وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَداًۜ
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَداًۜ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. قَالُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Mekulü’l-kavli, اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَداً ’dir. قَالُوا fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اتَّخَذَ fetha üzere mebni mazi fiildir. الرَّحْمٰنُ fail olup lafzen merfûdur. وَلَداً mef‘ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:
1. Bilmek manasında olanlar.
2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.
3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibarıyla onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.
Değiştirme manasına gelen fiiller “etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi” gibi manalara gelir.
Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen اَنَّ ’li ve اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir.
Bu ayette اتَّخَذَ fiili değiştirme manasına gelen fiillerdendir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اتَّخَذَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi أخذ ’dır.
İftiâl babı fiile, mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَداًۜ
وَ istînâfiye, cümle müstenefedir. Allah Teâlâ müşriklerin sözlerini bildirmektedir.
İstînâfiye وَ ’ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. قَالُوا fiilinin mekulü’l-kavli olan اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَداًۜ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mekulü’l-kavl cümlesinde îcâzı hazif vardır. وَلَداًۗ kelimesi, iki mef’ûle müteaddi olan اتَّخَذَ fiilinin ikinci mef’ûludür. Kelimedeki tenvin, cins ve tahkir içindir. Diğer mef’ûl mahzuftur. Takdiri; عزيزا ’dır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde الرَّحْمٰنِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Önceki ayetlerde de geçen الرَّحْمٰنُ isminde tekrir ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir.
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَداً cümlesinde, zamirin iki itibara da (mücrimlerle muttakiler) ihtimali vardır, çünkü bu, insanlar arasında denildiği için onlara nispet edilmesi caizdir. (Beyzâvî)
Bil ki Allah Teâlâ putperestlerin bazı iddialarını reddedince, bu sefer Allah'ın çocuğu var diyenlerin iddiasını redde yöneldi. Yahudiler, “Üzeyir Allah'ın oğludur.” diyorlar; Hristiyanlar, “Mesih (Îsa), Allah'ın oğludur.” diyorlar; Araplar da “Melekler, Allah'ın kızlarıdır.” diyorlardı. İşte bütün bunlar, bu ayetin hükmüne dahildirler. Bazı alimler, bu ayeti sadece “Melekler, Allah'ın kızlarıdır.” diyen Araplarla ilgili kabul edip şöyle diyorlar: “Çünkü Hristiyanlara karşı ret, surenin başında geçti. Ama şimdi Cenab-ı Hak, putlara ibadetten bahseden Arapları reddedince meleklere ibadetten bahsedenlerin görüşlerinin yanlışlığını anlatmaya başladı. (Fahreddin er-Râzî)
Bu ayet-i kerimede الرَّحْمَنِ isminin 4 kere geçmesi bu vasfın Allah için sabit olduğunu ima eder.