لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمٰنِ عَهْداًۢ
لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمٰنِ عَهْداًۢ
Cümle önceki ayette geçen الْمُجْرِم۪ينَ ’nin ikinci hali olarak mahallen mansubdur.
Fiil cümlesidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَمْلِكُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
الشَّفَاعَةَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
اِلَّا istîsna edatıdır. Müşterek ism-i mevsûl مَنِ , istisna-i munkatı’ olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمٰنِ عَهْداً ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
اتَّخَذَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
عِنْدَ mekân zarfı, mahzuf ikinci mef’ûlun bihe müteallıktır. الرَّحْمٰنِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
عَهْداً birinci mef’ûl olup fetha ile mansubdur.
اتَّخَذَ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi أخذ ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمٰنِ عَهْداًۢ
Kemâl-i ittisâl sebebiyle fasılla gelen ayet, önceki ayetteki mücrimlerin halidir. Hâl-i müekkide olarak ıtnâbdır. و ’la gelmeyen hal cümlesi mücrimlerin bu hallerinin sürekli bir özellik olduğuna işaret eder.
Cümle, menfi muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır. اتَّخَذَ , iki mef’ûle müteaddi olan fiillerdendir. Mekân zarfı عِنْدَ ’nin müteallakı olan ikinci mef’ûl mahzuftur.
Müstesna konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَنِ ’in sılası olan اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمٰنِ عَهْداًۢ cümlesi sebat, temekkün ve istikrar ifade eden müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107)
Ayetteki istisna; لَا يَمْلِكُونَ ’deki zamir muttakilere ait olduğu zaman muttasıldır.
Veciz anlatım kastıyla gelen عِنْدَ الرَّحْمٰنِ izafetinde عِنْدَ kelimesinin الرَّحْمٰنِ ismine izafesi, onun şeref ve itibarının yüksekliğini gösterir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde الرَّحْمٰنِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Mef’ûl olan عَهْداًۢ ’deki tenvin tazim ifade eder.
لَا يَمْلِكُونَ ’deki و zamir olarak düşünülecekse, o zaman “kullar”a işaret eder; muttakilerin ve mücrimlerin zikredilmiş olması da buna delalet eder. Zira kullar bu şekilde gruplara ayrılmış durumdadır. Ancak bu و ’ın sadece kelimenin çoğul oluşuna delalet eden و olması da mümkündür. Fail ise مَنِ اتَّخَذَ (alan kimse) ifadesidir. Çünkü bu ifade çoğul anlamındadır. مَنِ اتَّخَذَ ifadesi, bedel olarak ya da fail olarak ref mahallindedir. Ancak muzâf takdir edilerek nasb mahallinde olması da mümkündür. Bu durumda, اِلَّا الشَّفَاعَةَ مَنِ اتَّخَذَ (sadece alan kimsenin şefaatine) şeklinde olur ve kendilerine şefaat edilmesi gibi bir hakka sahip olamayacakları murad edilir. Söz almak ise iman ve amel izhar etmek demektir. (Keşşâf)
لَا يَمْلِكُونَ ’deki zamir kullara aittir, o da iki bölümün zikrinden anlaşılmaktadır. يَمْلِكُونَ , yevme'yi nasb etmiştir. (Beyzâvî)
[Ancak Rahman'ın katından bir söz alan hariç]; ancak Allah'ın vaadi üzerine iman ve amel-i salihle kendini asilere şefaat etmeye hazırlayan ve buna layık olmaya çalışan müstesnadır ya da Allah'tan izin alan hariç demektir. Şefaat ancak Rahmân'ın izin verdiğine fayda sağlar (Ta-Ha Suresi, 109) ayeti gibi. Zamirden bedel olarak mahallen merfûdur ya da muzâf takdiri ile mansubdur ki اِلَّا الشَّفَاعَةَ مَنِ اتَّخَذَ demektir ya da müstesna olarak mansubdur. Zamirin mücrimlere ait olduğu da söylenmiştir. (Fahreddin er-Râzî)