Kehf Sûresi 43. Ayet

وَلَمْ تَكُنْ لَهُ فِئَةٌ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَمَا كَانَ مُنْتَصِراًۜ  ...

Onun, Allah’tan başka kendisine yardım edebilecek kimseleri yoktu. Kendi kendini kurtaracak güçte de değildi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَمْ ve
2 تَكُنْ olmadı ك و ن
3 لَهُ onun
4 فِئَةٌ bir topluluğu ف ا ي
5 يَنْصُرُونَهُ kendisine yardım eden ن ص ر
6 مِنْ
7 دُونِ başka د و ن
8 اللَّهِ Allah’tan
9 وَمَا ve
10 كَانَ olmadı ك و ن
11 مُنْتَصِرًا kendisinine yardım edilen ن ص ر
 
Yüce Allah önceki âyetlerde inanmayanların cehennemdeki durumlarıyla inananların cennetteki durumlarını anlattıktan sonra, burada da bu iki grubun hallerine uygun olarak biri imanın, diğeri küfrün temsilcisi durumundaki iki adamın inanç ve davranış özelliklerini örnek vermiştir. Âyetlerden anlaşıldığına göre küfrün temsilcisi olan şahıs büyük bir servete sahiptir; imanın temsilcisi ise fakir ve zayıftır. Servet sahibi olan şahıs Allah’a iman edip verdiği nimete şükredeceği yerde, servetini fakir arkadaşına karşı böbürlenme ve nankörlük vesilesi yapmıştır. Malının yok olmayacağına ve kıyametin kopmayacağına inanmaktadır; kopsa bile âhirette Allah katında dünyadakinden daha iyi bir durumda olacağını iddia etmektedir. Âhirete inanan arkadaşı ise iman ve sâlih amel konusunda ona öğüt vermiş, kendisini topraktan yaratıp çeşitli safhalardan geçirdikten sonra mükemmel bir insan haline getiren Allah’a ortak koşarak nankörlük etmesinin uygun olmadığını, âhireti inkâr etmenin bir bakıma Allah’ı inkâr etmek olduğunu bildirmiştir. Zenginlik de yoksulluk da birer imtihan aracıdır. Bu âyetlerde imtihanı kazanan ile kaybeden iki örnek canlı bir üslûp içinde, karşılaştırma yöntemiyle verilmektedir. Bu iki kişinin kimlikleri konusunda tefsirlerde farklı görüşler vardır: a) Bunlar Mekke’de Mahzûm kabilesinden iki kardeştir. Biri kâfir olan Esved b. Abdü’l-Eşed, diğeri ise müslüman olan kardeşi Ebû Seleme’dir. Bahçeler ise muhtemelen Tâif’te bulunmaktadır. b) Bunlar İsrâiloğulları’ndan iki kardeştir. Babalarından kalan mirası bölüştüklerinde, mümin olan malını hayır yolunda harcamış, diğeri ise örnekte anlatılan bağları satın almıştır. Sonuç ise anlatıldığı gibi hüsrandır (İbn Âşûr, XV, 316). c) Bu olay inananla inanmayan insanın iç dünyalarını anlatan bir temsildir. Burada inanmanın insan ruhuna verdiği güven ve huzur ile inançsızlığın sebep olduğu güvensizlik ve huzursuzluk anlatılarak Mekkeli zengin müşriklerle yoksul müslümanların ruh halleri tasvir edilmiştir. Yoksul insanlarla beraber oturmaya tenezzül etmeyen zenginlerin tutumlarını kınayan ve Hz. Peygamber’e onların sözlerine uymamasını emreden âyetlerden sonra bu misalin getirilmesi, müşriklerin sonunun o bahçe sahibi zenginin sonuna benzeyeceğine işaret etmektedir. 
Kuran Yolu Tefsiri
 

وَلَمْ تَكُنْ لَهُ فِئَةٌ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَمَا كَانَ مُنْتَصِراًۜ

 

Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir.  لَمْ  muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.

تَكُنْ  nakıs, meczum muzari fiildir.  لَهُ  car mecruru  تَكُنْ ’ün mahzuf mukaddem haberine müteallıktır. فِئَةٌ  kelimesi  تَكُنْ ’ün ismi olup lafzen merfûdur.  يَنْصُرُونَ  fiili  فِئَةٌ ’nin sıfatı olarak mahallen merfûdur.

Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَنْصُرُونَ   fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı  fail olup mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

مِنْ دُونِ  car mecruru  يَنْصُرُونَ  fiiline müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır.  اللّٰهِ  lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.

كَان ’nin ismi müstetir olup takdiri  هو dir.  مُنْتَصِراً  kelimesi  كَانَ ’nin haberi olup lafzen mansubdur.

مُنْتَصِراً  kelimesi sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَلَمْ تَكُنْ لَهُ فِئَةٌ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ

 

Mütekellim Allah Teâlâdır.  وَ  istînâfiyye,  لَمْ  muzariye dahil olan cezm edatıdır. Fiilin zamanını maziye çevirir.

Menfi muzari sıygadaki  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesinde, takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  لَهُ  mahzuf mukaddem habere müteallıktır.  فِئَةٌ , muahhar mübtedadır.

فِئَةٌ  (cemaat) kelimesi, manası itibariyle çoğuldur. Binaenaleyh zamirinden önce geldiği için fiilin müzekker olarak gelmesi caizdir. Bunda, aynı zamanda manayı gözetme vardır. (Çünkü  فِئَةٌ  kelimesi mana itibariyle çoğuldur). Diğer kıraat imamları ise fiili  ت  ile  تَكُنْ  şeklinde okumuşlardır. Çünkü bu durumda fail zamiri  فِئَةٌ  kelimesinin lafzına raci olmuş olur. (Fahreddin er-Râzî) 

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ  cümlesi  فِئَةٌ  kelimesinin sıfatı olarak merfû mahaldedir. Sıfat, mevsufunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

يَنْصُرُونَهُ  kelimesinde irsâd sanatı vardır.

Veciz ifade kastıyla gelen  دُونِ اللّٰهِ  izafeti gayrının tahkiri içindir.


وَمَا كَانَ مُنْتَصِراًۜ

 

İstînafa hükümde ortaklık sebebiyle atfedilen cümle, menfi  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

مَا كَانُ li olumsuz sıygalar gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır. (Sâbûnî, Tefsir 3/79)

كَانَ ’nin haberi olan  مُنْتَصِراًۜ , ism-i fail veznindedir.

Onun şirkinden pişmanlık duymasının sebebi sadece tevhid ehlinden olması halinde çiftliğinin güzelce devam edeceğine inanması idi. İşte dini, sırf dünyalık için arzu etmesi yüzünden onun imanı Allah katında makbul olmamıştır. (Fahreddin er-Râzî)

يَنْصُرُونَ - مُنْتَصِراً  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları,  اللّٰهِ  lafzında ise tecrîd sanatı vardır.