Meryem Sûresi 28. Ayet

يَٓا اُخْتَ هٰرُونَ مَا كَانَ اَبُوكِ امْرَاَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ اُمُّكِ بَغِياًّۚ  ...

“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَا أُخْتَ kızkardeşi ا خ و
2 هَارُونَ Harun’un
3 مَا
4 كَانَ değildi ك و ن
5 أَبُوكِ baban ا ب و
6 امْرَأَ bir adam م ر ا
7 سَوْءٍ kötü س و ا
8 وَمَا ve
9 كَانَتْ değildi ك و ن
10 أُمُّكِ annen de ا م م
11 بَغِيًّا iffetsiz ب غ ي
 
Burada anılan Hârûn, Hz. Mûsâ’nın kardeşi peygamber Hârûn değildir. Kimine göre Hz. Meryem’in Hârûn adında bir kardeşi vardı. Ana babası gibi o da iffetli ve sâlih bir kimse idi (Zemahşerî, II, 508). Bu yüzden işin iç yüzünü bilmeyenler, böyle birinin kız kardeşi olan Meryem’e zina etmeyi asla yakıştıramadıklarını belirtmek istemişlerdir. Hz. Peygamber’den rivayet edilen bir hadiste de, İsrâiloğulları’nda önceki peygamberlerin ve iyi kimselerin isimlerini çocuklarına ad koyma geleneği olduğu için Meryem’in kardeşine de Hârûn adı verildiğine işaret edilmiştir (bk. Müsned, IV, 252). Buna yakın bir yorum da, Meryem’in peygamber olan Hârûn’un soyundan gelmiş olması münasebetiyle kendisine böyle hitap edilmiş olduğudur (bk. Râzî, XXI, 208; Esed, II, 613; bu konuda ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/35).
 
  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 597
 
Sözü geçen Hârun’un, Hz. Mûsâ’nın kardeşi Hârun aleyhisselâm ile ilgisi yoktur. 
Peygamberimiz bu durumu      :” Onlar, çocuklarına peygamberlerinin ve sâlih kişilerin isimlerini verirlerdi” şeklinde açıklamıştır. 
(Müslim, Âdâb 9; Tirmizi, Tefsir 19/1).
 

يَٓا اُخْتَ هٰرُونَ مَا كَانَ اَبُوكِ امْرَاَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ اُمُّكِ بَغِياًّۚ

 

يَٓا  nida harfidir.  اُخْتَ  münada olup muzaftır.  هٰرُونَ  muzâfun ileyh olup cer alameti fethadır.

هٰرُونَ  kelimesi gayri munsarif olduğu için esre almamıştır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.

Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.

Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Nidanın cevabı  مَا كَانَ اَبُوكِ  cümlesidir.

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  كَانَ  fetha üzere mebni nakıs mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  

اَبُوكِ  kelimesi  كَانَ ’nin ismi olup harfle îrab olan beş isimden biri olup ref alameti  و’dır. Muttasıl zamir  كِ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

امْرَاَ  kelimesi  كَانَ ’nin haberi olup fetha ile mansubdur.  سَوْءٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  كَانَتْ  fetha üzere mebni nakıs mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  تْ  te’nis alametidir.

اُمُّكِ  kelimesi,  كَانَ ’nin ismi olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كِ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

بَغِياًّ  kelimesi  كَانَ ’nin haberi olup fetha ile mansubdur.

 

يَٓا اُخْتَ هٰرُونَ مَا كَانَ اَبُوكِ امْرَاَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ اُمُّكِ بَغِياًّۚ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen bu ayette kavmin Hz. Meryem’e kınama ve tevbih içeren sözleri devam etmektedir.

Nida üslubunda gelen cümle talebî inşâî isnaddır. Nidanın cevabı olan  مَا كَانَ اَبُوكِ امْرَاَ سَوْءٍ, menfi  كَانُ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

كَانُ ’nin ismi de haberi de veciz ifade kastına binaen, izafet şeklinde gelmiştir.

سَوْءٍ ’deki tenvin kıllet ve nev ifade eder. Menfi siyakta nekre umuma işarettir.

Aynı üslupta gelen  وَمَا كَانَتْ اُمُّكِ بَغِياًّۚ  cümlesi, tezâyüf nedeniyle nidanın cevabına atfedilmiştir. İki cümle arasında manen ve lafzen ittifak mevcuttur.

مَا كَانُ li olumsuz sıygalar, gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır. (Sâbûnî, Tefsir 3/79)

Onların bu ifadeleri, Hz. Meryem'in getirdiği çocuğun çok garip bir şey olduğunu başka bir şekilde söylemektir. Ayrıca salih kimselerin evladından meydana gelecek çirkin işlerin çok daha çirkin olduğuna bir tenbihtir. (Beyzâvî)

Kavmin, Hz. Meryem’in annesinin ve babasının kötü insanlar olmadıklarını söylerken kullandıkları üslup, onların buna gerçekten inandıklarının delilidir. Çünkü كَانَ ’nin haberinin isim olarak gelmesi subut ifade eder. Haberin, ismin bir cüzü haline geldiğini, ayrılmaz bir parçası olduğunu  belirtir.

اَبُوكِ - اُمُّكِ - اُخْتَ  ve  سَوْءٍ - بَغِياًّۚ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı,  كَانَتْ - كَانَ kelimeleri arasında ise iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Allah Teâlâ, Hz. Meryem'e verdiği rızıklardan yeyip içmesini, kendisine verdiği çocuktan dolayı sevinmesini ve kendisini kınayacak olanlara cevap vermemesini bildirdikten sonra Hz. Meryem bu ilâhi emirlere boyun eğmiş ve çocuğunu alarak kavminin yanına dönmüştür. Fakat onu gören kavmi, bekâr bir kızın, karşılarına bir çocukla çıkmasını çok garip karşılamışlar ve ona, “Ey Meryem, doğrusu sen çok tuhaf bir iş yaptın. Ey Harun'un kızkardeşi sen, temiz bir ailedensin. Ne baban kötü bir kimseydi, ne de annen iffetsizdi. Şimdi senin bu halin nedir?” diye ona sorular sormaya başladılar.

Ayet-i Kerimede Hz.  Meryem'in kavminin ona: “Harun'un kızkardeşi” diye hitap ettiği beyan edilmektedir.

Bazı alimlere göre İsrailoğulları, her saliha kadına “Harunun kız kardeşi” şeklinde hitap ederlermiş. Bazılarına göre burada kastedilen Harun, Hz. Musa'nın kardeşi olan Harun değildir. Bazılarına göre de buradaki Harun'dan maksat, Hz. Musa'nın kardeşi olan Harun'dur. Hz.  Meryem Hz. Harun'un soyundan geldiği için ona “Harun'un kızkardeşi” denmiştir. (Taberî)