قَالَ هٰذَا فِرَاقُ بَيْن۪ي وَبَيْنِكَۚ سَاُنَبِّئُكَ بِتَأْو۪يلِ مَا لَمْ تَسْتَطِـعْ عَلَيْهِ صَبْراً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | dedi |
|
2 | هَٰذَا | işte bu |
|
3 | فِرَاقُ | ayrılmasıdır |
|
4 | بَيْنِي | benimle |
|
5 | وَبَيْنِكَ | senin arasının |
|
6 | سَأُنَبِّئُكَ | sana haber vereceğim |
|
7 | بِتَأْوِيلِ | içyüzünü |
|
8 | مَا | şeylerin |
|
9 | لَمْ |
|
|
10 | تَسْتَطِعْ | güç yetiremediğin |
|
11 | عَلَيْهِ | üzerine |
|
12 | صَبْرًا | sabırla |
|
قَالَ هٰذَا فِرَاقُ بَيْن۪ي وَبَيْنِكَۚ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.
Mekulü’l-kavl, هٰذَا فِرَاقُ’dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
İsm-i işaret هٰذَا, mübteda olarak mahallen merfûdur. فِرَاقُ haber olup lafzen merfûdur.
بَيْن۪ي mekân zarfı, فِرَاقُ ’e müteallıktır. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
بَيْنِكَ mekân zarfı atıf harfi وَ ’la makabline matuftur.
سَاُنَبِّئُكَ بِتَأْو۪يلِ مَا لَمْ تَسْتَطِـعْ عَلَيْهِ صَبْراً
Fiil cümlesidir. سَاُنَبِّئُكَ fiilinin başındaki سَ harfi tekid ifade eden istikbal harfidir.
سَاُنَبِّئُكَ merfû muzari fiildir. Fail ise müstetir zamir انا ’dir. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
بِتَأْو۪يلِ car mecruru سَاُنَبِّئُكَ fiiline müteallıktır. Müşterek ism-i mevsûl مَا, muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.
تَسْتَطِـعْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. عَلَيْهِ car mecruru تَسْتَطِـعْ fiiline müteallıktır.
صَبْراً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
سَاُنَبِّئُكَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi نبأ ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
تَسْتَطِـعْ fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi طوع ’dir.
Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.
قَالَ هٰذَا فِرَاقُ بَيْن۪ي وَبَيْنِكَۚ
Fasılla gelmiş beyanî istînâf cümlesidir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan هٰذَا فِرَاقُ بَيْن۪ي وَبَيْنِكَۚ, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mekulü’l-kavl Hızır’ın (a.s.) sözleridir.
Müsnedün ileyhin ism-i işaretle gelmesi, haberin önemini ortaya koyarak ona dikkat çekme amacına matuftur. Hızır’ın (a.s.) artık ayrılık vaktinin geldiğini bildirmesinin yanında, Musa’yı (a.s.) azarlama maksadı da olabilir.
Kendisiyle duruma işaret edilen هٰذَا ’da istiare vardır.
Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
Soyut manalar için kullanılan işaret isimleri mecaz ifade eder. Zattan mana ile haber verir. Zat, manaya dönüşmüştür. Bu; mübalağanın en kuvvetli şeklidir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi 11)
فِرَاقُ ’nın بَيْن lafzına izafeti mastarın mecazen zarfa izafeti kabilindendir. Aslı üzere هٰذَا فِرَاقُ بَيْنَ şeklinde de okunmuştur. (Beyzâvî - Âşûr)
بَيْن kelimesi, münasebet, vuslat, ilgi demektir. Zira Cenab-ı Hak da “And olsun, aranızdaki (bağ) parça parça olmuştur.” (Enam Suresi, 94) buyurmuştur. Buna göre mana, “Bu, aramızın ayrılığı yani aramızdaki münasebetlerin sona ermesidir.” şeklinde olur. (Fahreddin er-Râzî)
بَيْنِ kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
سَاُنَبِّئُكَ بِتَأْو۪يلِ مَا لَمْ تَسْتَطِـعْ عَلَيْهِ صَبْراً
İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle, mekulü’l-kavle dahildir. İstikbal harfi سَ ile tekid edilmiş, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
بِتَأْو۪يلِ ’nin muzâfun ileyhi olan müşterek ism-i mevsûl مَا ’nın sılası لَمْ تَسْتَطِـعْ عَلَيْهِ صَبْراً , menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Sıla cümlesinde takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur عَلَيْهِ siyaktaki önemine binaen amili صَبْراً ’e takdim edilmiştir. Mef’ûl olan صَبْراً ’deki tenvin kıllet ve umum ifade eder.
Ayette خبر değil de نبّأ fiilinin kullanılması, mürâât-ı nazîr sanatının teşâbüh-i etrâf faslındandır. Çünkü نبّأ fiili önemli haberler söz konusu olduğunda kullanılır.
Daha sonra o âlim kimse Hz. Musa'ya [Sana, asla sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.] demiştir. Yani “Bu üç sorunun hikmetini haber vereceğim.” demektir. Te'vil kelimesinin aslı, Arapların, “İş ona varıp dayandı, vardı.” manasında söyledikleri, على الامر الى كذا şeklindeki deyimlerine dayanır. Binaenaleyh ما تاويله denildiğinde bunun manası, “Onun varacağı yer neresidir, bu iş nereye varacaktır?” şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî, Ruhu'l Beyan)