Kehf Sûresi 92. Ayet

ثُمَّ اَتْبَعَ سَبَباً  ...

Sonra yine bir yol tuttu.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ثُمَّ sonra yine
2 أَتْبَعَ tuttu ت ب ع
3 سَبَبًا bir yol س ب ب
 
Zülkarneyn üçüncü defa ordusunu hazırlayıp seferlerine devam etti. Bu seferin hangi istikamete yapıldığı Kur’an’da açıkça belirtilmemiş olmakla birlikte, tefsirciler bunun kuzeye yapıldığı kanaatindedirler. Kâmil Miras da Zülkarneyn’in bu üçüncü seferinin güneyden kuzeye doğru gerçekleştiğini savunur ve bunun Kur’an’ın nazmından anlaşıldığını ifade eder (Tecrîd-i Sarih Tercümesi, IX, 100). Bir görüşe göre Zülkarneyn’in vardığı iki dağ arasından maksat Hazar denizinden Karadeniz’e doğru uzanan dağ sıraları arasında bulunan Demirkapı mıntıkasıdır. Bu dağların ötesinde Ye’cûc ve Me’cûc bulunmaktadır (Mevdûdî, III, 179). Diğer bir görüşe göre bu iki dağ doğuda, Türk yurdunun sona erdiği bölgede bulunmaktadır; meşhur Türk müfessirleri Zemahşerî ile Ebüssuûd bu kanaattedirler. Elmalılı da, “Bu görüş Çin Seddi’ne bir işarettir” diyerek konuya biraz daha açıklık getirmek istemiştir (V, 3285). Ancak tarihçilerin verdiği bilgiye göre Çin Seddi’ni Zülkarneyn değil Çinliler yaptırmışlardır. Zülkarneyn’in ulaştığı bu iki dağ eğer doğuda ise bunların Tanrı dağları ile Altaylar, seddin de bu iki dağ arasında, Çin Seddi’nden çok daha önce yapılmış fakat zamanla yıkılmış bir set olması gerekir. 93. âyette “Nerede ise hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu” diye tercüme ettiğimiz cümle farklı okunuşa göre, “Nerede ise hiçbir sözü anlatamayan bir kavim buldu” anlamı da verilebilir. Yani Zülkarneyn’in karşılaştığı kavim, kendi dillerinden başka dil bilmedikleri için Zülkarneyn’in sözlerini anlamıyorlardı veya kendi düşüncelerini ona anlatamıyorlardı. Ama kendisine her türlü imkân lutfedilmiş olan Zülkarneyn, onlarla anlaşma yolunu buldu ve onların teklif ve yardımlarıyla Ye’cûc ve Me’cûc’e karşı büyük bir set yaptı. Kur’an bu seddin nerede ve ne zaman yapıldığı konusunda herhangi bir açıklama yapmamıştır. Ancak genellikle tefsirlerde Zülkarneyn’in karşılaştığı, söz anlamayan veya anlatamayan kavmin Türkler olduğuna işaret edilmiştir (Zemahşerî, II, 498; Râzî, XXI, 169; İbn Kesîr, V, 191; Elmalılı, V, 3287). Bu durumda olay Orta Asya veya Kafkaslar’da meydana gelmiş olmalıdır. 
Kuan Yolu Tefsiri
 

ثُمَّ اَتْبَعَ سَبَباً

 

ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından  فَ   harfinin zıttıdır.  ثُمَّ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اَتْبَع  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir. 

سَبَباً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

اَتْبَعَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  تبع ’dır.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

ثُمَّ اَتْبَعَ سَبَباً

 

Mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz. Peygamber nezdinde, Zülkarneyn hakkında  soru soranlardır. 

Ayet,  ثُمَّ  ile  كَذٰلِكَۜ… cümlesine atfedimiştir.  ثُمَّ , birbirine bağlanan öğelerin arasında zaman farkı olduğunu, atfedilenin, kısa da olsa bir süre sonra gerçekleştiğini ifade eder. Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107) 

اَتْبَعَ  fiili iki mef’ûle müteaddi fiillerdendir. Mef’ûllerden biri  سَبَباً  diğeri ise mahzuftur. 

Cümlenin takdiri  فأتبع سببًا سببًا آخر  (Başka bir neden için bir nedeni takip etti.) veya  فأتبع أمره سببًا (İşinde bir sebebi takip etti.) şeklindedir.

سَبَباً  kelimesi mef'ûl olarak nasb olmuştur. Kelimedeki tenvin tazim içindir.

اَتْـبَعَ  fiili,  اِفعال  babındadır.  اِفعال  babı fiile kesret, haynunet, sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul manaları katar.

سَبَباً  kelimesi mef'ûl olarak nasb olmuştur. Kelimedeki tenvin kesret içindir.

Ayet, 85 ve 89. ayetlerle aynıdır. Bu ayetler arasında tekrir ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

85, 89 ve bu ayetteki  اَتْبَعَ سَبَباً  cümlesi Zülkarneyn'in yola koyuluşunu ifade eden ibaredir. Aynı gibi görünse de bu ifadelerden  ثُمَّ ’nin delaletiyle, Zülkarneyn'in üçünde de farklı zamanlarda farklı yollara yöneldiği anlaşılmaktadır.  

Böyle tekrarlanan kelimeler, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, Fussilet Suresi 44, s. 189) Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.

Bu, “Allah ona her şeyin sebebini verdiği için o birşey dilediğinde, kendisini o dileğine ulaştıracak ve yaklaştıracak olan sebebi, yolu tutardı.” demektir. (Fahreddin er-Râzî)