Kehf Sûresi 38. Ayet

لٰكِنَّا۬ هُوَ اللّٰهُ رَبّ۪ي وَلَٓا اُشْرِكُ بِرَبّ۪ٓي اَحَداً  ...

“Fakat O Allah benim Rabbimdir. Ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَٰكِنَّا fakat
2 هُوَ O
3 اللَّهُ Allah
4 رَبِّي benim Rabbimdir ر ب ب
5 وَلَا ve asla
6 أُشْرِكُ ben ortak koşmam ش ر ك
7 بِرَبِّي Rabbime ر ب ب
8 أَحَدًا hiç kimseyi ا ح د
 
Yüce Allah önceki âyetlerde inanmayanların cehennemdeki durumlarıyla inananların cennetteki durumlarını anlattıktan sonra, burada da bu iki grubun hallerine uygun olarak biri imanın, diğeri küfrün temsilcisi durumundaki iki adamın inanç ve davranış özelliklerini örnek vermiştir. Âyetlerden anlaşıldığına göre küfrün temsilcisi olan şahıs büyük bir servete sahiptir; imanın temsilcisi ise fakir ve zayıftır. Servet sahibi olan şahıs Allah’a iman edip verdiği nimete şükredeceği yerde, servetini fakir arkadaşına karşı böbürlenme ve nankörlük vesilesi yapmıştır. Malının yok olmayacağına ve kıyametin kopmayacağına inanmaktadır; kopsa bile âhirette Allah katında dünyadakinden daha iyi bir durumda olacağını iddia etmektedir. Âhirete inanan arkadaşı ise iman ve sâlih amel konusunda ona öğüt vermiş, kendisini topraktan yaratıp çeşitli safhalardan geçirdikten sonra mükemmel bir insan haline getiren Allah’a ortak koşarak nankörlük etmesinin uygun olmadığını, âhireti inkâr etmenin bir bakıma Allah’ı inkâr etmek olduğunu bildirmiştir. Zenginlik de yoksulluk da birer imtihan aracıdır. Bu âyetlerde imtihanı kazanan ile kaybeden iki örnek canlı bir üslûp içinde, karşılaştırma yöntemiyle verilmektedir. Bu iki kişinin kimlikleri konusunda tefsirlerde farklı görüşler vardır: a) Bunlar Mekke’de Mahzûm kabilesinden iki kardeştir. Biri kâfir olan Esved b. Abdü’l-Eşed, diğeri ise müslüman olan kardeşi Ebû Seleme’dir. Bahçeler ise muhtemelen Tâif’te bulunmaktadır. b) Bunlar İsrâiloğulları’ndan iki kardeştir. Babalarından kalan mirası bölüştüklerinde, mümin olan malını hayır yolunda harcamış, diğeri ise örnekte anlatılan bağları satın almıştır. Sonuç ise anlatıldığı gibi hüsrandır (İbn Âşûr, XV, 316). c) Bu olay inananla inanmayan insanın iç dünyalarını anlatan bir temsildir. Burada inanmanın insan ruhuna verdiği güven ve huzur ile inançsızlığın sebep olduğu güvensizlik ve huzursuzluk anlatılarak Mekkeli zengin müşriklerle yoksul müslümanların ruh halleri tasvir edilmiştir. Yoksul insanlarla beraber oturmaya tenezzül etmeyen zenginlerin tutumlarını kınayan ve Hz. Peygamber’e onların sözlerine uymamasını emreden âyetlerden sonra bu misalin getirilmesi, müşriklerin sonunun o bahçe sahibi zenginin sonuna benzeyeceğine işaret etmektedir. 
Kuran Yolu Tefsiri
 

لٰكِنَّا۬ هُوَ اللّٰهُ رَبّ۪ي وَلَٓا اُشْرِكُ بِرَبّ۪ٓي اَحَداً

 

لٰكِنَّ  istidrak harfidir. Mütekellim zamiri  أنا , mübtedadır. هُوَ  ise şan zamiri olarak mübteda sanidir. Dilciler şöyle demişlerdir: لٰكِنَّا۬ nın aslı, لكنْ أنا  şeklindedir.

Bu demektir ki  أنا deki hemze hazf edilmiş, harekesi  لكنْ  nûnuna verilmiş ve iki nun bir araya geldiği için de nûnu, لكنْ in kendisinden sonra gelen nûna idgâm edilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)

لٰكِنَّ  istidrak harfidir. İsim cümlesidir. Munfasıl zamir  أنا  mübteda olarak mahallen merfûdur.

هُوَ اللّٰهُ رَبّ۪ي  cümlesi munfasıl zamir  أنا  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. 

Şan zamiri هُوَ  ikinci mübteda olarak mahallen merfûdur.  اللّٰهُ  üçüncü mübteda olup lafzen merfûdur.  

اللّٰهُ رَبّ۪ي  kelimesi şan zamiri  هُوَ nin  haberi olup mukadder damme ile merfûdur. Mütekellim zamiri  ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اُشْرِكُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا dir. 

بِرَبّ۪ٓي  car mecruru  اُشْرِكُ  fiiline müteallıktır. Mütekellim zamiri  ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اَحَداً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

اُشْرِكُ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  شرك ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

 
 

لٰكِنَّا۬ هُوَ اللّٰهُ رَبّ۪ي وَلَٓا اُشْرِكُ بِرَبّ۪ٓي اَحَداً

İsti’naf cümlesidir. Bahçe sahibinin arkadaşının sözlerinin devamıdır.

لٰكِنَّ  istidrak harfidir. Mütekellim zamiri  أنا , mübtedadır.  هُوَ  ise şan zamiri olarak ikinci mübtedadır. Lafza-i celâlin mübteda olduğu  اللّٰهُ رَبّ۪ي  cümlesi, mübteda olan أنا ‘nin haberidir. Veya  اللّٰهُ  lafzı üçüncü mübteda,  رَبّ۪ي  haberdir. Ya da  اللّٰهُ  lafzı, هُوَ’den bedeldir.

Dilciler şöyle demişlerdir: لٰكِنَّا۬ nın aslı, لكنْ أنا  şeklindedir.

Bu demektir ki  أنا deki hemze hazf edilmiş, harekesi  لكنْ  kelimesinin nûnuna verilmiş ve iki nun bir araya geldiği için de nûnu,  لكنْ in kendisinden sonra gelen nûna idgâm edilmiştir. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)

Burada yaratıcının birliği, dört ayrı yolla tasdik edilip teyit edilmiştir; İlki, ayette iki farklı isim cümlesinin kullanılması, ikincisi,  لٰكِنَّا۬ هُوَ اللّٰهُ رَبّ۪ي  sözündeki şan zamiri, üçüncüsü اللَّهَ رَبِّي  ifadesinde müsned ve müsnedün ileyhin marife gelerek kasr ifade etmesidir. Allah’ın Rububiyet sıfatı mütekellimin zatına nispet edilmesi, muhataba nispetle olduğu için izâfi kasrdır. Yani sen hariç demektir. Çünkü sen Allah’tan gayrına kulluk ediyorsun. Kasr iki kat tekid ifade eder. Daha sonra da وَلَٓا اُشْرِكُ بِرَبّ۪ٓي اَحَداً  şeklinde lafzi tekid yapılmıştır. (Âşûr) 

Müsnedin  رَبّ۪ي  olarak izafet şeklinde gelmesi, az sözle çok anlam ifadesinin yanında müsnedün ileyhe tazim ifade eder. Çünkü müsned tazim anlamındaki kelimeye muzâf olmakla müsnedün ileyhin de tazimine işaret etmiştir.

Veciz anlatım kastıyla gelen, رَبّ۪ي  izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla mümin bahçe sahibi, şan ve şeref kazanmıştır.   

وَ ’la makabline atfedilen  وَلَٓا اُشْرِكُ بِرَبّ۪ٓي اَحَداً  cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اَحَداً ’deki tenvin, kıllet ve nev ifade eder. Bilindiği gibi menfî siyakta nekre, selbin umumuna işarettir.

Bahçe sahibinin arkadaşı, muhatabının inkârı karşısında sözlerini iki tekidle muhatabına iletmiştir. Sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkarî kelamdır.

Mütekellimin Allah lafzından sonra Rabb ismini telaffuz etmesi, rabbine olan sevgi, mehabet ve ihtimamına işarettir.  رَبّ۪ي  sözünü tekrarlaması, Allah’ın rububiyet vasfına ihtiyacın göstergesidir.

رَبّ۪ي  sözünün tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadrرَبّ۪ي  ve  اللّٰهُ  lafızlarında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.