مَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ لِتَشْقٰىۙ
مَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ لِتَشْقٰىۙ
Fiil cümlesidir. مَٓا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. اَنْزَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
عَلَيْكَ car mecruru اَنْزَلْنَا fiiline müteallıktır. الْقُرْاٰن mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
لِ harfi, تَشْقٰى fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.
تَشْقٰى fiili, ى üzere mukadder fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri انت ‘dir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel لِ harf-i ceriyle birlikte اَنْزَلْنَا fiiline müteallıktır.
اَنْ harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan حَتّٰٓى ’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye ( وَ )’den sonra, 6) Sebep fe ( فَ )’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَنْزَلْنَا fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi نزل ’dir.
İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
مَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ لِتَشْقٰىۙ
Ayet, ibtidaiyye olarak fasılla gelmiştir. Menfi mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. اَنْزَلْنَا fiilinin azamet zamirine isnadı tazim ifade etmiştir.
Car mecrur عَلَيْكَ ihtimam için mef’ûl olan الْقُرْاٰنَ ’ye takdim edilmiştir.
Allah Teâlâ Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse, hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Samerrâî, Beyanî Tefsir Yolu, c. 2, s. 467)
Sebep bildiren harf-i cer lam-ı ta’lilin gizli أنْ ’le masdar yaptığı تَشْقٰى cümlesi, mecrur mahalde olup لِ harfiyle birlikte اَنْزَلْنَا fiiline müteallıktır. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
[‘’Kur'an'ı sana bedbaht olasın diye indirmedik’’] cümlesi eğer طٰهٰۜ mübteda kabul edilirse طٰهٰۜ 'nın haberidir. O zaman sure veya Kur'an ile tevil edilmiş olur, Kur'an lafzı da ait yerine geçer. Eğer طٰهٰۜ kasem kabul edilirse bu da cevabı olur; onu nida kılarsan bu da münadası olur. مَٓا اَنْزَلْنَا 'yı fiil cümlesi yahut mübtedayı gizleyerek isim cümlesi yaparsan yeni söz başı olur. (Beyzâvî)
Mukâtil şöyle demiştir: Ebu cehil, Velid b. Muğire, Mut'im b. Adiyy ve Nadr b. el- Haris, Hz Peygamber (sav)'e: "şüphesiz ki sen, atalarının dinini terk ettiğin için bir meşakkat ve sıkıntı içindesin" dediler. Bunun üzerine Hz Peygamber (sav), "Aksine ben, alemlere rahmet olmak üzere gönderildim" dedi. Onlarda, "Hayır, aksine sen zahmet çekiyor, zahmet veriyorsun" deyince, Cenab-ı Hak, onları reddetmek ve Hz Muhammed (sav)'e de, İslamın sırf barış ve esenlik olduğunu; bu Kur'an'ın bütün kazançları elde etmeye götüren bir selamet ve bütün mutlulukları elde etmeye bir sebep olduğunu; kâfirlerin içinde bulunduğu durumun ise pür bedbahtlık olduğunu bildirmek üzere bu ayeti indirdi. (Fahreddin er-Râzî)
Bu ayetteki ifade, Resulullah'ı müşrikler tarafından karşılaştığı sıkıntılardan dolayı teselli etmektedir. Yani ‘’Ey Peygamberim! Biz bu Kur’an'ı sana, azgınlarla konuşurken, asilerle tartışırken sıkıntıları göğüslemen için indirdik, onların küfrüne aşırı derecede üzülmen ve iman etmeleri için kendini harap edercesine uğraşman için indirmedik.’’
Nitekim diğer bir ayette de "Arkalarından üzüntü ile neredeyse kendini harap edeceksin." denilmektedir. Hayır, ey Resulüm! Biz bu Kur’an'ı sana tebliğ ve öğüt için gönderdik ve bunu da sen yaptın. Artık bundan sonra onlar iman etmezlerse, senin bir sorumluluğun yoktur. (Ebüssuûd)