Bakara Sûresi 199. Ayet

ثُمَّ اَف۪يضُوا مِنْ حَيْثُ اَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ  ...

Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ثُمَّ sonra
2 أَفِيضُوا siz de akın edin ف ي ض
3 مِنْ
4 حَيْثُ yerden ح ي ث
5 أَفَاضَ akın ettiği ف ي ض
6 النَّاسُ insanların ن و س
7 وَاسْتَغْفِرُوا ve mağfiret dileyin غ ف ر
8 اللَّهَ Allah’tan
9 إِنَّ şüphesiz
10 اللَّهَ Allah
11 غَفُورٌ Gafurdur غ ف ر
12 رَحِيمٌ Rahimdir ر ح م
 

Kureyş Arafat’a çıkmazmış. Biz Allah’ın has kullarıyız derlermiş. Tıpkı Yahudiler gibi. Mina’ya gidip oradan dönerlermiş. Bu ayet onunla ilgilidir. Hacca gelenler kendi kıyafetleriyle tavaf etmek istemezlermiş. Günah işledikleri elbiselerle tavaf etmemiş olmak için. Ya çıplak tavaf ediyorlar, ya da Mekkelilerin kıyafetlerini kiralıyorlar. Mekkeliler sürekli orada oldukları için daha ayrıcalıklı!

Bu ayette cemaat ruhunun öneminden bahsedilmiş oluyor.

 

ثُمَّ اَف۪يضُوا مِنْ حَيْثُ اَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللّٰهَۜ


Fiil cümlesidir. ثُمَّ tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. أَفِیضُوا۟ fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. مِنْ حَيْثُ car mecruru أَفِیضُوا۟ fiiline müteallıktır. حَيْثُ mekân zarfıdır. Bu edat cümleye muzâf olur. Edattan sonraki cümle isim ve fiil cümlesi olabilir. Edat kendisinden önceki bir fiilin mekân zarfı yani mef‘ûlun fihidir. Sonu damme üzere mebni olduğundan mahallen mansubdur. أَفَاضَ fiili muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. أَفَاضَ fetha üzere mebni mazi fiildir. ٱلنَّاسُ fail olup lafzen merfûdur.

وَٱسۡتَغۡفِرُوا۟ ٱللَّهَ cümlesi atıf harfi وَ ’la أَفِیضُوا۟ ’ya atfedilmiştir. ٱسۡتَغۡفِرُوا۟ fiili نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. ٱللَّهَ lafza-i celâli, mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. 


اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ


اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ٱللَّهَ lafza-i celâli إِنَّ ’nin ismidir. غَفُورࣱ kelimesi إِنَّ ’nin haberidir. رَّحِیمࣱ ise ikinci haberdir.
 

ثُمَّ اَف۪يضُوا مِنْ حَيْثُ اَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللّٰهَۜ

Ayet ثُمَّ ile وَاذْكُرُوهُ cümlesine atfedilmiştir.

Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Mekân zarfı أَفَاضَ ٱلنَّاس , حَیۡثُ cümlesine muzâf olmuştur. Bu izafet, az sözle çok anlam ifade etmek amacına matuftur. 

Yine emir üslubunda inşâî isnad olan وَٱسۡتَغۡفِرُوا۟ ٱللَّهَۚ cümlesi makabline matuftur. 

أَفِیضُوا۟ -  أَفَاضَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

[Diğer insanlar gibi siz de Arafat’tan dönün.] Bu aslında Arafat’ta vakfe yapma konusunda bir emirdir. “Sonra” anlamına gelen ثُمَّ kelimesi burada sıralama anlamı taşımaz. Çünkü Arafat’taki vakfe Müzdelife’den sonra değildir. Burada ثُمَّ kelimesi “birlikte” anlamındadır ve sadece iki cümleyi birbirine bağlamak için kullanılmıştır. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr) 

[Sonra, siz de insanların dağıldıkları yerden dağılın] ; dağılmanız Müzdelife ’den değil; insanların dağıldığı yerden olsun! Bu  emrin  sebebi, dindar hamaset erbabının yani Kureyş kabilesi ile aşağı boylarının, insanlara üstünlük ve büyüklük taslamaları, vakfe mahallinde insanlarla aynı seviyede olmayı gururlarına yedirememeleri ve; “Biz Allah adamlarıyız ve O’nun Harem’inin yerlileriyiz. Dolayısıyla oradan çıkmayız!” demeleri ve diğer insanlar Arafat ’da vakfe yaparken onların her yerde vakfe yapmalarıydı. (Keşşâf) 

 اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ


Ayetin son cümlesi müstenefe olarak fasılla gelmiştir. Fasıl nedeni  şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ta’lil cümlesidir. Mesel tarikinde tezyîl olan bu cümle ıtnâb babındandır. Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekit için gelmiştir. Öncesinde konusu geçen meselin vuku bulmasından bağımsız olarak ara vermeden başka bir ifadeye yer verilmesidir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.

إِنَّ ile tekid edilmiş, isme isnad olan bu haber cümlesi sübut ifade eder. Faide-i haber talebî kelamdır.

Ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması dolayısıyla, Allah lafızlarında tecrîd sanatı vardır. Müsnedün ileyhin tüm esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde barındıran lafza-i celâlle marife olması tazim, telezzüz ve teberrük içindir. 

Allah'ın رَّحِیمࣱ , غَفُورࣱ sıfatlarının nekre gelişi bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğu, bu sıfatların bir benzerinin olmadığı anlamına gelir. Aralarında و olmaması, Allah Teâlâ’da ikisinin de birlikte mevcudiyetini gösterir. Ayrıca bu sıfatlarla ayetin anlamı arasındaki mükemmel uyum, teşâbüh-i etrâf sanatıdır. Her ikisi de mübalağa kalıplarındandır. Aralarında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Bu cümle 182. ayetteki tezyîl cümlesinin tekrarıdır. İki ayet arasında  reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

Şüphe yok ki Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Siz bağışlanma dilerseniz, rahmetiyle O günahlarınızı bağışlar da muhaliflere mahsus olan azabından korur. (Elmalılı)