وَلَقَدْ عَهِدْنَٓا اِلٰٓى اٰدَمَ مِنْ قَبْلُ فَنَسِيَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْماً۟
Azeme عزم: عَزْمٌ işin devamına ve tamamlanmasına yönelik kalbi sıkıca bağlamak/kesin karar vermektir. Bu köke ait عَزِيمَة sözcüğü muska demektir. Sanki bu muskayla şeytanın sende iradesini gerçekleştirmesini engellemişsin gibi tasavvur edilmiştir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 9 kez geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri azim ve azmetmektir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَلَقَدْ عَهِدْنَٓا اِلٰٓى اٰدَمَ مِنْ قَبْلُ فَنَسِيَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْماً۟
وَ istînâfiyyedir. لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattie harfidir.
قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
عَهِدْنَٓا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَٓا fail olarak mahallen merfûdur.
اِلٰٓى اٰدَمَ car mecruru عَهِدْنَٓا fiiline mütealliktir. اٰدَمَ kelimesinin cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma) vasfı hem de ucmelik vasfı (Arapça olmama) bulunmaktadır.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.
Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مِنْ قَبْلُ car mecruru عَهِدْنَٓا fiiline müteallıktır. قَبْلُ cer mahallinde muzâftır. Kelimenin merfû oluşu muzâfun ileyhin mahzuf olduğunun işaretidir. Ötre muzâfun ileyhten ivazdır.
قَبْلَ ve بَعْدَ kelimeleri muzâfun ileyhleri hazf edilince damme üzere mebni olurlar: Bu durumdaki izafete izafetten munkatı’ zarflar (izafetten kesilen zarflar) denir. قَبْلَ zarfı, hem cümleye hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olanlar grubundadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نَسِيَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri انت ’dir.
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.
نَجِدْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dir.
لَهُ car mecruru نَجِدْ fiilinin mahzuf ikinci mef’ûlune müteallıktır. عَزْماً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur..
وَلَقَدْ عَهِدْنَٓا اِلٰٓى اٰدَمَ مِنْ قَبْلُ فَنَسِيَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْماً۟
وَ, istînâfiyyedir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır.
لَ mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. وَلَقَدْ عَهِدْنَٓا اِلٰٓى اٰدَمَ مِنْ قَبْلُ cümlesi, mahzuf kasemin cevabıdır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107)
عَهِدْنَٓا fiiline müteallik olan, mecrur mahaldeki zaman zarfı قَبْلُ ‘nun muzâfun ileyhi, mahzuftur. Kelimenin merfû oluşu muzâfun ileyhin mahzuf olduğunun işaretidir.
Bu, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Bu, Hz. Âdem’in (a.s.) kıssasının Kur'an'da altıncı kez yer alışıdır. Hakk Teâlâ'nın [Andolsun ki Biz, bundan evvel Adem'e vahyetmiştik.] cümlesindeki ahd ile Allah'ın bir emri veya bir yasağının kast edildiğinden bir şüphe yoktur. (Fahreddin er-Râzî)
فَنَسِيَ cümlesi فَ ile عَهِدْنَٓا fiiline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Ayetin son cümlesi فَنَسِيَ cümlesine atfedilmiştir. Menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
عَهِدْنَٓا ve نَجِدْ fiillerinin azamet zamirine isnadı tazim ifade eder.
Ayetteki “Fakat unuttu” ifadesine gelince bu, hatırlamanın zıddı olan şeydir yani unutmadır. Hz. Âdem (a.s.) ezberlemediği ve iyice zapt etmediği, dolayısıyla unuttuğu için itâb olunmuştur. (Fahreddin er-Râzî)
عَزْماً۟ mef’ûl olarak mansubdur. Bu kelimedeki tenvin azlık için olabilir.
Bu ayette 114. ayetteki gaib zamirinden cemi mütekellim zamirine dönülerek iltifat yapılmıştır.
Ayetlerin sonundaki عَزْماً۟ ve عِلْماً kelimelerinde seci sanatı vardır.
Cümlenin kaseme delalet eden lam ve tahkik harfiyle başlaması kıssanın önemi sebebiyledir. İki kıssa arasındaki verilen ahd konusundaki tefritin birbirine benzediğine dikkat çekilmiştir. ألَمْ يَعِدْكم رَبُّكم وعْدًا حَسَنًا أفَطالَ عَلَيْكُمُ العَهْدُ (Rabbiniz size güzel bir vaatte bulunmamış mıydı? Şu halde size zaman mı çok uzun geldi?) şeklindeki 86. Ayette zikredilen ilk kıssada İsrailoğullarının Allah ile olan ahitlerinde tefrit vardır. (Âşûr)