وَلَمْ تَكُنْ لَهُ فِئَةٌ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَمَا كَانَ مُنْتَصِراًۜ
وَلَمْ تَكُنْ لَهُ فِئَةٌ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَمَا كَانَ مُنْتَصِراًۜ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.
تَكُنْ nakıs, meczum muzari fiildir. لَهُ car mecruru تَكُنْ ’ün mahzuf mukaddem haberine müteallıktır. فِئَةٌ kelimesi تَكُنْ ’ün ismi olup lafzen merfûdur. يَنْصُرُونَ fiili فِئَةٌ ’nin sıfatı olarak mahallen merfûdur.
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَنْصُرُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
مِنْ دُونِ car mecruru يَنْصُرُونَ fiiline müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır. اللّٰهِ lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
وَ atıf harfidir. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
كَانَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
كَان ’nin ismi müstetir olup takdiri هو ’dir. مُنْتَصِراً kelimesi كَانَ ’nin haberi olup lafzen mansubdur.
مُنْتَصِراً kelimesi sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَلَمْ تَكُنْ لَهُ فِئَةٌ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ
Mütekellim Allah Teâlâdır. وَ istînâfiyye, لَمْ muzariye dahil olan cezm edatıdır. Fiilin zamanını maziye çevirir.
Menfi muzari sıygadaki كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesinde, takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. لَهُ mahzuf mukaddem habere müteallıktır. فِئَةٌ , muahhar mübtedadır.
فِئَةٌ (cemaat) kelimesi, manası itibariyle çoğuldur. Binaenaleyh zamirinden önce geldiği için fiilin müzekker olarak gelmesi caizdir. Bunda, aynı zamanda manayı gözetme vardır. (Çünkü فِئَةٌ kelimesi mana itibariyle çoğuldur). Diğer kıraat imamları ise fiili ت ile تَكُنْ şeklinde okumuşlardır. Çünkü bu durumda fail zamiri فِئَةٌ kelimesinin lafzına raci olmuş olur. (Fahreddin er-Râzî)
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ cümlesi فِئَةٌ kelimesinin sıfatı olarak merfû mahaldedir. Sıfat, mevsufunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
يَنْصُرُونَهُ kelimesinde irsâd sanatı vardır.
Veciz ifade kastıyla gelen دُونِ اللّٰهِ izafeti gayrının tahkiri içindir.
وَمَا كَانَ مُنْتَصِراًۜ
İstînafa hükümde ortaklık sebebiyle atfedilen cümle, menfi كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
مَا كَانُ ’li olumsuz sıygalar gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır. (Sâbûnî, Tefsir 3/79)
كَانَ ’nin haberi olan مُنْتَصِراًۜ , ism-i fail veznindedir.
Onun şirkinden pişmanlık duymasının sebebi sadece tevhid ehlinden olması halinde çiftliğinin güzelce devam edeceğine inanması idi. İşte dini, sırf dünyalık için arzu etmesi yüzünden onun imanı Allah katında makbul olmamıştır. (Fahreddin er-Râzî)
يَنْصُرُونَ - مُنْتَصِراً kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları, اللّٰهِ lafzında ise tecrîd sanatı vardır.