كَلَّاۜ سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِداًّ۟
Dadde ضدّ :ضِدَّانِ tek bir cinsin altında olan, her biri kendine has olan vasıflarında diğeriyle uyuşmayan, diğerine zıt olan ve tıpkı siyahla beyaz ve şerle hayır gibi aralarında son derece uzaklık olan iki şeydir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de isim olarak 1 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri zıt ve tezattır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
كَلَّاۜ سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِداًّ۟
كَلَّا red ve caydırma harfidir.
Cevabın olumsuzluğunu bildiren bir harf olup kendinden sonrakinin îrabı tesir etmez. Men etmeyi, nehyetmeyi açma, başlangıç yapma ve gerçeklik ifade eder. Sîbeveyhi ve Halil b. Ahmed ve bir çok nahivciler ile Basra dil mektebinin çoğunluğu bu edatın ك ile olumsuzluk لَا ’sının birleşmesiyle meydana geldiğini ve şeddenin nefy manasını kuvvetlendirmek için kullanıldığını söylerler. Birçok nahivci ise edatın birleşmeden tek bir kelime olduğunu kabul ederler. (Halil İbrahim Tanç, Kur’an’da كَلَّا Edatı )
‘Hayır, kesinlikle hayır, asla, mümkün değil’ manalarini taşıyan كَلَّا sözcüğü, söyleyen kişiyi azarlamak, sözlerini ret ve iptal etmektir. Bu, olumlu cevap vermek anlamına gelen evet sözcüğünün zıttıdır. (Müfredat)
سَيَكْفُرُونَ fiilinin başındaki سَ harfi tekid ifade eden istikbal harfidir. يَكْفُرُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِعِبَادَتِهِمْ car mecruru سَيَكْفُرُونَ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. يَكُونُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû nakıs muzari fiildir. يَكُونُونَ ’nun ismi, cemi müzekker olan و muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur.
عَلَيْهِمْ car mecruru ضِداًّ ’in mahzuf haline müteallıktır. ضِداًّ kelimesi يَكُونُونَ ’nun haberi olup lafzen mansubdur. ضِداًّ kelimesi sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır.
Sıfat-ı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَلَّاۜ سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِداًّ۟
Ayet ta’liliye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb sanatı babındandır.
Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümleye dahil olan كَلَّاۜ ve muzari fiile dahil olan gelecek zaman harfi سَ tekid ifade eder.
Bir cevap edatı olan كَلَّاۜ , kendinden önce geçen cümlenin ifade ettiği düşüncenin doğru olmadığını sert bir şekilde ifade etmeye yarar. (Mehmet Altın, Kur’an’da Te’kid Üslupları ve Çeşitleri, Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)
Makabline matuf olan وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِداًّ۟ cümlesi, كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Car mecrur عَلَيْهِمْ , mahzuf hale müteallıktır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
كَانَ ’nin haberi ضِداًّ۟ ’in, sıfat-ı müşebbehe vezninde isim olarak gelmesi mübalağa ifade etmiştir.
Cümledeki üslup, onların, Allah'tan başka ilâh edinmelerinin kendileri için kuvvet ve şeref (kaynağı) olmasının tam zıttı, zillet ve rezillik kaynağı olduğunun delilidir. Çünkü كَانَ ’nin haberinin isim olarak gelmesi sübut ifade eder. Haberin, ismin bir cüzü haline geldiğini, ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtir.
Önceki ayetteki يَكُونُوا لَهُمْ عِزاًّۙ cümlesi ile bu ayetteki يَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِداًّ۟ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
Önceki ayetteki عِزاًّۙ ’nin karşılığı olarak gelen ضِداًّ۟ , zillet ve rezillik anlamında gelmiştir.
كَلَّا ! Hayır öyle değil buyurulmuştur. Bu kelime, ret ifade eden bir lafızdır. Bu, onun hatalı olduğuna dikkat çekmektedir. Yani “O söylediği ve umduğu şeyde hatalıdır.” denilmektedir. (Fahreddin er-Râzî)
Onlara karşı zıt olacaklar yani onlara zillet olacaklar demektir.
يَكُونُونَ ’nin و ’ı (zamiri) kâfirlere aittir yani onlara ibadet ettikten sonra onları inkâr ederler. ضِداًّ۟ ’ın tekil olması, zıtlıklarını gösteren mananın tek olmasından dolayıdır. Çünkü onlar bu hususta tek şey gibidirler. (Beyzâvî)
Cenab-ı Hak bu cümleyi, onların kendileri için izzet ummalarına mukabil getirmiştir. İzzetin zıddı, zillet ve aşağılıktır. Yani onların aleyhine, ümit ettiklerinin ve istediklerinin zıddı tahakkuk eder. Buna göre sanki: “O putların o izzetleri değil, zilletleri onlar aleyhine tahakkuk eder.” (Fahreddin er-Râzî)
يَكُونُونَ - سَيَكْفُرُونَ fiillerindeki zamirin müşriklere ait olması caizdir. (Âşûr)