وَاَنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ وَاَحْسِنُواۚۛ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَأَنْفِقُوا | infak edin |
|
2 | فِي |
|
|
3 | سَبِيلِ | yolunda |
|
4 | اللَّهِ | Allah |
|
5 | وَلَا |
|
|
6 | تُلْقُوا | kendinizi atmayın |
|
7 | بِأَيْدِيكُمْ | kendi ellerinizle |
|
8 | إِلَى |
|
|
9 | التَّهْلُكَةِ | tehlikeye |
|
10 | وَأَحْسِنُوا | ve iyilik edin |
|
11 | إِنَّ | doğrusu |
|
12 | اللَّهَ | Allah |
|
13 | يُحِبُّ | sever |
|
14 | الْمُحْسِنِينَ | iyilik edenleri |
|
Askerden, savaştan dolayısıyla ordudan bahsettikten sonra mantıksal olarak bu ordunun ihtiyaçlarının giderilmesinden bahsedilmelidir. Cihad ibadeti ekonomik fedakarlık gerektiren bir ibadettir. Bu ibadetler için harcanacak her kuruş Allah yolunda harcanmış demektir. ”Kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın” ayetinde geçen “tehlike” Allah yolunda harcamayı terketmektir. Yani cimriliğinizin kendi kendinizi yok etmesine izin vermeyin. Harcamaya gelince yapabileceğinizin en iyisini yapın.
وَاَنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ وَاَحْسِنُواۚۛ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. اَنْفِقُوا fiili ن ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. ف۪ي سَب۪يلِ car mecruru اَنْفِقُوا fiiline müteallıktır. اللّٰهِ lafza-i celâli kesra ile mecrurdur. وَ atıf harfidir. لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تُلْقُوا fiili نَ harfinin hazfiyle meczum muzari fiildir. بِ harfi zaiddir. اَيْد۪يكُمْ lafzen mecrur mahallen mef’ûlun bih olarak mansubtur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اِلَى التَّهْلُكَةِ car mecruru تُلْقُوا fiiline müteallıktır.
Zemahşerî bu ayette geçen بِاَيْد۪يكُمْ kelimesindeki بِ ’nın zaid olduğunu dile getirmiştir. Fadl Hasan Abbâs ise buradaki بِ ’nın ta’diyet ve bazen de sebebiyet ifade ettiğini belirtmiştir. O takdirde ayetin manası ‘’Burada ‘el’in tehlikenin sebebi olduğunu beyan etmek istiyorsun. Öyleyse mana, Allah yolunda infak ediniz, savaşınız ve kendinizi elinizle tehlikeye atmayınız ki ‘el’ burada helaka sebep olur.’’ (Fadl Hasan Abbâs Ve Belâgat İlmindeki Yeri / Dr. Zafer Akyüz)
وَ atıf harfidir. اَحْسِنُوا fiili ن ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ٱللَّهَ lafza-i celâli إِنَّ ’nin ismidir. يُحِبُّ fiili إِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. الْمُحْسِن۪ينَ lafzı يُحِبُّ fiilinin mef‘ûludur. Cemi müzekker salim kelimeler ي ile nasb olurlar.
الْمُحْسِن۪ينَ if’âl babının ism-i failidir. Sülâsîsi حسن şeklindedir. İf’âl babı fiille, ta’diye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkan sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.وَاَنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ وَاَحْسِنُواۚۛ
Mütekellimin Allah Teâlâ olduğu ayette و , istînâfiyyedir. Ayetin önceki ayetteki اتَّقُوا اللّٰهَ cümlesine atfedilmesi de caizdir. İlk cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Ayetteki emir sıygası vücûb ifade eder. Bu gibi anlamlarda yukarıdan aşağıya doğru (otoriter) bir emir söz konusudur. Bunun dışında bir anlam üstlenebilmesi için karîne bulunması gerekir. (Belâğatta Talebî İnşâ / Mustafa Kayapınar )
ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyyet manası dolayısıyla Allah’ın yolu içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü Allah yolu hakiki manada zarfiyyeye, yani içine girilmeye müsait değildir. Ancak Allah'ın emrine uymanın önemini ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır.Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.
سَب۪يلِ اللّٰهِ izafetinde lafzâ-i celâle muzâf olması سَب۪يلِ için tazim ve şeref ifade eder.
سَب۪يلِ اللّٰهِ ibaresinde istiare vardır. سَب۪يلِ kelimesi yol demektir. Allah’ın dini anlamında müsteardır. Hedefe ulaştırması bakımından benzer oldukları için din, yola benzetilmiştir.
Makabline matuf ...وَلَا تُلْقُوا cümlesi, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. Aynı üsluptaki اَحْسِنُواۚۛ cümlesi de atıfla gelmiştir.
Bu ayet-i kerime de Hudeybiye hadisesi hakkındadır. Burada سَب۪يلِ اللّٰهِ [Allah yolu] ile kastedilen savaş ve cihad yoludur. Allah rızasını kazanmak için girilen her yola da ‘’Allah yolu’’ denilebilir. Çünkü bir gayeye ulaşmak isteyen kişi onun için bir yol arar. Yani burada kastedilen Allah’ın rızasına ve ecrine kavuşmak için aranan yol ve yöntemdir.
وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ [Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.] Bir görüşe göre bu “Canlarınızı tehlikeye atmayın.” demektir. Burada can kelimesi hazfedilmiştir. بِ harfi edattır. Bir görüşe göre بِ harfi zaiddir. Burada ‘eller’ ile bütün vücut kastedilmiştir. “İyilik yapın”, yani mali yardımda bulunarak fakirlere iyilik yapın. Allah fakirlere iyilik yapanları sever. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
‘Ellerinizle’ ifadesinden maksat kişinin nefsidir. Cüz-kül alakasıyla mecâz-ı mürsel sanatı vardır.
Savaş için maddi destek, para lazımdır. Allah yolunda savaş yapmak için hazırlık yapmaktan, infak etmekten vazgeçmek ile kendinizi tehlikeye atmayın demektir. Allah yolunda infak etmemek kendini tehlikeye atmak olarak ifade edilmiştir.
اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ
Fasılla gelen bu son cümle ile önceki cümle arasında şibh-i kemâl-i ittisâl vardır. اِنَّ ile tekid edilmiş, haberi muzari fiil olan cümle, faidei haber talebî kelamdır. Müsnedün ileyhin, bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi teberrük ve telezzüz amacına matuftur. Cümlede mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle ayetteki lafza-i celâllerde tecrîd sanatı vardır. Tekrarlanmasında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Cümle, mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır.
Tezyîl cümlesi önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.
الْمُحْسِن۪ينَ ve اَحْسِنُواۚۛ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. Sadr; şiirde mısranın ilk yarısına, nesirde fıkranın ilk cümlesine denir. Acz de, şiirde mısranın ikinci yarısına, nesirde fıkranın son cümlesine denir. Dolayısıyla sözün başında ve sonunda birbirine benzer lafızların tekrar edilmesi sanatıdır. Benzer lafızlar sözüyle kastedilen; bu iki lafzın, lafız ve mana açısından aynı olması veya aralarında cinas olması (yani lafzen aynı olmakla beraber manalarının farklı olması), ya da iştikak bakımından aynı ya da benzer olmalarıdır. Bu sanata tasdîr de denir.
Mekkî surelerde azap ve cezadan daha çok bahsedilir. Medenî surelerde ise “Allah sever” veya “sevmez” gibi ifadeler ağırlıklıdır. Önceleri insanlar üzerinde daha çok etkili olan korkutma idi. Sonra iman iyice yerleşince inanan kişilere yönelik ifadeler gelmiştir.
Muhsin, Allah'ı görür gibi yaşamak olarak tarif edilebilir. (Cibril hadisine dayanarak)