Kehf Sûresi 41. Ayet

اَوْ يُصْبِحَ مَٓاؤُ۬هَا غَوْراً فَلَنْ تَسْتَط۪يعَ لَهُ طَلَباً  ...

“Ya da suyu çekiliverir de (bırak bir daha bulmayı) artık onu arayamazsın bile.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَوْ yahut
2 يُصْبِحَ çekilir ص ب ح
3 مَاؤُهَا suyu م و ه
4 غَوْرًا dibe غ و ر
5 فَلَنْ bir daha
6 تَسْتَطِيعَ gücün yetmez ط و ع
7 لَهُ onu
8 طَلَبًا aramaya ط ل ب
 
Yüce Allah önceki âyetlerde inanmayanların cehennemdeki durumlarıyla inananların cennetteki durumlarını anlattıktan sonra, burada da bu iki grubun hallerine uygun olarak biri imanın, diğeri küfrün temsilcisi durumundaki iki adamın inanç ve davranış özelliklerini örnek vermiştir. Âyetlerden anlaşıldığına göre küfrün temsilcisi olan şahıs büyük bir servete sahiptir; imanın temsilcisi ise fakir ve zayıftır. Servet sahibi olan şahıs Allah’a iman edip verdiği nimete şükredeceği yerde, servetini fakir arkadaşına karşı böbürlenme ve nankörlük vesilesi yapmıştır. Malının yok olmayacağına ve kıyametin kopmayacağına inanmaktadır; kopsa bile âhirette Allah katında dünyadakinden daha iyi bir durumda olacağını iddia etmektedir. Âhirete inanan arkadaşı ise iman ve sâlih amel konusunda ona öğüt vermiş, kendisini topraktan yaratıp çeşitli safhalardan geçirdikten sonra mükemmel bir insan haline getiren Allah’a ortak koşarak nankörlük etmesinin uygun olmadığını, âhireti inkâr etmenin bir bakıma Allah’ı inkâr etmek olduğunu bildirmiştir. Zenginlik de yoksulluk da birer imtihan aracıdır. Bu âyetlerde imtihanı kazanan ile kaybeden iki örnek canlı bir üslûp içinde, karşılaştırma yöntemiyle verilmektedir. Bu iki kişinin kimlikleri konusunda tefsirlerde farklı görüşler vardır: a) Bunlar Mekke’de Mahzûm kabilesinden iki kardeştir. Biri kâfir olan Esved b. Abdü’l-Eşed, diğeri ise müslüman olan kardeşi Ebû Seleme’dir. Bahçeler ise muhtemelen Tâif’te bulunmaktadır. b) Bunlar İsrâiloğulları’ndan iki kardeştir. Babalarından kalan mirası bölüştüklerinde, mümin olan malını hayır yolunda harcamış, diğeri ise örnekte anlatılan bağları satın almıştır. Sonuç ise anlatıldığı gibi hüsrandır (İbn Âşûr, XV, 316). c) Bu olay inananla inanmayan insanın iç dünyalarını anlatan bir temsildir. Burada inanmanın insan ruhuna verdiği güven ve huzur ile inançsızlığın sebep olduğu güvensizlik ve huzursuzluk anlatılarak Mekkeli zengin müşriklerle yoksul müslümanların ruh halleri tasvir edilmiştir. Yoksul insanlarla beraber oturmaya tenezzül etmeyen zenginlerin tutumlarını kınayan ve Hz. Peygamber’e onların sözlerine uymamasını emreden âyetlerden sonra bu misalin getirilmesi, müşriklerin sonunun o bahçe sahibi zenginin sonuna benzeyeceğine işaret etmektedir. 
Kuran Yolu Tefsiri
 

اَوْ يُصْبِحَ مَٓاؤُ۬هَا غَوْراً فَلَنْ تَسْتَط۪يعَ لَهُ طَلَباً

 

Fiil cümlesidir. اَوْ  atıf harfi tahyir/tercih ifade eder. Türkçedeki karşılığı “veya, yahut, yoksa” olan bu edat iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يُصْبِحَ   nakıs, mansub muzari fiildir. مَٓاؤُ۬هَا  kelimesi  يُصْبِحَ nun ismi olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  غَوْراً kelimesi  يُصْبِحَ nun haberi olup fetha ile mansubdur. 

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir.

تَسْتَط۪يعَ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir. 

لَهُ  car mecruru  طَلَباً ’e müteallıktır.  طَلَباً   mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

تَسْتَط۪يعَ  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi   طوع ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.
 

اَوْ يُصْبِحَ مَٓاؤُ۬هَا غَوْراً فَلَنْ تَسْتَط۪يعَ لَهُ طَلَباً

 

Bu ayet önceki ayetin devamıdır,  اَوْ  harfiyle ona atfedilmiştir. Bahçe sahibinin arkadaşının konuşmasının devamıdır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

يُصْبِحَ  isim cümlesine dahil olarak haberi olan  غَوْراً ’ı nasb etmiştir. 

اَوْ يُصْبِحَ مَٓاؤُ۬هَا غَوْراً [Veya bağın suyu yerin dibine çekilir de] ayetinde ism-i fail yerine masdar kullanılarak mübdlağa yapılmıştır. (Safvetü’t Tefasir)

يُصْبِحَ ’nın haberi olan  غَوْراً  kelimesi, muktezâ-i zâhirin dışında kullanılması sebebiyle mecaz-ı mürseldir.

غائِراً في الارْض (Ya da suyu dibe çekilir) demektir. غَوْر  masdardır, sıfat olarak kullanılmıştır, tıpkı önceki ayetteki  زَلَقاًۙ  gibidir.

Ayetin ikinci cümlesi olan  فَلَنْ تَسْتَط۪يعَ لَهُ طَلَباً , makabline  فَ  ile atfedilmiştir. Atıf sebebi cümleler arasındaki lafzen ve manen ittifaktır.  لَنْ  edatıyla tekid edilmiş, menfi muzari fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  لَهُ ’nun, amili olan  طَلَباً ’e takdimi de önemi sebebiyledir.