تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّۜ وَاِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَ
تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّۜ وَاِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَ
İsim cümlesidir. تِلۡكَ işaret ismi mübteda olarak mahallen merfûdur. ل harfi buud, yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir. ءَایَـٰتُ haberdir. اللّٰهِ lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. نَتۡلُوهَا cümlesi ءَایَـٰتُ ٱللَّهِ ifadesinin hali olarak mahallen mansubtur. نَتۡلُو mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur. Muttasıl zamir هَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. عَلَیۡكَ car mecruru نَتۡلُوهَا fiiline müteallıktır. بِٱلۡحَقِّ car mecruru نَتۡلُوهَا fiilinin ya failine ya da mef’ûlunun mahzuf haline müteallıktır. Takdiri ملتبسين بالحقّ أو ملتبسة بالحقّ أو ملتبسا بالحقّ (Hakla, hakikatle kuşanmış olarak) şeklindedir.
وَ atıf harfidir. إِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. كَ muttasıl zamiri, اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. مِنَ ٱلۡمُرۡسَلِینَ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. ٱلۡمُرۡسَلِینَ kelimesinin cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّۜ وَاِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَ
Ayet istînafiye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden müteşekkil ilk cümle, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyhin uzak için kullanılan işaret ismiyle marife oluşu, işaret edilenin, yani ayetlerin mertebesinin yüceliğini gösterir.
İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işâret ismi, mahsûs şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi, aklî şeyler için kullanıldığında istiâre olur. Câmi; her ikisinde de ‘‘vücûdun tahakkuku’’dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Beyan İlmi)
Müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife olması işaret edilenin önemini vurgular ve ona tazim ifade eder. ذَ ٰلِكَ ve تِلْكَ ile müşarun ileyh en kâmil şekilde ayırt edilir. Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman müşârun ileyhi bu işaret ismiyle kamil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamdan bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan/57, S. 190)
ءَایَـٰتُ ٱللَّهِ izafetinde tüm esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde barındıran lafzâ-i celâle muzaf olması ءَایَـٰتُ için tazim ve teşrif ifade eder. Ayrıca cümlede mütekelim Allah Teâlâ olduğu için ٱللَّهِ lafzında tecrit sanatı vardır.
Müsnedin izafetle marife olması tazim ifade eder.
تِلْكَ آياتُ اللَّهِ نَتْلُوها عَلَيْكَ بِالحَقِّ cümlesinde iltifat vardır.Azamet nununa isnad edilerek habere dikkat çekilmiştir. (Âşûr)
Son cümle mâkabline matuftur. إِنَّ ve لَ ile tekid edilmiş faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif vardır. إِنَّ - مِنَ ٱلۡمُرۡسَلِینَ ’nin mahzuf haberine müteallıktır.
وَإِنَّكَ لَمِنَ ٱلۡمُرۡسَلِینَ kavlindeki hitap resullullaha(asm)dır. Cümleyi إِنَّ ile tekid etmek haberin azametindendir. Sen resulullahsın demeyip "resullerdensin" demesi inkâr edenleri red ve zatının (asm) eşsiz resul olduğunu hatırlatmak içindir. Daha önceki resûller gibi onu da elçi olarak göndermiştir. (Âdil Ahmet Sâbir er-Ruveyni, Min Ğarîbi Belagati’l Kur’ani’l Kerim, Soru: 1541)
[İşte bunlar Allah’ın ayetleridir.] Yani işte içerisinde [insanların] âdetlerini anlattığımız bu kıssalar açık işaretlerdendir. [Biz onları sana, doğru olarak anlatıyoruz.] Yani Cebrâil sana onları bizim emrimizle doğru olarak okuyor. وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا [Onların yaptıklarını yazarız.] (Yâsîn 36/12) ve اِنَّ رُسُلَنَا يَكْتُبُونَ مَا تَمْكُرُونَ [Şüphesiz bizim elçilerimiz yazarlar.] (Yûnus 10/21) ayetlerinde buna temas edilmiştir. وَإِنَّكَ لَمِنَ ٱلۡمُرۡسَلِینَ [Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerdensin.] Senin peygamberliğinin delillerinden biri onlara bu kıssaları haber vermendir. Sen bunları ancak bizim bildirmemiz sayesinde biliyorsun. Artık seni tasdik etsinler. Çünkü sen bir peygambersin ve peygamberler doğruyu söylerler. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)