İsrâ Sûresi 81. Ayet

وَقُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُۜ اِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاً  ...

De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkûmdur.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقُلْ ve de ki ق و ل
2 جَاءَ geldi ج ي ا
3 الْحَقُّ Hak ح ق ق
4 وَزَهَقَ ve gitti ز ه ق
5 الْبَاطِلُ batıl ب ط ل
6 إِنَّ zaten
7 الْبَاطِلَ batıl ب ط ل
8 كَانَ ك و ن
9 زَهُوقًا yok olmağa mahkumdur ز ه ق
 
Sözlükte hak, “gerçek, sabit ve doğru olan, varlığı kesin olan şey” demek olup daha çok gerçeğe uyan inanç, düşünce, bilgi ve hükümleri ifade etmek üzere kullanılır. Hiçbir bozulmaya uğramadan aslî hüviyetini koruyan ilâhî dine hak din, çeşitli mezhepler arasında bu dini en doğru temsil ettiği kabul edilen mezhep veya mezheplere de hak mezhep denilmektedir. Hakkın karşıtı bâtıldır. Buna göre bâtıl da terim olarak asılsız, gerçeğe uymayan inanç, hüküm ve düşünceleri; ayrıca ilâhî kaynaklı olmadığı için hak olma özelliği de taşımayan veya ilâhî kaynaklı olmakla birlikte belirtilen özelliğini kısmen ya da tamamen kaybetmiş dinleri ve mezhepleri ifade eden bir terimdir. Söz konusu âyetteki hak kelimesinin öncelikli anlamı İslâm dini, bâtılın anlamı da putperestliktir. Hak kelimesinin burada özetlenen anlamı yanında bir de hukuk ve ahlâkı ilgilendiren anlamı vardır ki bu da “korunması, gözetilmesi ya da sahibine ödenmesi gerekli olan maddî veya mânevî imkân, pay, eşya ve menfaatler” şeklinde özetlenebilir (bilgi için bk. Fahrettin Olguner, “Bâtıl” DİA, V, 147-148; Mustafa Çağrıcı, “Hak”, a.e., XV, 137-139, V, 147-148).
 
 Taberî, âyetteki hak ve bâtıl kelimeleriyle ne kastedildiği hakkında farklı görüşler olduğunu belirterek bunlara dair rivayetleri aktardıktan sonra –bizim de katıldığımız– kendi görüşünü özetle şöyle ifade etmektedir: Buradaki hak, Allah’ın hoşnut olduğu, O’na itaat anlamı taşıyan her şeyi kapsar... İnsanı şeytana uymaktan koruyan her şey hak, şeytana boyun eğme sayılabilecek her şey de bâtıldır. Kur’an hakkı getirmiştir, Allah’ın elçisi putperestlere karşı bütün anlamlarıyla hakkı gerçekleştirmenin ve bütün anlamlarıyla bâtılın kökünü kurutmanın mücadelesini vermiştir.
 
  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 514-515
 

وَقُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُۜ

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت dir.

Mekulü’l-kavli  جَٓاءَ الْحَقُّ dir.  قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

جَٓاءَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  الْحَقُّ fail olup lafzen merfûdur. 

وَ  atıf harfidir.  زَهَقَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  الْبَاطِلُ  fail olup lafzen merfûdur. 


 اِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاً

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

الْبَاطِلَ  kelimesi  اِنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubdur. كَانَ زَهُوقاً  cümlesi  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.

كَانَ  nakıs mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  كَانَ ’nin ismi müstetir olup takdiri  هُو ’dir.  زَهُوقاً  kelimesi  كَانَ ’nin ismi olup fetha ile mansubdur.

الْبَاطِلُ  kelimesi sülasisi olan  بطل  fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

زَهُوقاً  kelimesi  فعول  vezninde sıfat-ı müşebbehedir. 

Sıfat-ı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

 

وَقُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُۜ

 

Ayet  و  harfiyle önceki ayete atfedilmiştir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz. Peygamberdir. Cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  جَٓاءَ الْحَقُّ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Aynı üslupta gelen  وَزَهَقَ الْبَاطِلُۜ  cümlesi, mekulü’l-kavle tezâyüf nedeniyle atfedilmiştir. İki cümledeki fiiller mazi sıygada gelerek hudûs, sebat, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

الْحَقُّ - الْبَاطِلُ  ve kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab,  جَٓاءَ - زَهُوقاً  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.

زَهُوقاً  fiilinde irsâd vardır. Bu kelimenin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

الْبَاطِلَ - زَهُوقاً  arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

جَٓاءَ الْحَقُّ [Hak geldi] - زَهَقَ الْبَاطِلُ [Batıl yok oldu] cümleleri arasında güzel bir mukabele sanatı vardır. (Safvetu’t Tefasir) 


اِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاً

 

Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâli ittisâldir. اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

اِنَّ ’nin haberi  كَانَ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi olup faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

كَانَ ’nin haberi olan  زَهُوقاً  kelimesi sıfat-ı müşebbehe kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir.

كَان ’nin haberi isim olarak geldiğinde, haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan)

İsm-i fail, kişinin elinde olan fiillerden yapılır. İrade dışında olan fiillerden ism-i fail yapılmaz. Bu tür fiilierin ism-i failini sıfat-ı müşebbehe üstlenir. (Yrd. Doç. Dr. M. Akif Özdoğan KSÜ. İlahiyat Fakültesi Dergisi 10 (2007) s. 55-90 Arapçada İsm-i Fâil ve İşlevleri)

Mesel tarikinde tezyîldir. Atasözü gibi yaygınlaşmıştır. Itnâb babındandır. 

Sağlam ve sarsılmaz İslâm dini geldi, şirk, küfür ve her türlü batıl yok olup gitti. Zira asılsız ve temelsiz olduğu için batıl olan her şey yok olup gitmeye mahkûmdur. 

Ayetin ikinci kısmını oluşturan  اِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاً  cümlesi tezyîl maksadıyla getirilen müstakil bir cümle olup birinci cümlenin manasını tekid etmektedir.

Görüldüğü gibi sözün anlamını güçlendirmek için getirilen ilave cümlelerle de ıtnâb yapılmaktadır. (Süleyman Gür, Kâzî Beyzâvî Tefsîrinde Belâgat İlmi ve Uygulanışı)