وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى
وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى
وَ , istînâfiyyedir. Zaman zarfı اِذْ, takdiri أذكر olan mahzuf fiile mütealliktir.
قُلْنَا ile başlayan cümle muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
قُلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
لِلْمَلٰٓئِكَةِ car mecruru قُلْنَا fiiline müteallıktır.
Mekulü’l-kavli اسْجُدُوا ’dir. قُلْنَا fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اسْجُدُوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
لِاٰدَمَ car mecruru اسْجُدُوا fiiline müteallıktır. اٰدَمَ ’nin cer alameti fetha olup gayri munsariftir.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.
Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَ atıf harfidir. سَجَدُٓوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. اِلَّٓا istisna edatıdır.
İstisna; bir nesneyi, kişiyi veya hükmü istisna edatlarından biriyle cümledeki hükmün dışında tutmaktır.
İstisnanın 3 unsuru vardır:
1. İstisna edatı: Cümlede kullanılan edatlardır.
2. Müstesna: İstisna edatından sonra gelen kelimedir. İstisna edilen, hariç tutulan kelimedir.
3. Müstesna minh: İstisna edatından önce gelen kelimedir. Kendisinden bir şeyin hariç tutulduğu, genellikle çoğul olan bir kelimedir.
İstisnanın kısımları 3’e ayrılır: 1. Muttasıl istisna 2. Munkatı’ istisna 3. Müferrağ istisna (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِبْل۪يسَ müstesna olup fetha ile mansubdur.
Müstesna istisna edatından hemen sonra gelen kelimedir. Ancak müstesna minh hemen önce gelen kelime olmayabilir. Müstesna mansubdur. Bununla birlikte istisna edatlarının türlerine göre farklı şekillerde îrablanabilir. Türkçeye “ama, ancak, -den başka, -sız, fakat, hariç, müstesna, yalnız, sadece” gibi kelimelerle tercüme edilir.
(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَبٰى elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو'dir.
وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى
وَ , istînâfiyyedir. Mütekellim Allah Teâlâ’dır. Zaman zarfı اِذْ, takdiri اذكر (Hatırla, düşün) olan mahzuf fiile mütealliktir. Bu takdire göre cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Muzâfun ileyh olan قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Azamet zamiri dolayısıyla fiil tazim ifade eder.
قُلْنَا fiilinin mekulü’l-kavli olan اسْجُدُوا لِاٰدَمَ cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Meleklere emir olan mekulü’l-kavl cümlesinden sonra emrin cevabının فَ ile gelmesi hemen secde etmiş olduklarına işaret eder.
فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَ cümlesi, aynı üslupta gelerek …قُلْنَا cümlesine فَ ile atfedilmiştir. اِلَّٓا, istisna edatıdır. Munkatı’ olan istisnada اِبْل۪يسَۜ , müstesnadır.
سجد yakın anlamı ‘secde etmek, tapmak’ demektir. Fakat burada meleklerin Rabbimizin emrine itaat edip boyun eğdikleri kastedilmektedir ki bu da kelimenin ikinci ve uzak anlamıdır. Dolayısıyla tevriye vardır. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları)
اسْجُدُوا - سَجَدُٓوا kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
لِاٰدَمَ - اِبْل۪يسَۜ - لِلْمَلٰٓئِكَةِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen اَبٰى cümlesinin fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Veya اَبٰى, mansub mahalde اِبْل۪يسَۜ ’den hâl-i müekkide olarak ıtnâbdır. وَ ’la gelmeyen bu hal cümlesi onun bu halinin sürekli bir özellik olduğuna işaret eder.
Nesefî’ye göre اَبٰى cümlesi gizli bir sorunun cevabı olabilir, o takdirde cümle şibhi kemâl-i ittisâl olur. (Selim Güzel, Ta-Ha Suresinin Meânî İlmi Açısından Tahlili)