يَتَخَافَتُونَ بَيْنَهُمْ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا عَشْراً
يَتَخَافَتُونَ بَيْنَهُمْ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا عَشْراً
Fiil cümlesidir. يَتَخَافَتُونَ fiili مُجْرِم۪ينَ ‘nin ikinci hali olup mahallen mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır:
1. Müfred olan hal (Müştak veya camid),
2. Cümle olan hal (İsim veya fiil),
3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).
Burada hal muzari fiil cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) muzari fiil cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başında “و ” gelmez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَتَخَافَتُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
بَيْنَهُمْ mekân zarfı, يَتَخَافَتُونَ fiiline müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا عَشْراً cümlesi mekulü’l-kavlin hali olarak mahallen mansubdur. Takdiri; قائلين إن لبثتم şeklindedir.
اِنْ nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. لَبِثْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur.
لَبِثْتُمْ takdiri, قائلين إن لبثتم (Kalmadınız diyerek) olan mahzuf sözün mekulü’l-kavli olarak mahallen mansubdur.
اِلَّا hasr edatıdır. عَشْراً zaman zarfı, mef’ûlu fih olup fetha ile mansubdur. Takdiri, عشر ليال (on gece) şeklindedir.
يَتَخَافَتُونَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفاعَلَ babındadır. Sülâsîsi خفت ’dir.
Bu bab fiile müşareket (ortaklık/işteşlik), tekellüf ve tezahür (görünmek ve zorlanmak), tedrîc (bir işin aşamalı olarak aralıklarla ve yavaş yavaş meydana gelmesi), mutavaat fâale (mufaale babına ait bir fıilin dönüşlülüğü için kullanılması) ve mücerret mana (türemiş olduğu mücerred fiille aynı anlamda kullanılması) anlamları katar.
Tefâ’ul babı müşareket manasında kullanılır.
Müşareket (İşteşlik-ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ile mef’ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَتَخَافَتُونَ بَيْنَهُمْ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا عَشْراً
Fasılla gelen ayet mücrimlerin halidir. Hâl-i müekkide olarak ıtnâbdır. وَ ’la gelmeyen bu hal cümlesi hal sahibinin durumunu tekid ifade ettiği için fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Tekid edici halin başına وَ gelmez.
Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil hudûs, tecessüm ve teceddüt ifade eder.
تَخَافَتُ gizlice, yavaşça konuşmak, sır vermek manasınadır. Bu, Hakk Teâlâ’nın, [Artık orada bir fısıltıdan başka bir şey işitmezsin. (Ta-Ha Suresi, 108)] ayetinin bir benzeridir.
اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا عَشْراً cümlesi takdiri, قائلين (diyerek) olan mahzuf sözün mekulü’l-kavli olarak mahallen mansubdur. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.
Cümle, menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
Nefy harfi اِنْ ve istisna edatı اِلَّا ile oluşan kasr cümleyi tekid etmiştir. Kasr fiille, müteallıkı olan zaman zarfı arasındadır. Maksûr/ لَبِثْتُمْ, maksûrun aleyh/ عَشْراً ’dir. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır.
عَشْراً zaman zarfı olarak mansubdur. عشر ليال “on gece” demektir.
يَتَخَافَتُونَ fiilindeki gaib zamirle لَبِثْتُمْ fiilindeki muhatap zamiri arasında iltifat sanatı vardır.
Ayette “fısıldaşırlar’’ ifadesinden sonra müphem olan bu ifade açıklanarak ıtnâb yapılmıştır.