قَالَ لَهُ صَاحِبُهُ وَهُوَ يُحَاوِرُهُٓ اَكَفَرْتَ بِالَّذ۪ي خَلَقَكَ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ سَوّٰيكَ رَجُلاًۜ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | dedi ki |
|
2 | لَهُ | ona |
|
3 | صَاحِبُهُ | arkadaşı |
|
4 | وَهُوَ | kendisiyle |
|
5 | يُحَاوِرُهُ | konuşan |
|
6 | أَكَفَرْتَ | inkar mı ediyorsun? |
|
7 | بِالَّذِي |
|
|
8 | خَلَقَكَ | seni yaratanı |
|
9 | مِنْ |
|
|
10 | تُرَابٍ | topraktan |
|
11 | ثُمَّ | sonra |
|
12 | مِنْ |
|
|
13 | نُطْفَةٍ | nutfe (sperm)den |
|
14 | ثُمَّ | sonra da |
|
15 | سَوَّاكَ | seni biçimlendireni |
|
16 | رَجُلًا | bir adam olarak |
|
قَالَ لَهُ صَاحِبُهُ وَهُوَ يُحَاوِرُهُٓ اَكَفَرْتَ بِالَّذ۪ي خَلَقَكَ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ سَوّٰيكَ رَجُلاًۜ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. لَهُ car mecruru قَالَ fiiline müteallıktır.
صَاحِبُهُ fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Mekulü’l-kavli, اَكَفَرْتَ ’dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
وَ haliyyedir. Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. يُحَاوِرُهُٓ cümlesi mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
يُحَاوِرُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
Hemze istifhâm harfidir. كَفَرْتَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur.
الَّذ۪ي müfred müzekker has ism-i mevsûl بِ harf-i ceriyle birlikte كَفَرْتَ fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası خَلَقَكَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
خَلَقَكَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
مِنْ تُرَابٍ car mecruru خَلَقَكَ ’ye müteallıktır.
ثُمَّ tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından فَ harfinin zıttıdır. ثُمَّ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مِنْ نُطْفَةٍ car mecruru atıf harfi ثُمَّ ile مِنْ تُرَابٍ ’e matuftur.
سَوّٰيكَ fiili atıf harfi ثُمَّ ile مِنْ نُطْفَةٍ ’e matuftur. سَوّٰيكَ elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
رَجُلاً ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
يُحَاوِرُ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi حور ’dir.
Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
Müşareket (İşteşlik-ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ile mef’ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ لَهُ صَاحِبُهُ وَهُوَ يُحَاوِرُهُٓ اَكَفَرْتَ بِالَّذ۪ي خَلَقَكَ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ سَوّٰيكَ رَجُلاًۜ
Mütekellim Allah Teâlâ’dır. Bahçe sahibinin arkadaşının sözlerini Resulullah’a bildirir.
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan اَكَفَرْتَ بِالَّذ۪ي خَلَقَكَ , istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen taaccüp ve kınama amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
Buradaki soru azarlama için gelen inkâri istifhamdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi, Âşûr)
Harf-i cerle bilikte اَكَفَرْتَ fiiline müteallık has ism-i mevsûl بِالَّذ۪ي ’nin sılası …خَلَقَكَ مِنْ تُرَابٍ , mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. (Hâlidî, Vakafat, s. 107)
مِنْ نُطْفَةٍ , terahi ifade eden atıf harfi ثُمَّ ile مِنْ تُرَابٍ ’e atfedilmiştir. Cihet-i câmia tezâyüftür. Kelimelerdeki tenvin nev ve tazim içindir.
مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ sözündeki مِنْ harfi, ibtidaiyyedir. (Âşûr)
Müspet mazi fiil sıygasında sebat, temekkün ve istikrar ifade eden ثُمَّ سَوّٰيكَ رَجُلاًۜ cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Sıla cümlesine ثُمَّ ile atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. رَجُل ’in tenkiri, nev ve tazim ifade eder.
Bahçe sahibinin hali olan وَهُوَ يُحَاوِرُهُٓ cümlesi, 34. ayette de geçmişti. Aralarında tekrir ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. Faide-i haber ibtidaî kelam olan isim cümlesidir.
Ayette, وَهُوَ يُحَاوِرُهُٓ [onunla karşılıklı konuşurken] denilmesi, söylenecek kelamın muhavere için söylenen önemli bir kelam olduğuna baştan dikkat çekmek içindir. (Ebüssuûd)
Mekulü’l-kavl olan cümle istifhâm üslubuyla gelmiştir. Fakat tevbih amaçlanmış bir cümle olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
اَكَفَرْتَ بِالَّذ۪ي خَلَقَكَ sözündeki istifham inkâr ve taaccüp için kullanılmıştır. Hakiki anlamda değildir. Çünkü arkadaşı onun müşrik olduğunu biliyordu. Bunun delili وَلَٓا اُشْرِكُ بِرَبّ۪ٓي اَحَداً sözüdür. (Âşûr)
Ayette kâfir olan, kıyametin de kopacağını sanmıyorum demiş, mümin olan da onu küfre nisbet ederek, Seni, bir topraktan yaratanı inkâr mı ettin? demiştir ki bu da öldükten sonra dirilmenin olacağına dair şüphe duyan kimsenin kâfir olduğuna delâlet eder. (Fahreddin er-Râzî)
Bu ayet, ölüm sonrası dirilişin deliline de işaret etmektedir. Nitekim diğer bir ayette de şöyle denilmektedir: “Ey insanlar! Eğer ölüm sonrası diriliş hakkında şüpheniz varsa düşünün ki Biz sizi muhakkak ki topraktan yaratmışızdır.” (Hac Suresi, 5)
(Ebüssuûd)
الَّذ۪ي ’den sonra yaratılış merhaleleri sayılmıştır. Bu üslup taksim sanatıdır.
Bu ayette bir müminin, kâfir olan arkadaşına aslının adi bir şey olduğunu hatırlatması rivayet edilirken تُرَابٍ kelimesi seçilmiştir. (Kur'an’ın Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
طين değil de تُرَابٍ kelimesinin tercih edilmesi teşâbüh-i etrâf sanatının bir örneğidir. Çünkü تُرَابٍ toprağın en basit halidir.