وَحَنَاناً مِنْ لَدُنَّا وَزَكٰوةًۜ وَكَانَ تَقِياًّۙ
وَحَنَاناً مِنْ لَدُنَّا وَزَكٰوةًۜ وَكَانَ تَقِياًّۙ
حَنَاناً kelimesi atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki الْحُكْمَ ‘ye atfedilmiştir. حَنَاناً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
مِنْ لَدُنَّا car mecruru حَنَاناً ‘nın mahzuf sıfatına müteallıktır. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
زَكٰوةً kelimesi atıf harfi وَ ‘la حَنَاناً ‘e matuftur.
وَ atıf harfidir. İstînâfiyye olması da caizdir. كَانَ fetha üzere mebni nakıs mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder. كَانَ ’nin ismi, müstetir olup takdiri هُو ’dir.
لَهُ car mecruru كَانَ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.
تَقِياًّ kelimesi كَانَ ’nin haberi olup lafzen mansubdur. تَقِياًّ kelimesi sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır.
Sıfat-ı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)وَحَنَاناً مِنْ لَدُنَّا وَزَكٰوةًۜ وَكَانَ تَقِياًّۙ
Önceki ayetin devamı olan bu ayette وَحَنَاناً , mef’ûl olan الْحُكْمَ kelimesine atfedilmiştir.
مِنْ harf-i ceriyle birlikte حَنَاناً ’in mahzuf sıfatına müteallık olan لَدُنَّا izafetinde, azamet zamirine muzâf olması, لَدُن ’a tazim ve tekrim ifade eder.
حَنَاناً ve زَكٰوةًۜ kelimelerinin nekre gelişi, kesret ve tazim içindir. Bu iki kelime arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Hz. Yahya’ya verilenlerin, temizlik ve yumuşaklık şeklinde sayılması taksim sanatıdır.
حَنَاناً "Biz o Yahya (as)'a, mahlukata karşı şefkatli olma ve günahlardan uzak kalma, beri olma hissini verdik. Böylece de o, günah işlemedi hatta onu kafasından bile geçirmedi’’ demektir.
زَكٰوةًۜ kelimesiyle "Biz ona zekâtı, yani tertemiz olan salih ameli verdik" manası kastedilmiştir. Bu mana İbn Abbas, Katâde, Dahhâk ve İbn Cüreyc’den nakledilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)
Ayetin son cümlesindeki وَ ‘ın atıf veya isti’naf olması da caizdir.
كَانَ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)