وَقَاتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَكُمْ وَلَا تَعْتَدُواۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَقَاتِلُوا | ve savaşın |
|
2 | فِي |
|
|
3 | سَبِيلِ | yolunda |
|
4 | اللَّهِ | Allah |
|
5 | الَّذِينَ | kimselerle |
|
6 | يُقَاتِلُونَكُمْ | sizinle savaşan(lar) |
|
7 | وَلَا |
|
|
8 | تَعْتَدُوا | aşırı gitmeyin |
|
9 | إِنَّ | şüphesiz |
|
10 | اللَّهَ | Allah |
|
11 | لَا |
|
|
12 | يُحِبُّ | sevmez |
|
13 | الْمُعْتَدِينَ | aşırı gidenleri |
|
Hacdan, önkapıdan arka kapıdan bahsedilirken konu savaşa geldi! Neden diye düşünebilirsiniz.
Tamam hac yapıcaz ama Mekke işgal altında. Önce Allah yolunda savaşıp müşriklerden ve putlardan temizlenmeli ama bunu yaparken haddi aşmamalı.
Bedir Savaşı öncesi zihinsel hazırlık ayetidir bu ayetler.
وَقَاتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَكُمْ وَلَا تَعْتَدُواۜ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. قَاتِلُوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı faildir. ف۪ي سَب۪يلِ car mecruru قَاتِلُوا fiiline müteallıktır. اللّٰهِ lafza-i celâli muzâfun ileyh olarak kesra ile mecrurdur. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası يُقَاتِلُونَكُمْ ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur.
و atıf harfidir. لَا nahiye harfi olup olumsuz emir manasındadır.. تَعْتَدُوا muzari fiili ن ‘un hazfiyle meczumdur.
Kelbî şöyle demiştir: ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ [Allah yolu] Harem-i Şerîf’tir. الَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَكُمْ [Size karşı savaş açanlara] ifadesi ile Kureyş kastedilmiştir. Eğer size mani olurlarsa siz de onlarla savaşın demektir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَ
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. اللّٰهَ lafza-i celâli اِنَّ ’nin ismidir. لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَ cümlesi اِنَّ nin haberi olarak mahallen merfûdur. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يُحِبُّ muzari fiildir. الْمُعْتَد۪ينَ mef’ûlun bihtir. Cemi müzekker salim olduğu için ي ile mansub olmuştur.
وَقَاتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَكُمْ وَلَا تَعْتَدُواۜ
Mütekellimin Allah Teâlâ olduğu ayette وَ istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sılası, müsbet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyyet manası dolayısıyla Allah’ın yolu içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü Allah yolu hakiki manada zarfiyyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Ancak Allah'ın emrine uymanın önemini ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.
سَب۪يلِ اللّٰهِ izafetinde lafzâ-i celâle muzâf olması سَب۪يلِ için tazim ve şeref ifade eder.
سَب۪يلِ اللّٰهِ ibaresinde istiare vardır. سَب۪يلِ kelimesi yol demektir. Allah’ın dini anlamında müsteardır. Hedefe ulaştırması bakımından benzer oldukları için din, yola benzetilmiştir.
Allah yolunda savaşmak, Allah’ın sözünü yüceltmek ve dini galip kılmak için cihat etmektir. [Sizinle savaşanlarla] engellemeye kalkışanlarla değil de, sizinle doğrudan savaşa tutuşanlarla [savaşın!]. Bu manaya göre ayet, [Ama müşrikler nasıl (haram -helal gözetmeden) topluca sizinle savaşıyorlarsa, siz de onlarla topluca savaşın] (Tevbe 9/36) ayetiyle neshedilmiştir. (Keşşâf)
قَاتِلُوا - يُقَاتِلُونَ - لَا تَعْتَدُواۜ kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlib sanatı vardır.
"Ey iman edenler!" şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlip vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut - Belagat)
اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَ
Ta’liliye olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Ta’liliye olarak fasılla gelen son cümle اِنَّ ile tekid edilmiş, haberi olumsuz fiil cümlesi olan faide-i haber inkâri kelamdır. اِنَّ ’nin isminin bütün esmayı bünyesinde toplayan اللّٰهَ ismiyle marife oluşu telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Lafza-i celâlde tecrîd ve tekrarlanmasında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır.
Cümlede nefy harfinin müsnedün ileyhden sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması, hükmü takviye eder.
Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
الْمُعْتَد۪ينَ - تَعْتَدُواۜ ve قَاتِلُوا - يُقَاتِلُو kelime grupları arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
تَعْتَدُواۜ fiilinde irsâd sanatı vardır.
يُحِبُّ - قَاتِلُ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî vardır.
Müslümanlar için kendileriyle savaşanlardan olan kimselerle Harem mıntıkasında ve haram ayda savaşmaları genel bir ifadeyle ortaya konmuş ve bu konuda kendilerinden vebal kaldırılmıştır. Savaşı ilkin siz başlatarak veya kadınlar, ihtiyarlar, çocuklar ve aranızda anlaşma bulunanlar gibi kendisiyle savaşmanız yasak olan kimselerle savaşarak, yahut müsle yaparak geride kalanlara ibret olmak üzere insan bedeninden parçalar kopararak, ya da barışa davet etmeksizin ansızın baskın yaparak [haddi aşmayın!] (Keşşâf)
اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَ sözü, haddi aşanlara karşı bir uyarıdır. (Âşûr)
وَلَا تَعْتَدُواۜ [Fakat haddi aşmayın.] Harem sınırları içinde, hem de ihramlıyken savaşı ilk başlatan siz olmayın. [Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.] Allah haddi aşanlar için iyilik dilemez ve onları dostları kabul etmez. (Ruhu’l-Beyan)
وقاتِلُوا cümlesi 189. ayetteki ولَيْسَ البِرُّ [Birr … değildir] cümlesine matuftur. Efendimize 6. yıldaki kaza umresine hazırlık yapması için ve müslümanların müşriklerin ihanetine hazırlıklı olması için istidrad olarak gelmiştir. Bu; الَّذِينَ يُقاتِلُونَكُمْ [Size savaş açanlar] sözüyle bahsedilen savunma amaçlı bir savaştır, ve bu ayet, savaş hakkında nazil olan ilk ayettir. (Âşûr)
Allah yolunda savaş da edin, اَلَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَكُم o kimselerle ki, sizinle fiilen savaşıyor veya savaşacaktır. Allah yolunda savaş, hak din uğrunda sırf i'la-yı kelimetullah (Allah kelamını üstün getirmek) için cihad demektir ve bu husus, savaşın meşru olması için ف۪ى سَبِ۪يلِ اللّٰهِ “Allah yolunda” olmak üzere iyi bir niyetin lüzumunu ifade etmektedir. “Mufâale babı” fiilin önce fail, sonra mef'ûlden meydana geldiği hususunda açık olduğu için, اَلَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَكُمْ “sizinle savaşanlar” sözü harp ve öldürmeye taarruzun, düşman tarafından olmasını bildirdiğine göre, bu emrin, yalnız müdafaayı meşru kıldığı ve bundan dolayı, وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ [Onları nerede yakalarsanız öldürün.] (Bakara, 2/191), وَقَاتِلُوا الْمُشْرِك۪ينَ كَآفَّةً [Müşriklerle topyekün savaşın.] (Tevbe, 9/36) emirleriyle neshedilmiş bulunduğu, yukarıdaki şekilde nakledilmişse de قَاتِلُوا [savaşın] fiili de aynı babdan olduğu için bu noktada bir çelişki şüphesi bulunacağından birini veya her ikisini sırf iki kişi arasında müşareket manasına yorumlamak gerekir. Bu mana ile bilfiil çarpışmak, taarruz ve müdafaadan daha genel olur. Nitekim Ebu Hayyan tefsirinde. اَلَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَكُمْ [sizinle savaşanlar] ifadesinin zahiri, “Doğrudan veya müdafaa şeklinde haklı olarak savaşı yerine getirmek demektir.” (Ebu Hayyan, el-Bahru'l-Muhit, II, 65) diye taarruz veya müdafaadan daha genel olduğu gösterilmiştir. Bir de muzari fiilin geleceğe ihtimali de vardır. Bu durumda: يُقَاتِلُونَكُمْ ‘’savaşa ehliyet ve kudreti olup da harp edecek halde bulunanlar’’ demektir. Bu mana, Hz. Ebu Bekir'den ve Ömer b. Abdülaziz'den rivayet edilmiştir. Bunda birincisi, öncelikle sabit olur. Genel manada müştereklik veya genel manada mecaz lazım gelmez. Birincisinde kuşatanlar veya harp ilan edenler hariç kalır. İkincisinde bunlar da girer. Harp ilan etmeyen veya kadın, çocuk, çok yaşlı, manastırdaki rahipler gibi çoğu zaman harp etme kudretine sahip olmayanlar hariç kalır. Bunlarla savaş caiz olmaz. Son emirlerde de durum böyledir. O halde bu iki manaya da ihtimali olan bu ayet mensuh değildir. (Elmalılı)