Bakara Sûresi 193. Ayet

وَقَاتِلُوهُمْ حَتّٰى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدّ۪ينُ لِلّٰهِۜ فَاِنِ انْتَهَوْا فَلَا عُدْوَانَ اِلَّا عَلَى الظَّالِم۪ينَ  ...

Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقَاتِلُوهُمْ onlarla savaşın ق ت ل
2 حَتَّىٰ kadar
3 لَا
4 تَكُونَ kalmayıncaya ك و ن
5 فِتْنَةٌ fitne ف ت ن
6 وَيَكُونَ ve oluncaya (kadar) ك و ن
7 الدِّينُ din د ي ن
8 لِلَّهِ Allah’ın
9 فَإِنِ eğer
10 انْتَهَوْا (saldırılarına) son verirlerse ن ه ي
11 فَلَا artık olmaz
12 عُدْوَانَ düşmanlık ع د و
13 إِلَّا başkasına
14 عَلَى -den
15 الظَّالِمِينَ zalimler- ظ ل م
 

Din Allah’ın oluncaya kadar: Müslümanların tarih boyunca savaşları hep bu amaçla olmuştur. Kişinin hayatındaki emir ve yasakları belirleme yetkisi Allah’a aittir. Bunu insanlar belirlemeye kalkarsa, o zaman din Allah’ın olmaz. Kim insanı buna zorlarsa bu bir fitnedir. İslam teröre izin vermez. Herkesin özgürce yaşamasını ister. Tarihte hiç ilk saldıran Müslümanlar olmamıştır. Hep başkalarının saldırılarına cevap verecek şekilde savaşa başlamışlardır.

192-193 Ayetler

Savaş disiplininin öğretildiği ayetlerdir. Askerlere savaşın demek kolay, ateşkes yaptırmak, savaşın sıcaklığında askeri durdurabilmek zordur.

Allah aynı zamanda pişmanlık kapısını hep açık tutmakta, suçlu ve günahkarları tövbeye özendirmektedir. Yaptıklarına son verirlerse düşmanlığı bitirmek için bu yeterli görülmektedir.

 

وَقَاتِلُوهُمْ حَتّٰى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدّ۪ينُ لِلّٰهِۜ

 

Fiil cümlesidir.  وَ atıf harfidir. قَاتِلُوهُمْ fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olup mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. حَتّٰى  gaye bildiren cer harfidir. لَا تَكُونَ muzari fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek anlamını masdara çeviren cer harfidir. اَنْ ve masdar-ı müevvel, cer mahallinde قَاتِلُوهُمْ fiiline  müteallıktır. فِتْنَةٌ fail olup lafzen merfûdur. وَ atıf harfidir. يَكُونَ nakıs fiildir ama burada tam fiil olarak gelmiştir. الدّ۪ينُ kelimesi يَكُونَ ’nin ismi veya faili olup lafzen merfûdur. لِلّٰهِ car mecruru يَكُونَ fiiline müteallıktır. 

 

فَاِنِ انْتَهَوْا فَلَا عُدْوَانَ اِلَّا عَلَى الظَّالِم۪ينَ

 

فَ istînâfiyyedir. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezmeder. انْتَهَوْا şart fiili mahallen meczumdur. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olup mahallen merfûdur. فَ şartın cevabının başına gelen rabıtadır. لَا harfi cinsini nefyeden olumsuzluk harfidir. عُدْوَانَ kelimesi  لَا ’nın ismi olup fetha üzere mebnidir. Haberi mahzuftur. اِلَّا hasr edatıdır. عَلَى الظَّالِم۪ينَ car mecruru لَا ’nın mahzuf haberine müteallıktır. الظَّالِم۪ينَ ’nin cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
 

وَقَاتِلُوهُمْ حَتّٰى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدّ۪ينُ لِلّٰهِۜ


Atıfla gelen ayetin ilk cümlesi talebî inşâî isnaddır. Gaye bildiren masdar ve cer harfi حَتّٰى ve akabindeki cümle  masdar tevilindedir. 

تَكُونَ fiiline matuf olan müteakip cümledeki يكون , nakıs veya tam fiil olabilir. Car mecrur يكون ’nin mahzuf haberine veya mahzuf hale müteallıktır. Her iki durumda da cümlede îcâz-ı hazif sanatı söz konusudur.

Ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması sebebiyle, tüm kemâl sıfatları bünyesinde barındıran lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

لَا تَكُونَ - يَكُونَ kelimeleri arasında tıbâk-ı selb, cinâs ve  reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

حَتّٰى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدّ۪ينُ لِلّٰهِۜ [Hiçbir kargaşa] yani şirk [kalmayıp) din; içinde şeytanın hiçbir payı bulunmayacak derecede tamamen [Allah’ın oluncaya kadar…] (Keşşâf)


فَاِنِ انْتَهَوْا فَلَا عُدْوَانَ اِلَّا عَلَى الظَّالِم۪ينَ


فَ  istînâfiyye, اِنْ şart harfidir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Haber manalıdır. Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip faide-i haber inkârî kelamdır.

Şartın cevabı olan ...فَلَا عُدْوَانَ cümlesi isim cümlesi formunda faide-i haber inkârî kelamdır. Cümle لَا ve اِلَّا ile oluşmuş kasrla tekid edilmiştir. Kasr, cinsini nefyeden لَا ’nın ismi ile haberi arasındadır. Düşmanlık, zalimlere kasredilmiştir. Kasr-ı sıfat ale’l mevsûftur.

قَاتِلُو- فِتْنَةٌ - عُدْوَانَ - الظَّالِم۪ينَ  kelimeleri arasında murâât-ı nazîr sanatı vardır.

“Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.” Yani eğer inkârdan ve sizinle savaşmaktan vazgeçip zalimlik yapmayı bırakırlarsa onlarla savaşmayın. Çünkü sadece zalimlere saldırı yapılabilir. Ancak zulüm yapan ve saldırıda bulunanlara bu karşılık verilebilir. Saldırının karşılığı aslında saldırı değil de hak ile verilecek cezadır. Bir şeyin karşılığının onun adıyla isimlendirilmesi müşâkele sanatıdır. “Zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.” Yani dinden dönüp zalimlik yapanlardan başkasına saldırılmaz. Onlar bu fiilleri sebebiyle, bu karşılığı hak etmişlerdir. Allah müminlere kendilerini Mescid-i Harâm’a sokmamaları halinde müşriklere ne yapacaklarını bildirmiştir. Eğer kendilerine mani olmazlarsa onlara ilişmeyeceklerdir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)

Ama şirkten [vazgeçerlerse, artık zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.] Vazgeçenlere düşmanlık edip saldırmayın! Çünkü vazgeçenlerle savaşmak, düşmanlık ve zulümdür. Böylece “zalimlerden başkası” ifadesi “vazgeçenler” konumuna konmuştur. Veya ifade, [vazgeçmeyen zalimlerden başkasına zulmetmeyin!] demektir. Burada zalimlerin cezasının zulüm diye isimlendirilmesi müşâkele [benzeşme sanatı] sebebiyledir. Tıpkı [Binaenaleyh kim size saldırırsa siz de ona saldırın!] (Bakara 2/194) ayetindeki gibi. Yahut “şayet vazgeçtikleri halde onlara sataşırsanız siz zalim olursunuz ve Allah size saldıracak olanları başınıza musallat eder” anlamı da kastedilmiş olabilir. (Keşşâf)