فَاَتَتْ بِه۪ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُۜ قَالُوا يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْـٔاً فَرِياًّ
فَاَتَتْ بِه۪ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُۜ
Fiil cümlesidir. فَ istînâfiyyedir. اَتَتْ mahzuf elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. Faili müstetir olup takdiri هى’dir.
بِه۪ car mecruru اَتَتْ ’deki failin mahzuf haline müteallıktır.
قَوْمَهَا mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
تَحْمِلُهُ fiili, اَتَتْ ’deki failin veya بِه۪ ’deki zamirin hali olarak mahallen mansubdur.
تَحْمِلُهُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هى ’dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
قَالُوا يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْـٔاً فَرِياًّ
Fiil cümlesidir. قَالُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli يَا مَرْيَمُ ’dir. قَالُوا fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
يَا nida harfi, مَرْيَمُ münada olup damme üzere mebni müfret alem mahallen mansubdur. Nidanın cevabı لَقَدْ جِئْتِ ’dir.
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattie harfidir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
جِئْتِ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur.
شَيْـٔاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. فَرِياًّ kelimesi شَيْـٔاً ’in sıfatı olup fetha ile mansubdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı “na’t (النَّعَتُ)”dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut (المَنْعُوتُ)” denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır:
1. Hakiki sıfat
2. Sebebi sıfat
Hakiki Sıfat:
1. Müfred olan sıfatlar
2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred Olan Sıfatlar:
Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle Olan Sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَرِياًّ kelimesi sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır.
Sıfat-ı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَاَتَتْ بِه۪ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُۜ
ف, isti’nafiyyedir. Müspet mazi fiil sıygasındaki cümle faide-i haber ibtidaî kelamdır.
ف, takibiyyedir. Örfî olarak lohusalığın 41 günlük bir döngü olduğunu ve hemen bunun akabinde kavminin yanına döndüğünü ifade eder. (Âşûr)
اَتَتْ fiili geldi demektir. بِ harf-i ceriyle kullanıldığında ‘getirdi’ manasına gelir. Bu tazmin sanatıdır.
تَحْمِلُهُ, hal cümlesi olarak gelmiştir. Hal, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu bildirmek için kullanılan vasfı ifade eden tetmim ıtnâbı sanatıdır.
Hal cümlesi müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
قَالُوا يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْـٔاً فَرِياًّ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. قَالُوا fiilinin mekulü’l-kavli olan يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْـٔاً فَرِياًّ, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. مَرْيَمُ, münadadır.
Nidanın cevabı olan لَقَدْ جِئْتِ شَيْـٔاً فَرِياًّ cümlesi mahzuf bir kasemin cevabıdır.
لَ mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır.
Mahzuf kasem ve tahkik harfi قَدْ ile tekid edilmiş cevap cümlesi لَقَدْ جِئْتِ شَيْـٔاً فَرِياًّ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107)
Kavim, sözlerini tekitli bir üslupla ileterek Hz. Meryem'e olan öfke ve kızgınlıklarını belirtmişlerdir.
فَرِياًّ “görülmemiş şey” anlamındadır. Bu, derinin ıslah edilmesi manasına gelen فري الجلد deyiminden alınmıştır. Rivayet olunduğuna göre onların Hz. Meryem'i, yanında Hz. İsa (a.s.) bulunuyorken görünce ona, “Meryem! And olsun sen, acayip bir şey yapmışsın.” dediler. Binaenaleyh bu ifadeyle herhangi bir kınama ve zemmetme olmaksızın, “adet dışı, acayip bir şey” manası kastedilmiş olabileceği gibi bununla “Yadırganacak büyük bir şey, kabahat” manası da kastedilmiş olabilir. Böylece ikinciye göre bu söz onlardan zemmetme tarzında südur etmiş olur ki böyle olması daha açık ve zahirdir. Çünkü onlar, daha sonra da “Ey Harun'un kızkardeşi, senin baban kötü bir adam değildi; anan da iffetsiz bir kadın değildi.” demişlerdir. Çünkü, bu sözün zahirinden tevbîh ve kınama anlaşılmaktadır. (Fahreddin er-Râzî)
شَيْـٔاً tahkir için nekre gelmiştir. شَيْـٔاً mef’ûl, فَرِياًّ onun sıfatıdır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
جِئْتِ - اَتَتْ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.