فَانْطَلَقَا۠ حَتّٰٓى اِذَٓا اَتَيَٓا اَهْلَ قَرْيَةٍۨ اسْتَطْعَمَٓا اَهْلَهَا فَاَبَوْا اَنْ يُضَيِّفُوهُمَا فَوَجَدَا ف۪يهَا جِدَاراً يُر۪يدُ اَنْ يَنْقَضَّ فَاَقَامَهُۜ قَالَ لَوْ شِئْتَ لَتَّخَذْتَ عَلَيْهِ اَجْراً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَانْطَلَقَا | yine yürüdüler |
|
2 | حَتَّىٰ | nihayet |
|
3 | إِذَا |
|
|
4 | أَتَيَا | vardıklarında |
|
5 | أَهْلَ | halkına |
|
6 | قَرْيَةٍ | bir kent |
|
7 | اسْتَطْعَمَا | yemek istediler |
|
8 | أَهْلَهَا | oranın halkından |
|
9 | فَأَبَوْا | fakat kaçındılar |
|
10 | أَنْ |
|
|
11 | يُضَيِّفُوهُمَا | onları konuklamaktan |
|
12 | فَوَجَدَا | derken buldular |
|
13 | فِيهَا | orada |
|
14 | جِدَارًا | bir duvar |
|
15 | يُرِيدُ | yüz tutan |
|
16 | أَنْ |
|
|
17 | يَنْقَضَّ | yıkılmağa |
|
18 | فَأَقَامَهُ | hemen onu doğrulttu |
|
19 | قَالَ | (Musa) dedi ki |
|
20 | لَوْ | eğer |
|
21 | شِئْتَ | isteseydin |
|
22 | لَاتَّخَذْتَ | alırdın |
|
23 | عَلَيْهِ | buna karşılık |
|
24 | أَجْرًا | bir ücret |
|
Qadda قضّ : Kur'an-ı Kerim'de infial babında إنْقَضَّ formunda geçmektedir ve anlamı düştü/yıkıldı olarak ifade edilir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de infial babı formunda 1 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli inkızâzdır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
فَانْطَلَقَا۠ حَتّٰٓى اِذَٓا اَتَيَٓا اَهْلَ قَرْيَةٍۨ اسْتَطْعَمَٓا اَهْلَهَا فَاَبَوْا اَنْ يُضَيِّفُوهُمَا
Fiil cümlesidir. فَ istînâfiyyedir. انْطَلَقَا fetha üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan elif fail olarak mahallen merfûdur.
حَتّٰٓى ibtida harfidir. حَتّٰٓى edatı 3 şekilde kullanılabilir:
1) Harf-i cer olarak gelir. 2) Başlangıç edatı olarak gelir. 3) Atıf edatı olarak gelir. Burada başlangıç edatı olarak kullanılmıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِذَا şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir. Cümleye muzâf olur. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir.
إِذَا ’dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir:
a. إِذَا fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.
b. إِذَا ’nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi şeklinde gelir. Cevabın başına (ف)’nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır. (Bkz. Meczum muzariler, Cümle Kuruluşu, s. 114, 118)
c. Sükun üzere mebnidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَتَيَٓا ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اَتَيَٓا fetha üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan elif fail olarak mahallen merfûdur.
اَهْلَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. قَرْيَةٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
فَ karinesi olmadan gelen اسْتَطْعَمَٓا اَهْلَهَا cümlesi şartın cevabıdır.
اسْتَطْعَمَٓا fetha üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan elif fail olarak mahallen merfûdur.
اَهْلَهَا mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَاَبَوْا اَنْ يُضَيِّفُوهُمَا cümlesi atıf harfi فَ ile makabline matuftur.
اَبَوْا fiili mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
يُضَيِّفُوهُمَا fiili نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan هُمَا mef ulun bih olarak mahallen mansubdur.
Fiili muzarinin başına “ اَنْ ” harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdar-ı müevvel cümlesi)” denmektedir. Kur’an-ı Kerim’de çok nadir de olsa bazen cümlede اَنْ ’den önce (لِ) harf-i cerini ve اَنْ ’den sonra da nâfiye lâ’sını (لَا) görebiliriz. لِئَلَّا şeklinde yazılır. Bazen ise bu اَنْ ’den önce (لِ) harf-i ceri ve nâfiye lâ’sının (لَا) hazf edildiğini görebiliriz. Ancak lafızda olmadığı halde manaları geçerlidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
انْطَلَقَا۠ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İnfiâl babındadır. Sülâsîsi طلق ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, mücerret yapıdaki asıl anlamıyla kullanılması gibi anlamlar katar.
اسْتَطْعَمَٓا fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil istif’âl babındandır. Sülâsîsi طعم ’dir.
Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.
فَوَجَدَا ف۪يهَا جِدَاراً يُر۪يدُ اَنْ يَنْقَضَّ فَاَقَامَهُۜ
Fiil cümlesidir. فَ atıf harfidir. وَجَدَا fetha üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan elif fail olarak mahallen merfûdur.
ف۪يهَا car mecruru وَجَدَا fiiline müteallıktır.
جِدَاراً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. يُر۪يدُ fiili, جِدَاراً’in sıfatı olarak mahallen mansubdur. يُر۪يدُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. يَنْقَضَّ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.
فَ atıf harfidir. اَقَامَهُ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.
Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
يَنْقَضَّ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İnfiâl babındadır. Sülâsîsi قضض ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, mücerred yapıdaki asıl anlamıyla kullanılması gibi anlamlar katar.
قَالَ لَوْ شِئْتَ لَتَّخَذْتَ عَلَيْهِ اَجْراً
Fiil cümlesidir. Fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.
Mekulü’l-kavl, لَوْ شِئْتَ ’dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
لَوْ gayr-ı cazim şart harfidir. Cümleye muzâf olur. شِئْتَ şart fiili olup sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur.
لَ harfi لَوْ ’in cevabının başına gelen rabıtadır.
تَّخَذْتَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur. عَلَيْهِ car mecruru اتَّخَذْتَ fiiline müteallıktır.
اَجْراً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
اتَّخَذْتَ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil افتعال babındadır. Sülâsîsi أخذ ’dir.
Bu bab fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
فَانْطَلَقَا۠ حَتّٰٓى اِذَٓا اَتَيَٓا اَهْلَ قَرْيَةٍۨ اسْتَطْعَمَٓا اَهْلَهَا فَاَبَوْا اَنْ يُضَيِّفُوهُمَا فَوَجَدَا ف۪يهَا جِدَاراً يُر۪يدُ اَنْ يَنْقَضَّ فَاَقَامَهُۜ
فَ, istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Gaye bildiren cer harfi ve akabindeki … اِذَٓا اَتَيَٓا اَهْلَ قَرْيَةٍۨ cümlesi masdar teviliyle انْطَلَقَا۠ fiiline müteallıktır. Şart manalı zaman zarfı اِذَا ’nın muzâf olduğu اَتَيَٓا اَهْلَ قَرْيَةٍۨ cümlesi, şart cümlesidir.
Müspet mazi fiil sıygasında gelen …اسْتَطْعَمَٓا اَهْلَهَا فَاَبَوْا اَنْ cümlesi, şartın cevabı, aynı zamanda اِذَا ’nın müteallakıdır. Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Bu cümlenin sıfat, ..فَاَبَوْا اَنْ يُضَيِّفُوهُمَا cümlesinin veya …قَالَ لَوْ شِئْتَ cümlesinin cevap olduğu da söylenmiştir.
Ayetin başlangıcındaki فَانْطَلَقَا۠ حَتّٰٓى اِذَٓا ibaresi, 71 ve 74. ayetlerdekiyle aynıdır. Aralarında tekrir ve reddü'l-acüz ale's-sadr sanatları vardır.
انْطَلَقَا۠ fiili انفعال babındadır.
Bu ayette söz konusu kişilerin kasabaya geliş ve girişleri kolay olduğundan ve herhangi bir zorlukla karşılaşmadıklarından جاء yerine اَتَيَٓ fiili zikredilmiştir.
Kur'an, meşakkat, zorluk ve güçlüğün olduğu durumlarda اَتَيَٓ fiilini değil, جاء fiilini kullanır. (Fâdıl Sâlih Samerrai, Beyanî Tefsir Yolu, c. 3, s. 160)
جاء yerine اَتَيَٓ fiilinin kulanılması lafız mana uyumu ile mürâât-ı nazîr sanatıdır.
اسْتَطْعَمَٓا fiili استفعال babındadır. Bu babın fiile kattığı anlamlardan en çok kullanılan talep bu fiilde de görülmektedir.
اسْتَطْعَمَٓا اَهْلَهَا cümlesi قَرْيَةٍۨ ’in sıfatı olarak gelmiştir. Ancak اسْتَطْعَمَٓاهَا şeklinde muzâfun ileyh olarak zamir gelmesi gerekirdi. Zamir yerine اَهْلَ kelimesinin tekrarı; bu sıfatın asıl konulduğu manada olmaması sebebiyledir. Dolayısıyla قَرْيَةٍۨ ’den değil, “ehlinden yemek istediler” buyurulmuştur. Yani “O karyedeki herkesten teker teker yemek istediler ama hiçbiri buna yanaşmadı.” demektir. Eğer اسْتَطْعَمَٓاهَا şeklinde gelseydi bu mana bu kadar açık bir şekilde ifade edilmiş olmazdı. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Sıfat, mevsufunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
فَاَبَوْا اَنْ يُضَيِّفُوهُمَا cümlesi اسْتَطْعَمَٓا اَهْلَهَا cümlesine فَ ile atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümledeki masdar harfi اَنْ ve akabindeki يُضَيِّفُوهُمَا muzari fiil cümlesi, masdar tevilinde فَاَبَوْا fiilinin mef’ûlü konumundadır.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan فَوَجَدَا ف۪يهَا جِدَاراً cümlesi فَ ile …فَاَبَوْا cümlesine atfedilmiştir. Cümleler arasında lafzen ve manen ittifak vardır.
جِدَاراً için sıfat konumundaki يُر۪يدُ اَنْ يَنْقَضَّ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Nekre bir isimden sonra gelen cümleler o ismin sıfatı olurlar.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki يَنْقَضَّ muzari fiil cümlesi, masdar tevinde فَاَبَوْا fiilinin mef’ûlü konumundadır.
يُر۪يدُ fiilinin جدار kelimesine isnadı aklî mecazdır.
فَاَقَامَهُ cümlesi, …فَوَجَدَا cümlesine فَ ile atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
اراد الجدار ifadesinde istiare vardır. Çünkü istemek (irade), gerçek anlamıyla cansız varlıklar için doğru olmaz. Bunun anlamı, yapılarda iş görmek isteyen kimsenin haline benzeterek “yıkılmak üzere” yani yıkılmaya yaklaşmış demektir. Çünkü duvarda, dosdoğru dururken eğilme, sabit dururken kımıldama ve yerinden oynama şeklinde yıkılma emareleri görülünce anlam genişlemesi üslubu üzere onun için yıkılma isteme ifadesinin kullanılması güzel düşmüştür. (Şerîf er-Râdî, Kur'an Mecazları, Safvetu’t Tefasir)
قَالَ لَوْ شِئْتَ لَتَّخَذْتَ عَلَيْهِ اَجْراً
Ayetin son cümlesi istînâfiyye olarak fasılla gelmiş, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan لَوْ شِئْتَ لَتَّخَذْتَ عَلَيْهِ اَجْراً şart üslubunda, talebî inşâî isnaddır.
Müspet mazi fiil sıygasındaki شِئْتَ cümlesi, şart cümlesidir.
Rabıta harfinin dahil olduğu, yine mazi fiil sıygasında gelmiş faide-i haber ibtidaî kelam olan لَتَّخَذْتَ عَلَيْهِ اَجْراً cümlesi لَوْ ’in cevabıdır. Mef’ûl olan اَجْراً kelimesindeki tenvin nev ve kıllet ifade eder.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mekulü’l-kavl, Musa’ya (a.s.) ait sözlerdir.
لَوْ edatı, bir şeyin bulunmaması sebebiyle diğer şeyin de olmayacağını ifade etmek için kullanılır.
لَتَّخَذْتَ fiili اِفْتِعال babındadır. Bu bab fiile, mutavaat, müşareket, ittihaz, izhar, talep gibi anlamlar katar.
اَهْلَ ve اَنْ kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
Akşam yemeği temin etmek için onu ücret almaya teşvik etmek istedi ya da fuzuli iş yaptığını söylemek istedi. Çünkü لَوْ edatında az da olsa olumsuzluk manası vardır. Sanki azıktan mahrum kalıp da şiddetle ihtiyaç duydukları halde, lüzumsuz bir şeyle meşgul olduğu için kendine hakim olamamıştır. (Beyzâvî)