يَا يَحْيٰى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍۜ وَاٰتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِياًّۙ
Sabeve صبو : صَبِيّ henüz ergenlik çağına erişmemiş kişidir.صَبَا - يَصْبُو fiili birine aşık olup sıbyan gibi davrandı demektir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 3 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullamım şekilleri sabî ve sübyan ve sabâ makamıdır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
يَا يَحْيٰى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍۜ
يَا nida harfidir. يَحْيٰى münada olup elif üzere mukadder damme üzere mebni müfred alem isimdir, mahallen mansubdur. Nidanın cevabı خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍ ‘dir.
خُذِ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili ise müstetir zamir أنت ‘dir.
الْكِتَابَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. بِقُوَّةٍ car mecruru خُذِ fiiline müteallıktır.
بِ harf-i ceri mülâbese içindir.
بِ harf-i ceri mecruruna ilsak, sebep, musahabe, zaid, karşılık – bedel, istiane, zaman – mekân zarfı gibi manalar kazandırabilir. Burada zaid manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاٰتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِياًّۙ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. اٰتَيْنَاهُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
الْحُكْمَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. صَبِياًّۙ mef’ûlun hali olup fetha ile mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubtur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim)..(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اٰتَيْنَاهُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi أتي ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
صَبِياًّ kelimesi sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır.
Sıfat-ı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)يَا يَحْيٰى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍۜ
Fasılla gelmiş ayetler arasında meskutun anh mevcuttur.
Nida üslubunda, talebî inşaî isnad olan cümle, takdiri قال olan fiilin mekulü’l-kavlidir.
Nidanın cevabı olan خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍۜ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
خُذِ الْكِتَابَ [Kitabı tut] ifadesinde istiare vardır. Tut emri; emirlerini hakkıyla yerine getir, manasında müsteardır.
الْكِتَابَ , Tevrat’tan kinayedir.
اخذ müteaddi bir fiildir. Mef’ûlunü harf-i cersiz alır. بِقُوَّةٍۜ ‘deki بِ , ilsak manasında mef’ûlle fiilin birlikteliğine tekiddir.
بِقُوَّةٍۜ ’deki tenvin kesret ve tazim ifade eder.
خُذِ الْكِتَابَ - اٰتَيْنَاهُ kelimeleri arasında muhataptan gaibe geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır. (Müşerref Ulusu (Ülger), Arap Dili Ve Belâgatı İltifat Sanatı)
Cenab- Hakk’ın بِقُوَّةٍۜ [kuvvetle] ifadesiyle, o kitabı tutabilme manası kastedilmemiştir. Çünkü bu, herkesçe bilinen bir husustur. Binaenaleyh, bunu medh ve övgü ifade eden bir manaya hamletmek gerekir ki, bu da ciddiyet ve nübüvvet görevini hakkıyla yerine getirme hususunda sabretmektir. Bunun neticesi de, emredilenleri kolayca yapmaya; nehyedilenlerden de kaçınmayı gerektiren bir melekenin, onda bulunmasını gerektirir. Onun nebi olduğunu gösteren, bu lafızdan başka uygun bir lafız da yoktur. Binaenaleyh bu lafzı, bu manaya hamletmek gerekir. (Fahreddin er-Râzî)
"Ey Yahya” dedik, (kitabı tut), Tevrat'ı (kuvvetle) tevfikimiz sayesinde ciddiyetle tut, ezberle ve onunla amel et. (Beyzâvî)
وَاٰتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِياًّۙ
Cümleye dahil olan وَ , istînâfiyyedir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Azamet zamirine isnad edilmiş fiilde, tazim manası vardır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
صَبِياًّۙ , mef’ûl olan zamirden haldir. Tetmim ıtnâbıdır. Sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.
الْحُكْمَ : Sayesinde başkasının aleyhine ve lehine mutlak manada hükmedilmeye elverişli olan şeydir. Bu ise ancak, nübüvvetle olur. (Fahreddin er-Râzî)
İbn Abbas'a göre ayetteki الْحُكْمَ [hüküm] kelimesi peygamberlik manasınadır. Allah onun peygamber olmasını istedi demektir. Peygamberliğin ”hüküm" diye isimlendirilmesi: Allah'ın daha çocukken Yahya'nın aklını sağlam yapması ve ona vahyetmesinden dolayıdır. Denildi ki, hükümden maksat hikmet, Tevrat'ı anlama ve dinde fakih olmaktır. Hüküm engel olmak demektir. Zalimi zulümden alıkoyduğu için hakime, engel olucu manasına hâkim denmiştir. Hikmet de insanı adilikten alıkoyan şey demektir. (Ruhu’l Beyan)