وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اٰلِهَةً لِيَكُونُوا لَهُمْ عِزاًّۙ
وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اٰلِهَةً لِيَكُونُوا لَهُمْ عِزاًّۙ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. اتَّخَذُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
مِنْ دُونِ car mecruru mahzuf ikinci mef’ûlun bihe müteallıktır. اللّٰهِ lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
اٰلِهَةً birinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
اتَّخَذُوا fiili değiştirme manasına gelen kalp fiillerdendir. Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:
1. Bilmek manasında olanlar,
2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.
3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.
Değiştirme manasına gelen fiiller “etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi” gibi manalara gelir.
Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen اَنَّ ’li ve اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamulü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لِ harfi, يَكُونُوا fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte اتَّخَذُوا fiiline müteallıktır.
يَكُونُوا fiili ن ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. يَكُونُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan و muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur.
لَهُمْ car mecruru عِزاًّۙ ’in mahzuf haline müteallıktır. عِزاًّ kelimesi يَكُونُوا ’nun haberi olup lafzen merfûdur.
اَنْ harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan حَتّٰٓى ’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اتَّخَذُوا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi أخذ ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اٰلِهَةً لِيَكُونُوا لَهُمْ عِزاًّۙ
وَ istînâfiyyedir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Ayette icaz-ı hazif vardır. اتَّخَذُ iki mef’ûle müteaddi olan fiillerdendir. Car mecrurun mutallakı olan ikinci mef’ûl, mahzuftur.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
دُونِ اللّٰهِ izafeti, gayrının tahkiri içindir. Bu tabirin, Allah'tan gayrı ve Allah'la beraber olmak üzere iki manası vardır. (Medine Balcı c. 8, s. 723)
اٰلِهَةً ’deki tenvin kesret ve tahkir ifade eder.
اللّٰهِ - اٰلِهَةً kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr, iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Sebep bildiren harf-i cer lam-ı ta’lil لِ ’nin gizli أنْ ’le masdar yaptığı لِيَكُونُوا لَهُمْ عِزاًّۙ cümlesi, كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel, mecrur mahalde olup başındaki harf-i cerle birlikte اتَّخَذُوا fiiline müteallıktır.
Lâm-ı ta’lil, muzariye dahil olur onu gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çevirir. Car mecrur لَهُمْ , mahzuf hale müteallıktır.
كَانَ ’nin haberi olan عِزاًّۙ ’nin, masdar vezninde isim olarak gelmesi mübalağa ifade etmiştir.
Cümledeki üslup, onların, edindikleri ilâhların, kendileri için kuvvet ve şeref (kaynağı) olduğuna gerçekten inandıklarının delilidir. Çünkü كَانَ ’nin haberinin isim olarak gelmesi sübut ifade eder. Haberin, ismin bir cüzü haline geldiğini, ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtir.
Bu ayette اٰلِهَةً kelimesine raci olan كَانَ ’nin ismi cemi iken, haberi müfret olarak kullanılmıştır. Adeta Allah’tan başka ibadet edilen tanrılar ne kadar çok olurlarsa olsunlar hepsi konum, akıbet, misyon vb. olarak aynıdırlar denilmekte, siyak ve sibakıyla da ayetin secisi bozulmamaktadır. (Hasan Uçar Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)
Bundan önce o malum kâfirin sözleri ve o sözlerin, içeriğinin aksi bir sonucu gerektirdiği hikâye edildikten sonra bu kelamda da umduklarının zıddını gerektiren umumi cinayetleri hikâye edilmektedir. Yani onlar, Allah'ın dışında putları ilâhlar edindiler ki o putlar kendileri için kuvvet kaynağı olsunlar; onlarla Allah arasında irtibat ve şefaatçi olsunlar. (Ebüssuûd)
وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اٰلِهَةً لِيَكُونُوا لَهُمْ عِزاًّ [Onlar Allah'tan başka ilâhlar edindiler ki onlarla aziz olalar.] Bu ayet Arap müşriklerini kastetmektedir. (Kurtubî)