Kehf Sûresi 83. Ayet

وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنْ ذِي الْقَرْنَيْنِۜ قُلْ سَاَتْلُوا عَلَيْكُمْ مِنْهُ ذِكْراًۜ  ...

(Ey Muhammed!) Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: “Size ondan bir anı okuyacağım.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَيَسْأَلُونَكَ ve sana soruyorlar س ا ل
2 عَنْ
3 ذِي Zu’l-Karneyn’den
4 الْقَرْنَيْنِ Zu’l-Karneyn’den ق ر ن
5 قُلْ de ki ق و ل
6 سَأَتْلُو okuyacağım ت ل و
7 عَلَيْكُمْ size
8 مِنْهُ ondan
9 ذِكْرًا bir hatıra ذ ك ر
 
Sûrenin başında da anlatıldığı üzere, yahudilerin teklifiyle Mekkeli müşrikler Hz. Peygamber’i imtihan etmek için ona üç konuda soru sormuşlardı. Bunlardan biri yeryüzünün hem doğusuna hem de batısına sefer yapmış olan şahıs hakkında idi. Sûrenin bu kısmı, o soruya cevap olarak nâzil olmuştur.
 
 Zülkarneyn’in peygamber olup olmadığı konusunda farklı görüşler vardır: a) Bazı tefsirciler onunla ilgili âyetleri, özellikle “Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandıracak veya haklarında iyi davranma yolunu seçeceksin” meâlindeki 86. âyeti dikkate alarak onun peygamber olduğunu söylemişlerdir (bk. Râzî, XXI, 165; Elmalılı, V, 3284). b) Bazı müfessirler ise bu âyetlerin, Zülkarneyn’in bir peygamber veya Allah’tan ilham alan bir kimse olduğu anlamına gelmediğini ifade etmişlerdir (Mevdûdî, III, 177). Bununla birlikte onun ilim ve hikmet sahibi, mümin ve sâlih bir hükümdar olduğu konusunda hemen hemen ittifak vardır. Hz. İbrâhim’in irşadı ile müslüman olduğu, onunla birlikte Kâbe’yi tavaf ettiği ve onun duası bereketiyle hârikulâde başarılar kazandığı da söylenmiştir (İbn Kesîr, V, 185). Hz. Ali, onun peygamber veya hükümdar olmadığını, sadece sâlih bir kul olduğunu, Allah’ı sevdiğini, Allah’ın da onu sevdiğini, Allah için nasihat ettiğini, Allah’ın da onun bu hayırlı çalışmalarını kabul ettiğini ifade etmiştir (Şevkânî, III, 345-346).
 
 Zülkarneyn’in kim olduğu hakkında farklı görüşler vardır. Meselâ onun, Aristo’nun öğrencisi Makedonya kralı İskender, Himyerli Ebû Karîb Şemmâr, Merzübân b. Merdübâ el-Yûnânî, Hermes, Zîyezen elHimyerî, Yemen krallarından Sa‘b b. Râyiş olduğu söylenmiş ve daha başka isimler zikredilmiş, hatta bir melek olduğu dahi ileri sürülmüştür.
 
 Zülkarneyn’in Makedonya kralı İskender olduğu iddiası isabetli görülmemektedir. Zira milâttan üç yüz küsur sene öncesi gibi yakın bir tarihte yaşamış ve dünya tarihinin seyrini değiştirmiş olan bir liderin hayatının önemli olaylarının meçhul kalması ve yaptığı çok güçlü bir seddin nerede bulunduğu ve buna sebep olan Ye’cûc ve Me’cûc’ün hangi kavimden olduğunun bilinmemesi zayıf bir ihtimaldir. Onun Hz. İbrâhim zamanında yaşadığı yolundaki rivayet de bu tesbiti desteklemektedir. Ayrıca Makedonyalı İskender’in mümin değil, bâtıl inançlara sahip bir kimse ve puta tapan bir milletin hükümdarı olduğu bilinmektedir. Halbuki ilgili âyetlerden anlaşıldığına göre Zülkarneyn mümin ve sâlih bir kuldu. Kısacası Zülkarneyn’in özellikleri Büyük İskender’e uymamaktadır. Kur’an’da söz konusu edilen Zülkarneyn’in gerek özellikleri gerekse fethettiği ülkeler dikkate alınarak onun m.ö. 2200’lü yıllarda hüküm süren Akad kralı Naram-Sin olmasının güçlü bir ihtimal olduğu belirtilmektedir (Zülkarneyn hakkında daha fazla bilgi için bk. Elmalılı, V, 3275-3279; Ahmed Suphi Furat, “Zül-Karneyn”, İA, XIII, 650-652; Ömer Faruk Harman, “Zülkarneyn”, İFAV Ans., IV, 598; Ateş, 319-326. Kur’ân-ı Kerîm’de Zülkarneyn etrafında anlatılan olayları temsilî kabul edip buna göre yapılan bir tevil için bk. 99. âyetin tefsiri).
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 576-578
 

وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنْ ذِي الْقَرْنَيْنِۜ 

 

Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir.  يَسْـَٔلُونَكَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  عَنْ ذِي  car mecruru  يَسْـَٔلُونَكَ  fiiline müteallıktır.

ذِي, harfle îrab olan beş isimden biri olup cer alameti  ي ’dır.  الْقَرْنَيْنِ  muzâfun ileyh olup müsenna olduğu için  ي  ile mecrurdur.


 قُلْ سَاَتْلُوا عَلَيْكُمْ مِنْهُ ذِكْراًۜ

 

Fiil cümlesidir.  قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir. Mekulü’l-kavli  سَاَتْلُوا ’dir. قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

سَاَتْلُوا  fiilinin başındaki  سَ  harfi tekid ifade eden istikbal harfidir. اَتْلُوا  fiili, و  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انا ’dir.

عَلَيْكُمْ  car mecruru  اَتْلُوا  fiiline müteallıktır.  مِنْهُ  car mecruru  ذِكْراً ’in mahzuf haline müteallıktır.

ذِكْراً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

 

وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنْ ذِي الْقَرْنَيْنِۜ

 

Mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz. Peygamberdir.

و  istînâfiyye, cümle müstenefe cümlesidir. Lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır.

سأل  istedi demektir. Bu fiil,  عَنْ harf-i ceriyle kullanıldığında sordu manasına gelir. Bu tazmin sanatıdır. 

ذِي ; Sahip  manasına gelir ve harfle îrablanır. Burada  ى  ile mecrur olmuştur.


  قُلْ سَاَتْلُوا عَلَيْكُمْ مِنْهُ ذِكْراًۜ

 

Beyani istinaf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.  قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli istikbal harfi  س  ile tekid edilmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

Bu emir, mekulü’l-kavlin Allah katında bir önemi, şanı ve ciddiyeti bulunduğuna işaret eder.

س  muzari fiile dahil olur, zamanı müstakbele taşır ve tekid ifade eder.

Bu “anlatacağım, haber vereceğim” fiilinin başında, gelecek zamanı anlatan  س harfinin olmasının manası, “Eğer Allah beni (o bilgiye) vakıf kılar, o hususta bir vahiy indirir ve bu halin keyfiyetinden bana haber verirse mutlaka ben bu (okuma işini) yapacağım.” şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)

ذِكْراً  kelimesiسَاَتْلُوا  fiilinin mef'ûlün bihi olarak nasb olmuştur. Tenvin tazim ifade eder. 

Cümledeki car mecrurların mef’ûle takdim edilmeleri konudaki önemleri sebebiyledir.

سَاَتْلُوا - ذِكْراً  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı sanatı vardır. 

Bu cümlede hitap, soranlara;  مِنْهُ  zamiri de  ذِي الْقَرْنَيْنِۜ ’e aittir. Zamirin Allah'a raci olduğu da söylenmiştir. (Beyzâvî)