اَلشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌۜ فَمَنِ اعْتَدٰى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُوا عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدٰى عَلَيْكُمْۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | الشَّهْرُ | ayı |
|
2 | الْحَرَامُ | haram |
|
3 | بِالشَّهْرِ | aya karşılıktır |
|
4 | الْحَرَامِ | haram |
|
5 | وَالْحُرُمَاتُ | ve hürmetler |
|
6 | قِصَاصٌ | karşılıklıdır |
|
7 | فَمَنِ | kim |
|
8 | اعْتَدَىٰ | saldırırsa |
|
9 | عَلَيْكُمْ | size |
|
10 | فَاعْتَدُوا | siz de saldırın |
|
11 | عَلَيْهِ | ona |
|
12 | بِمِثْلِ | gibi |
|
13 | مَا |
|
|
14 | اعْتَدَىٰ | saldırdığı |
|
15 | عَلَيْكُمْ | size |
|
16 | وَاتَّقُوا | korkun |
|
17 | اللَّهَ | Allah’tan |
|
18 | وَاعْلَمُوا | bilin ki |
|
19 | أَنَّ | gerçekten |
|
20 | اللَّهَ | Allah |
|
21 | مَعَ | beraberdir |
|
22 | الْمُتَّقِينَ | muttakilerle |
|
Müşrikler müminlere haram aylarda saldırı düzenliyor ve müminler karşılık verince onları haram aylara hürmetsizlikle suçluyorlardı.
Dokunulmazlıkta denklik esastır ilkesini getiriyor ayet.
“İnnallahe meal muttaqin”
Zafer Allah ın sizinle beraber olmasına bağlıdır. Eğer savaş meydanında takvanızı kaybederseniz zafere ulaşamazsınız.
Haram aylar: Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Recep aylarıdır.
اَلشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌۜ
İsim cümlesidir. اَلشَّهْرُ mübteda olup lafzen merfûdur. الْحَرَامُ kelimesi اَلشَّهْرُ ’nun sıfatıdır. بِالشَّهْرِ car mecruru mahzuf habere müteallıktır. Takdiri مقابل şeklindedir. الْحَرَامِ kelimesi الشَّهْرِ ’nin sıfatıdır.
بِالشَّهْرِ ifadesindeki بِ harfi; mukabele ve avz (istiâze) içindir. Bu ay, bu aya karşılık demektir. Ancak Allah müşriklerin bu aya hürmet etmemeleri halinde müminlere bu ayda savaşmayı mubah kılmıştır. (Âdil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Min Ğarîbi Belâgati'l Kur'ani'l Kerim, Soru: 1367 ve Âşûr) وَ atıf harfidir. الْحُرُمَاتُ mübtedadır. قِصَاصٌ haber olup lafzen merfûdur.
فَمَنِ اعْتَدٰى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُوا عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدٰى عَلَيْكُمْۖ
فَ şartın cevabının başına gelen rabıtadır. مَنْ şart ismi iki fiili cezmeder. Mübteda olarak mahallen merfûdur. اعْتَدٰى şart fiili ve mübtedanın haberidir. Elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. عَلَيْكُمْ car mecruru اعْتَدٰى fiiline müteallıktır.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıtadır. اعْتَدُو fiili ن ’un hazfıyla mebni emir fiil olup şartın cevabıdır. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. عَلَيْهِ car mecruru اعْتَدُوا fiiline müteallıktır. بِمِثْلِ car mecruru اعْتَدُوا fiiline müteallıktır. مِثْلِ mahzuf masdarın sıfatıdır. Takdiri اعتداء مثل (Benzeri şekilde düşmanlık) şeklindedir. مَا masdariyyedir. مَا ve masdar-ı müevvel muzâfun ileyh olup mahallen mecrurdur. عَلَيْكُمْ car mecruru اعْتَدٰى fiiline müteallıktır. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Ayette geçen مَنْ edatı şart içindir. بِ harfi zaid değildir. Ayette aynı zamanda, mümâselet (misl) cezası tespit edilmiştir. Saldırganın saldırı şekli, zamanı ve yerine göre aynıyla kendisine karşılık verileceğinin kesin yolu açılmıştır. Onların düşmanlıklarından sakınıp Allah’ın emirlerine sağlam bir şekilde bağlanın. Veya ayetteki, بِ harfi zaiddir. Bu durumda mana şöyle takdir olunur, 'onların düşmanlıkları gibi bir düşmanlık’. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)
وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوااَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ
وَ istînâfiyyedir. اتَّقُوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. اللّٰهَ lafza-i celâli mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. وَ atıf harfidir. اعْلَمُٓوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. اَنَّ ve masdar-ı müevvel, اعْلَمُٓوا fiilinin iki mef’ûlu yerinde olup mahallen mansubtur. اَنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. اللّٰهَ lafza-i celâli اَنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubtur. مَعَ mekân zarfı, اَنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. الْمُتَّق۪ينَ lafzı مَعَ ’nın muzâfun ileyhi olduğundan mecrurdur. الْمُتَّق۪ينَ ’nin cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
الْمُتَّق۪ينَ kelimesi ism-i fail (yani etken sıfat/fiil) dir. وقى kökünden alınmadır ve iftiâl kalıbındadır yani اِتَّقَى 'dır.اَلشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌۜ
İstinafiye olarak fasılla gelen ayetin ilk cümlesi isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Car mecrurun müteallakı olan haberin mahzuf oluşu, îcâz-ı hazif sanatıdır. Müsnedin ve müsnedün ileyhin az sözle çok anlam ifade eden izafetle gelişleri, îcâz içindir.
İstînâfa matuf olan ikinci cümle de isim cümlesi formunda gelmiş, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede mübtedanın, isme isnad edilmiş olması subut ifade eder.
الْحَرَامِ - الْحُرُمَاتُ kelimelerinin arasında iştikak cinâsı ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
اَلشَّهْرُ الْحَرَامُ kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
اَلشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ Bu cümlede, hazif yoluyla îcaz vardır. Takdiri şöyledir: Haram ayın hürmetini ihlal etmek, karşılık olarak aynı ayın hürmetini ihlal etmeyi gerektiririr. Bu sanata "hazif yoluyla icaz" ismi verilir. (Safvetü't Tefâsir)
اَلشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ [Haram ay haram aya karşılıktır,] yani şu ay o aya, bu ayın hürmetini ihlâl etmek de o ayınkine karşılıktır. Yani onlar sizin aleyhinize olarak o ayın hürmetini ihlâl ettikleri gibi siz de onların aleyhine olarak bu ayın hürmetini ihlâl edebilirsiniz. Çünkü وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌۜ [hürmetler karşılıklıdır] yani herhangi bir hürmetin ihlâlinden ötürü her hürmet bünyesinde kısas caridir: Hangi tür hürmet olursa olsun; o hürmetin ihlâli sebebiyle kısas uygulanır. Dolayısıyla, onlar sizin ayınızın hürmetini ihlâl ettiklerinde onların yaptığının aynısını gibi siz de onlara yapın ve aldırış etmeyin! “Dolayısıyla size saldırana siz de aynı saldırı tarzıyla mukabele edin” ifadesi de bunu tekit etmektedir. (Keşşâf)
فَمَنِ اعْتَدٰى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُوا عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدٰى عَلَيْكُمْۖ
Cümle öncesine فَ ile atfedilmiştir. Şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. اعْتَدٰى şart cümlesi müsbet mazi sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Şartın cevabı ise emir üslubunda talebi inşâî isnaddır. Şart için mazi fiil kullanılışı, oluşa ve oluşun devamının istikrarına işaret eder. (Vakafat 114)
Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Samerrâî, Ala Tarîqi't Tefsîri'l Beyânî, c. 2, s. 88.)
مَا , masdariyyedir. Faide-i haber ibtidaî kelam olan fiil cümlesi اعْتَدٰى عَلَيْكُمْۖ masdar tevilinde muzâfun ileyhdir.
اعْتَدٰى ve عَلَيْكُمْۖ kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatrı vardır.
اعْتَدٰى - اعْتَدُوا kelimeleri arasında iştikak cinâsı ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Burada اعْتَدُوا عَلَيْهِ ifadesinin manası “cezalandırın” dır. Ceza’nın “tecavüz” le ifâde edilmesi zulûm kelimesinin yakınında gelmesi sebebiyledir. Bu üslûbda haram ayda zülûmden nefret ettirme, Allah’ın haramlarına saygı konusunda müşakele sanatı yoluyla ikaz maksadı vardır. Bir taraftan da müslümanları zülûm yapanları engellemek için bütün güçleriyle karşı koymaya teşvik vardır. Zülmûn cezası aynı derecede değil, daha şiddetli olmalıdır ki caydırıcı olsun. Buradaki atıf harfi فَ ye de dikkat edilmelidir. Bu harf; cezanın araya zaman girmeden derhal verilmesi gerektiğine işaret eder.
Ayette müzavece sanatı vardır. “Şart ve cezâ cümlelerinde iki mânânın eşleşmesi” dir. Müzâvece sadece cezada vukû bulur. Buna tezâvüc de denir. Adâletli bir şekilde hak ettiği cezayla cezalandırın şeklinde tefsîr edildiği için müzâvece gerçekleşmiştir. Çünkü ikinci fiil, cezanın mikdarının aynı olmasını te’kîdli ve belîğ bir şekilde ifade etmek için istiâre olmuştur.
Bu yıl saldırmasalar da sonraki yıllarda saldırmaları beklendiğinden Cenâb-ı Hak “Size Harem-i Şerîf’te veya haram aylarda saldıran olursa siz de onlara karşılık verin.” buyurmuştur. Görüldüğü gibi saldırının karşılığı saldırı olarak adlandırılmıştır. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
İyi ama bu savaş, adete göre muharebenin yasak olduğu haram aya tesadüf ederse ne olacak? [Haram ay, haram aya; hürmetler, hürmetlere kısastır.] Burada hürmet, muhafaza ve saygı gösterilmesi vacib olan, el uzatılması caiz olmayan şey demektir ki malları da içerir. Bu atıfta tahsisten sonra umum vardır. Bu bakımdan: Her kim size saldırır, hürmet ve masumluğunuzdan bir şey bozarsa, onun size saldırdığı kadar, yani aynısı olmak şartıyla siz de ona, karşılık olarak saldırınız. Çünkü وَجَزٰٓؤُ۬ا سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِثْلُهَاۚ "Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür." (Şûrâ, 42/40) Bir tecavüze karşı ayniyle karşılık vermek tecavüz değil, tecavüzün cezasıdır. "Kötülüğe ilk başlayan daha zalimdir." Buna tecavüz ve sınırı aşma denilmesi, fiilin kendisindeki benzerlik dolayısıyla bir müşâkeledir. (Elmalılı)
وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوااَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ
وَ , istînafiye veya atıftır. Cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümlede müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi teberrük, telezzüz, haşyet uyandırma ve korkuyu artırma amacına matuftur.
وَ ’la mâkabline atfedilen ...اعْلَمُٓوا cümlesi emir üslubunda talebî inşaî isnaddır. Tekid ifade eden masdar harfi اَنَّ ’nin dahil olduğu cümle faide-i haber talebî kelamdır. Masdar tevilindeki cümle, اعْلَمُٓوا fiilinin iki mefulü yerindedir. Cümlede car mecrurun müteallakı olan اَنَّ ’nin haberinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle lafza-i celâllerde tecrîd sanatı vardır. Durumun ciddiyetini ve olayın önem derecesini göstermek için lafzâ-i celâl tekrar edilmiştir. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
اتَّقُوا kelimesinde irsad sanatı vardır.
Son cümle mesel tarikinde tezyil cümlesidir. Tezyil cümleleri ıtnâb babındandır.
[Bilin ki Allah takvâ sahibi olanlarla beraberdir.] Yani emir ve yasaklarını çiğnemeyenlerin yardımcısıdır. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
اَلشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌۜ
İsim cümlesidir. اَلشَّهْرُ mübteda olup lafzen merfûdur. الْحَرَامُ kelimesi اَلشَّهْرُ ’nun sıfatıdır. بِالشَّهْرِ car mecruru mahzuf habere müteallıktır. Takdiri مقابل şeklindedir. الْحَرَامِ kelimesi الشَّهْرِ ’nin sıfatıdır.
بِالشَّهْرِ ifadesindeki بِ harfi; mukabele ve avz (istiâze) içindir. Bu ay, bu aya karşılık demektir. Ancak Allah müşriklerin bu aya hürmet etmemeleri halinde müminlere bu ayda savaşmayı mubah kılmıştır. (Âdil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Min Ğarîbi Belâgati'l Kur'ani'l Kerim, Soru: 1367 ve Âşûr) وَ atıf harfidir. الْحُرُمَاتُ mübtedadır. قِصَاصٌ haber olup lafzen merfûdur.
فَمَنِ اعْتَدٰى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُوا عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدٰى عَلَيْكُمْۖ
فَ şartın cevabının başına gelen rabıtadır. مَنْ şart ismi iki fiili cezmeder. Mübteda olarak mahallen merfûdur. اعْتَدٰى şart fiilidir. Elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. عَلَيْكُمْ car mecruru اعْتَدٰى fiiline müteallıktır.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıtadır. اعْتَدُو fiili ن ’un hazfıyla mebni emir fiil olup şartın cevabıdır. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. عَلَيْهِ car mecruru اعْتَدُوا fiiline müteallıktır. بِمِثْلِ car mecruru اعْتَدُوا fiiline müteallıktır. مِثْلِ mahzuf masdarın sıfatıdır. Takdiri اعتداء مثل (Benzeri şekilde düşmanlık) şeklindedir. مَا masdariyyedir. مَا ve masdar-ı müevvel muzâfun ileyh olup mahallen mecrurdur. عَلَيْكُمْ car mecruru اعْتَدٰى fiiline müteallıktır. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Ayette geçen مَنْ edatı şart içindir. بِ harfi zaid değildir. Ayette aynı zamanda, mümâselet (misl) cezası tespit edilmiştir. Saldırganın saldırı şekli, zamanı ve yerine göre aynıyla kendisine karşılık verileceğinin kesin yolu açılmıştır. Onların düşmanlıklarından sakınıp Allah’ın emirlerine sağlam bir şekilde bağlanın. Veya ayetteki, بِ harfi zaiddir. Bu durumda mana şöyle takdir olunur, 'onların düşmanlıkları gibi bir düşmanlık’. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)
وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوااَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ
وَ istînâfiyyedir. اتَّقُوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. اللّٰهَ lafza-i celâli mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. وَ atıf harfidir. اعْلَمُٓوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. اَنَّ ve masdar-ı müevvel, اعْلَمُٓوا fiilinin iki mef’ûlu yerinde olup mahallen mansubtur. اَنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. اللّٰهَ lafza-i celâli اَنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubtur. مَعَ mekân zarfı, اَنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. الْمُتَّق۪ينَ lafzı مَعَ ’nın muzâfun ileyhi olduğundan mecrurdur. الْمُتَّق۪ينَ ’nin cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
الْمُتَّق۪ينَ kelimesi ism-i fail (yani etken sıfat/fiil) dir. وقى kökünden alınmadır ve iftiâl kalıbındadır yani اِتَّقَى 'dır.