kanarak lüzumundan fazla tâviz verdiği, fiilen böyle bir olayın gerçekleştiği düşünülemezse de âyet-i kerîme, onun şahsında genel olarak müslümanları, putperestlik gibi asla üzerinde uzlaşılması mümkün olmayan sapkın inanç sahibi gruplar karşısında kendi inançlarını, vazgeçilmez değerlerini ve kişiliklerini korumaya; haksızlık ve adaletsizliğe sapmadan akıllı ve onurlu bir duruş sergilemeye çağırmaktadır. Gerçekten farklı inanç grupları arasında yaşarken adalet ve dürüstlük ilkeleri çerçevesinde mâkul bir hoşgörü ortamı oluşturmaya çalışmak gerektiğinde kuşku yoktur; bununla birlikte bu sınırın ötesine geçerek tâvizkâr ve ilkesiz bir tutum sergileyenlerin, –âyette işaret buyurulduğu üzere– “Bizim gibi olursanız sizi dost kabul ederiz” diyen çeşitli zümreler nezdinde inançlarını, düşüncelerini ve kendilerini kabul ettirmek şöyle dursun, saygınlıklarını dahi koruyamayacakları açıktır.
 
 75. âyetin son kısmında müminlerin akıllarından çıkarmamaları gereken anlamlı bir uyarı daha vardır: İlkelerine, buyruklarına uyduğunuz, öğüdünü dinleyip yolundan gittiğiniz sürece daima yardımıyla sizi destekleyecek olan Allah, eğer inkârcıların uydusu olursanız arkanızdan yardımını çektiği gibi artık O’nun size vereceği cezayı önleyecek başka bir yardımcı da bulamazsınız. Bunlar Kur’an’ın, değeri ve önemi hiçbir zaman göz ardı edilmemesi gereken evrensel uyarılarıdır. İnsanlar, iyinin ve doğrunun ne olduğu konusunda dürüstlükle, inanarak bir noktada buluşabilirler; bu sakıncalı olmadığı gibi istenen bir sonuçtur. Bu sonucu elde etmek için duruma göre bazı feragat ve fedakârlıklardan da çekinmemek gerekir. Buna rağmen hoşgörü ve tâviz adına iyi, doğru ve gerekli olduğuna inanmadığı şeylere inanıyormuş gibi görünmek, ona göre hareket etmek İslâm ahlâkıyla bağdaşmadığı gibi insan haysiyetiyle de çelişen küçültücü bir durumdur. Kur’ân-ı Kerîm’de münafıkların (inançta iki yüzlülük sergileyenler) cehennemin en dibinde gösterilmesinin (Nisâ4/145) sebebi de budur. İlginçtir ki konumuz olan 75. âyet gibi Nisâ sûresindeki âyetin sonunda da “Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın” buyurulmuştur.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 507-509
 

اِذاً لَاَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيٰوةِ وَضِعْفَ الْمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَص۪يراً

 

اِذاً  cevap harfidir.  لَ  harfi mukadder şartın cevabının başına gelen rabıtadır.

اَذَقْنَاكَ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

ضِعْفَ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Aynı zamanda muzâftır.  

الْحَيٰوةِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muzâf hazf edilmiştir.Takdiri, ضعف عذاب الحياة (Yaşam azabını kat kat) şeklindedir.)

ضِعْفَ الْمَمَاتِ  atıf harfi  وَ ’la  ضِعْفَ الْحَيٰوةِ  matuftur.

ثُمَّ  atıf harfidir. Hem zaman açısından hem de rütbe (bir mertebeden bir mertebeye geçiştir.) açısından terahi ifade eder. (Âşûr)

ثُمَّ : Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından  فَ  harfinin zıttıdır.  ثُمَّ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَجِدُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir.

لَكَ  car mecruru mahzuf ikinci mef’ûlun bihe müteallıktır.  عَلَيْنَا  car mecruru  نَص۪يراً ’e müteallıktır.

نَص۪يراً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

 

اِذاً لَاَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيٰوةِ وَضِعْفَ الْمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَص۪يراً

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Bu ayette de mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz. Peygamberdir. 

اِذاً  cevap edatı,  لَ  cevaba dahil olan harftir. Şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

Hudûs, temekkün ve istikrar ifade eden  لَاَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيٰوةِ وَضِعْفَ الْمَمَاتِ  cümlesi, takdiri  لو فعلت  [eğer yapsaydın] olan mahzuf şartın cevabıdır. Bu takdire göre mahzuf şart ve mezkur cevabından oluşan terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

لَاَذَقْنَاكَ  fiilinin, azamet zamirine isnad edilmesi tazim ifade etmiştir.

ضِعْفَ الْحَيٰوةِ  ve  ضِعْفَ الْمَمَاتِ  izafetlerinde, muzâf mahzuftur. Takdiri,  ضعف عذاب الحياة  ve  ضعف عذاب الممات  (yaşam azabını kat kat ve ölüm azabını kat kat) şeklindedir.

لَاَذَقْنَا  [Tattırırdık] fiilinde istiare vardır. Tattırmak fiili azabın şiddetini hissettirmek manasında müstear olmuştur. Bir şey yiyip içen kişi nasıl ki bunların tadını hissediyorsa, azaba duçar olan kişi de o esnada azabı hissedecektir.

ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَص۪يراً  cümlesi,  ثُمَّ  ile makabline atfedilmiştir. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mef’ûl olan  نَص۪يراً ’daki tenvin, nev ve kıllet ifade eder. Nefy siyakında nekre umuma işaret eder. 

عَلَيْنَا, müteallıkı olan  نَص۪يراً ’e ihtimam için takdim edilmiştir. 

ضِعْفَ  kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadrالْحَيٰوةِ  ve  مَمَاتِ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcâb sanatı vardır.

O zaman sana gerçekten tattırırdık yani onlara yaklaşsa idin sana tattırırdık.

Hayatın bir katını ve ölümün bir katını yani dünya azabının ve ahiret azabının bir katını demektir ki senden başkasının bu iki dünyada çekeceği azabın iki katını çektirirdik, demektir. Çünkü büyüklerin hatası da büyüktür. Kelamın aslı, hayatta bir kat azap ve ölümde bir kat azaptır, sonra mevsûf hazf edilmiş, sıfat onun yerine geçirilmiş, sonra da mevsûf gibi muzâf kılınmıştır. Ayette geçen  ضِعْفَ  azabın isimlerinden olduğu da söylenmiştir. (Beyzâvi)