قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَٓا اَذًىۜ وَاللّٰهُ غَنِيٌّ حَل۪يمٌ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَوْلٌ | bir söz (söylemek) |
|
2 | مَعْرُوفٌ | güzel |
|
3 | وَمَغْفِرَةٌ | ve affetmek |
|
4 | خَيْرٌ | iyidir |
|
5 | مِنْ | -dan |
|
6 | صَدَقَةٍ | sadaka- |
|
7 | يَتْبَعُهَا | peşinden gelen |
|
8 | أَذًى | eziyet |
|
9 | وَاللَّهُ | Allah |
|
10 | غَنِيٌّ | zengindir |
|
11 | حَلِيمٌ | halimdir |
|
Sadakaya bakış açınızı değiştirecek 7 dakikalık bir video:
“Allah rizasi icin vermek…”
قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَٓا اَذًىۜ
İsim cümlesidir. قَوۡلࣱ mübteda olup lafzen merfûdur. مَّعۡرُوفࣱ kelimesi قَوۡلࣱ ’un sıfatıdır. مَغۡفِرَةٌ ise atıf harfi وَ ’la مَّعۡرُوفࣱ ’a matuftur. خَیۡرࣱ haber olup lafzen merfûdur. مِّن صَدَقَةࣲ car mecruru خَیۡرࣱ ’e müteallıktır. یَتۡبَعُهَاۤ أَذࣰى cümlesi صَدَقَةࣲ ‘in sıfatı olarak mahallen mecrurdur. یَتۡبَعُ merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir هَاۤ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. أَذࣰى elif üzere mukadder damme ile merfûdur.
خَیۡرࣱ kelimesi ism-i tafdil kalıbındadır. İsmi tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsm-i tafdilden önce gelen isme “mufaddal”, sonra gelen isme “mufaddalun aleyh’’ denir. مِنْ harfi ceriyle kullanılırsa karşılaştırma ifade eder. “Daha” manası verir. Burada قَوۡلࣱ مَّعۡرُوفࣱ وَمَغۡفِرَةٌ mufaddalun aleyh, مِّن صَدَقَةࣲ ise mufaddaldır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاللّٰهُ غَنِيٌّ حَل۪يمٌ
قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَٓا اَذًىۜ
Ayet istînafiyye olarak fasılla gelmiştir. Sübut ifade eden isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyhin nekre gelişi tazim ifade eder.
مَغۡفِرَةٌ mübtedaya matuftur.
قَوۡلࣱ مَّعۡرُوفࣱ kelimelerindeki tenkir taklil içindir. Yani; azıcık güzel bir söz eziyet edilerek yapılan sadakadan daha hayırlıdır. (Âşûr)
Sıfatlanmış olduğunda nekrenin mübteda olmasına izin verilir. (İ’râbu’l Müyesser)
یَتۡبَعُهَاۤ أَذࣰىۗ cümlesi صَدَقَةࣲ için sıfattır. Müsbet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidai kelamdır. Cümlede sıfatlar dolayısıyla ıtnâb sanatı vardır.
صَدَقَةࣲ - مَّعۡرُوفࣱ - مَغۡفِرَةٌ - خَیۡرࣱ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
یَتۡبَعُهَاۤ أَذࣰىۗ ibaresinde tecessüm sanatı vardır. Sanki eziyet sadakanın ardına takılmış gitmektedir.
[Güzel söz söyleme…] Yani senden sadaka isteyen kişiye güzelce söz söylemen, onu hoş bir lisanla karşılaman, ona [ilerisi için] vaatte bulunman, onun için dua etmendir. [Bağışlama…] Yani uygunsuz bir şekilde senden yardım isterse ona müsamaha göstermen veya onun bu davranışını setretmen, onu fakirliği sebebiyle kötülememen, insanların içinde onun ayıbını yüzüne vurmaman ve onu kınamaman demektir. [Arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir.] Yani güzel söz ve bağışlama, önce sadaka verip sonra da başa kakıp eziyet etmenden daha iyidir. Bir görüşe göre “güzel söz ve bağışlama” fakirlere karşı muameleyle ilgili değildir. Ayetin manası şöyledir: Eğer fakirlere yardım etmeniz mümkün olmuyorsa sizler için daha hafif olan bir ameli eda edin. Ki bu da kavl-i ma’rûftur. Kavl-i ma’rûf insanlara güzel söz söylemek, iyiliği emretmek ve hata yapanları affetmektir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
وَاللّٰهُ غَنِيٌّ حَل۪يمٌ
Müstenefe cümlesidir. Lafza-i celâl mübteda, غَنِیٌّ haberdir. حَلِیمࣱ ikinci haberdir. İsme isnad olan bu haber cümlesi sübut ifade eder. Cümle faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve kemal sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet hissettirme kastına matuftur.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için cümledeki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
Allah'ın غَنِیٌّ ve حَلِیمࣱ şeklindeki haberlerinin tenvinli gelişi bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğuna işaret eder. Haber olan iki vasfın aralarında و olmaması Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir. Ayrıca bu sıfatlarla ayetin anlamı arasındaki mükemmel uyum, teşâbüh-i etrâf sanatıdır.
غَنِیٌّ - حَلِیمࣱ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Ayetin bu son cümlesi mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.
وَٱللَّهُ غَنِیٌّ حَلِیمࣱ cümlesi müminleri bu iki sıfatla ahlaklandırmak için Allah’ın bu iki sıfatını hatırlatmak için gelmiş tezyildir. (Âşûr)
وَٱللَّهُ غَنِیٌّ [Allah zengindir.] Yani Allah sizin sadakalarınıza ihtiyaç duymaz. Allah size sadakayı kendi ihtiyacı için değil, sizin menfaatiniz için emretmiştir. حَلِیمࣱ [Halîmdir.] Yani Allah, sadaka verip ardından eziyet ettiniz diye size hemen ceza vermez. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
Allah zengindir, yani sensiz de onun ihtiyacını karşılar ve Halîmdir (sana mühlet verir, teenni eder). غَنِیٌّ ismi, zengine zenginliğiyle faydalandırmasını, fakire de ihtiyacını gizleyip müstağni olmasını bildirir. حَلِیمࣱ sıfatı da zengine infak ettiği kişiye saygılı olmasını, fakire de zengine kızmamasını bildirir.