Bakara Sûresi 179. Ayet

وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيٰوةٌ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ  ...

Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَكُمْ ve sizin için vardır
2 فِي
3 الْقِصَاصِ kısasta ق ص ص
4 حَيَاةٌ hayat ح ي ي
5 يَا أُولِي sahipleri ا و ل
6 الْأَلْبَابِ akıl ل ب ب
7 لَعَلَّكُمْ böylece
8 تَتَّقُونَ korunursunuz و ق ي
 

Kısasta hayat vardır. Çünkü bir kimse başkasını öldürdüğünde kendisinin de öldürüleceğini bilirse bu işten geri çekilir, vazgeçer. Böylece hem kendi hayatını hem de öldürmek istediği şahsın hayatını korumuş olur.

Sizin için kısasta hayat vardır. Bu cümle Kur’ân’daki en beliğ cümlelerden biridir. Dört-beş kelimeden oluşuyor ama çok fazla mana ifade ediyor. Hiç tekrar yok. Kısasta hayat olması ilk bakışta zıt, tezat gibi gözüküyor. O birini öldürmüş, sen de onu öldüreceksin, nasıl hayat olur bu? O katil olan kişi, o işi bir kere yapınca artık ona alışır. Diğer cinayetleri daha kolay işler. Bu şekilde onun bundan sonra öldüreceği kişilere engel oluyorsun. O kişiyi öldürmekle konu kapanmış oluyor. Onu öldürmesen bu ailedeki kin, kan davasına dönüşüyor. Ayrıca cezayı uygulayan devlet, o yüzden kan davası şeklinde olay büyümüyor.

Ey akıl sahipleri, umulur ki takvalı olursunuz. Bu sayfada üç ayette takvalı olmanın bir gereği, yolu söylenmiş.

“Kısasta Hayat Vardır!”

Bu ifadeden maksat, önce insana kısas hükmünü benimsetmektir. Çünkü kısas, nefislere ağır gelen bir cezâdır. Bu cümle, belâğatın zirvesinde bir ifâdedir. Arap dilinde bu mânâya gelmek üzere en çok şöhret bulan atasözü; “El-katlu enfâ li’l-katl = Öldürme, öldürmeyi yok eder” ifâdesidir. Ne var ki, “Ölümü en iyi ölüm önler” anlamındaki bu sözden, “Sizin için kısasta hayat vardır” buyruğu her bakımdan daha belîğdir. Bu ifadeyle yine kısas ile hayat arasında bir intibak sağlanmıştır. Aslında kısas hayatın yok edilmesi ve hayat ise kısasın mukabilinde yer alır. İfâdede istenen doğrudan doğruya hayattır. Ölümün önlenmesi ise yalnızca bunun için gereklidir. Yoksa, kendiliğinden gerekli değildir. (Besairul Kur’ân Ali Küçük Tefsiri)

 

  Elbâb kelimesi lubb kelimesinin çoğuludur. Lubb kelimesinin Türkçe karşılığı tam olmamakla birlikte herhangi bir şaibeden arınmış olan akıl, bir şeyin içi, özü, cevheri, aslı en iyi kısmı demektir. Kur’ân’da akıl kelimesi isim olarak hiç gelmemiş akıl sahipleri derken ulul elbâb kelimesi kullanılmıştır. Kimileri lubb’un saf, bozulmamış akıl olduğunu söylemişlerdir. Her akıl lubb’dur; fakat her lub akıl değildir. Onun için Yüce Allah, ancak arı ve duru akılların kavrayabileceği hükümlerin hikmetini anlayanları lubb sahibi olarak tanımlamıştır.

 

وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيٰوةٌ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

و , atıf harfidir. İstînâfiyye olması da caizdir. لَكُمۡ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. فِی ٱلۡقِصَاصِ car mecruru mahzuf hale müteallıktır. حَیَوٰةࣱ , muahhar mübtedadır. یَـ  nida harfi, أُو۟لِی münadadır. Nasb alameti ی ’dir Çünkü cemi müzekker salime mülhaktır. Kelimenin sonundaki ن  izafet nedeniyle düşmüştür. ٱلۡأَلۡبَـٰبِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

لَعَلَّكُمۡ terecci harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. إِنَّ gibi ismini nasb haberini ref eder.

كُمۡ Muttasıl zamiri لَعَلَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. تَتَّقُونَ fiili لَعَلَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.

 

وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيٰوةٌ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ


İlk cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. İsim cümlesi formunda faide-i haberdir. 

İkinci cümle nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Müste’nefe cümlesi olarak fasılla gelmiştir. İtiraz cümlesidir. Dolayısıyla ayette ıtnâb sanatı vardır.

Ayetin son cümlesi de müste’nefedir. Hal olarak fasılla gelmiştir. Gayrı talebî inşâ cümlesidir.

لَعَلَّ , vukuu mümkün durumlarda kullanılan terecci harfidir. لَعَلَّ ’nin haberinin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmektedir. Ayrıca muzari fiil, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

‘Umulur ki’ anlamında olan bu harf, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde ‘’...olsun diye, ...olması için’’ şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşâ formundan çıkıp haberî anlama geldiği için, mecaz-ı mürsel mürekkeptir.

 فِی ٱلۡقِصَاصِ حَیَوٰةࣱ  ibaresinde îcâz-ı kısar ve mecaz-ı mürsel sanatları vardır.

Onların sonucu dikkate alarak, sebep olacağı zarardan sakındıkları için hitap أُو۟لِی ٱلۡأَلۡبَـٰبِ‘a olmuştur. Cahil, ahmak, sefih ve dengesizlere gelince; onlar sonucu düşünemezler ve konuyu yeterince mütalaa edemezler. (Âdil Ahmed Sâbir er-Ruveynî, Min Ğarîbi Belâgati’l Kur’ani’l Kerim, Soru:1315)

ٱلۡقِصَاصِ - حَیَوٰةࣱ arasında tıbâk-ı îcab vardır. ٱلۡقِصَاصِ , öldürmek manasında olduğu için tıbâk oluşmuştur.. Bunun Kur’an’da mevcut örneklerin en zor anlaşılanı olduğunu söylemişlerdir. (Kur’an Işığında Belâgat Dersleri, Bedii İlmi) 

Burada da nekre gelen حَیَوٰةࣱ kelimesi özel bir nev ifadesi içindir. Her çeşit hayattan üstün bir hayatı ifade eder. Tabii bu ifadenin yanında tazim ve bu özel hayatın şanını ifade etme isteği de vardır. (Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Âşûr ve Er-Ruveyni buradaki tenvin için “tazim ifade eder” demiştir. (Âşûr, Âdil Ahmet Sâbir Er-Ruveyni, Min Ğarîbi Belagati’l Kur’ani’l Kerim, Soru 1303)

ولكم في القصاص حيوة ayeti kerimesinde îcâz-ı kısar vardır. Burada birçok incelikler vardır. Harflerin sayısı azdır ve durum bunu gerektirdiği için tekrar edilen lafızlar yoktur. Hayat ve kısas bir arada zikredilerek tibak sanatı oluşmuştur. Bu da bedi sanatlarındandır. Hayat, nefisler menzilesine konularak insanların birbirlerini öldürmelerinden  vazgeçirilerek hayatlarının devamı sağlanmış olmaktadır. (Âdil Ahmet Sâbir er-Ruveyni, Min Ğarîbi Belagati’l Kur’ani’l Kerim, Soru: 1314)

Ayetteki لعل, rica içindir. Temsil veya istiareyi tebeiyyedir. (Âşûr)

Bu ayet de îcâz-ı kasrın en güzel örneklerinden biridir. Burada murad; insanı katlden vazgeçirmektir. İnsan, birisini öldürdüğü takdirde kendisinin de öldürüleceğini bilirse bundan vazgeçer. Bu da ‘insan için hayat’ demektir. Bu mana Arapça’da القتل انفى لالقتل şeklinde ifade edilir. Ancak bu sözle ayet-i kerimeyi mukayese edersek, ayet-i kerimenin ne kadar veciz olduğu açıkça görülür:

1-Ayet-i kerimede 11 harf varken; diğer sözde 13 harf vardır.

2-Ayet-i kerimede sözün değerini düşüren tekrar yoktur.

 3-Her katl, katli men etmez. Sadece kısas gerektiren katl, katle engel olur. Bu manayı ayet-i kerime ifade eder ama, diğer söz ifade etmez.

 4-Ayet-i kerimede kısas ve hayât arasında lâtîf bir tezat tibakı vardır.

5-Ayet-i kerimede kısasın başında في olduğu için sanki kısas, hayatın aslı gibi ifade edilmiştir. Bunda güzel bir mübalağa ve hayran olunacak bir tahayyül vardır. Çünkü ölümde hayat olması muhaldir.

 6-Ayet-i kerimede hayat kelimesinin nekre gelmesi tazim ve nev ifade eder. Yani o çok değerli bir hayattır, beşeri hayattan üstündür. Sanki o müstakil, özel bir hayattır. Çünkü kişi, birini öldürdüğü zaman kendisinin de öldürüleceğini bilirse, ölmek istemeyeceği için bu işten vaz geçer. Böylece hem kendisi hem de öldürmek istediği kişi ölümden kurtulmuş olur. İşte bu kavuştuğu hayat; kıymetli, yüce bir hayattır.

 7-Ayet-i kerimede vahşeti hissettiren katl kelimesi yoktur. Diğer sözde ise iki kere geçmiştir. Ayrıca ayet-i kerime kısas lafzıyla adaletin vuku bulacağına açıkça işaret ederken diğer sözde böyle bir işaret yoktur.

Ayet-i kerimede hazif yoktur. Diğer söz ise  القتل انفى لالقتل من تركه takdirindedir. Yani; katili öldürmek, katili affetmekten daha çok engelleyicidir. Çünkü affedilirse hem o hem de başka insanlar öldürmeye devam eder. Böylece daha çok insan öldürülür. Halbuki katil öldürülürse sadece bir kişi öldürülmüş olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)