Meryem Sûresi 14. Ayet

وَبَراًّ بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُنْ جَبَّاراً عَصِياًّ  ...

(Yahya, dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) “Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi.  (12 - 14. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَبَرًّا ve iyilik ediciydi ب ر ر
2 بِوَالِدَيْهِ ana babasına و ل د
3 وَلَمْ ve
4 يَكُنْ değildi ك و ن
5 جَبَّارًا baş kaldıran ج ب ر
6 عَصِيًّا bir zorba ع ص ي
 
Yahyâ’ya herhangi bir kitap indirilmemiş, ancak Hz. Mûsâ’ya indirilmiş olan Tevrat’ı iyi anlayıp onunla amel etmesi emredilmiştir. Şevkânî, Yahyâ’ya daha çocukken verilen hikmeti, “kendisine sımsıkı sarılması emredilen kitabı kavrama, dinî hükümleri anlama yeteneği” şeklinde açıklamış ve aynı kelimeye “ilim, bildiğiyle amel etme, peygamberlik, akıl” gibi anlamların da verildiğini belirtmiştir (III, 366).
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 591-592
 

وَبَراًّ بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُنْ جَبَّاراً عَصِياًّ

 

بَراًّ  kelimesi atıf harfi  وَ ‘la önceki ayetteki  تَقِياًّ ‘e atfedilmiştir.  بِوَالِدَيْهِ  car mecruru  بَراًّ  ‘e müteallık olup  müsenna olduğu için  ي  ile mecrurdur. İzafetten dolayı  ن  harfi hazf edilmiştir. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir  هِ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

وَ  atıf harfidir.  لَمْ  muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.

يَكُنْ  nakıs, meczum muzari fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.

يَكُنْ ’un ismi müstetir olup takdiri  هُو ’dir.  جَبَّاراً  kelimesi  يَكُنْ ‘un haberi olup lafzen mansubdur. عَصِياًّ  kelimesi  يَكُنْ ‘un ikinci haberi olup lafzen mansubdur.

عَصِياًّ  -  بَراًّ  kelimeleri sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır.

Sıfat-ı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, -müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَبَراًّ بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُنْ جَبَّاراً عَصِياًّ

 

Önceki ayetin devamı olan bu ayette  وَبَراًّ , müsned olan  تَقِياًّۙ  kelimesine atfedilmiştir. 

Son üç ayette Allah Teâlâ, Yahya (as)’ın özelliklerini sıralamıştır. Bu üslup taksim sanatıdır.

بِوَالِدَيْهِ  sözünde tağlîb sanatı vardır. İki baba diyerek ana baba kastedilmiştir. 

Son cümle  وَلَمْ يَكُنْ جَبَّاراً عَصِياًّ , önceki ayetteki  وَكَانَ تَقِياًّۙ  cümlesine matuftur. Atıf sebebi tezattır. Menfi  كان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Birbirine atfedilmiş bu iki cümle arasında mukabele sanatı vardır.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

كَانَ ‘li olumsuz sıygalar gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır. (Sâbûnî Tefsir 3/79)

جَبَّاراً ‘in sıfatı olarak gelen  عَصِياًّ  tetmim ıtnâbıdır. 

جَبَّاراً - عَصِياًّ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’ân Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)