Tâ-Hâ Sûresi 2. Ayet

مَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ لِتَشْقٰىۙ  ...

(Ey Muhammed!) Biz, Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik.  (2 - 3. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 مَا
2 أَنْزَلْنَا biz indirmedik ن ز ل
3 عَلَيْكَ sana
4 الْقُرْانَ (bu) Kur’an’ı ق ر ا
5 لِتَشْقَىٰ güçlük çekesin diye ش ق و
 
Resûlullah’ın ve müslümanların çok zor şartlar altında bulundukları bir dönemde inen sûre, insanlık için bir lutuf olan Kur’an’ın ne yüce bir makamdan geldiğine dikkat çeken, muhataplarına mânevî huzur ve tatmin sağlayan, moral gücünü yükselten ifadelerle başlamaktadır. 2. âyetin “mutsuz olasın diye” şeklinde çevirdiğimiz kısmını “eziyet, zahmet çekesin diye” şeklinde tercüme etmek mümkündür. Her iki mânaya göre âyetten çıkan sonuç şu olmaktadır: Kur’an’ın getirdiği ilâhî mesajın amacı, insanın yaşama sevincini kırmak veya yok etmek değil, yaratılış amacına uygun bir sorumluluk bilinci taşıyanlara yol göstermek, hatırlatma ve uyarılarda bulunmaktır. Bazı müfessirler Resûlullah’ın tebliğ görevi esnasında çektiği sıkıntıları ve gece ibadetinden ötürü tâkatten düştüğünü anlatan rivayetlerle bağ kurarak ve ibadette maksadın meşakkat olmadığını belirtmek için âyete, Kur’an’ın insanı güç yetiremeyeceği şeylerle sorumlu tutmak üzere gelmediği mânasını vermişler; bazıları da burada, Hz. Peygamber’in hep bu sıkıntılı duruma mahkûm kalmayıp güçlü ve itibarlı olacağı ve değerinin bilineceği günlere de kavuşacağı yönünde müjde verildiği yorumunu yapmışlardır (bk. Taberî, XVI, 137; Râzî, XXII, 3-4). Âyetlerin indiği dönemle ilgili rivayetler ışığında, hemşehrilerinin hakikatleri görmemekte ve elleriyle yaptıkları putları tanrı edinmekte direnmeleri karşısında mâneviyat kırıklığına uğrayan Hz. Peygamber’e teselli verildiği, Kur’an’ın, ancak insan olmanın sorumluluğunu taşıyanlar ve bunun hakkını verememekten korkanlar için öğüt ve uyarı etkisi yapacağı bildirilerek bu bilinçten yoksun olanlar için kendisini helâk etmemesi gerektiğine imada bulunulduğu anlaşılmaktadır.
 
  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 624-625
 

مَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ لِتَشْقٰىۙ

 

Fiil cümlesidir.  مَٓا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. اَنْزَلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

عَلَيْكَ  car mecruru  اَنْزَلْنَا  fiiline müteallıktır.  الْقُرْاٰن  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  

لِ  harfi,  تَشْقٰى  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.

تَشْقٰى  fiili,  ى  üzere mukadder fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri انت ‘dir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel لِ  harf-i ceriyle birlikte  اَنْزَلْنَا  fiiline müteallıktır.

اَنْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan  حَتّٰٓى  ’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ  ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (  وَ  )’den sonra, 6) Sebep fe (  فَ  )’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَنْزَلْنَا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  نزل ’dir.

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

 

مَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ لِتَشْقٰىۙ

 

Ayet, ibtidaiyye olarak fasılla gelmiştir. Menfi mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.  اَنْزَلْنَا  fiilinin azamet zamirine isnadı tazim ifade etmiştir.

Car mecrur  عَلَيْكَ  ihtimam için mef’ûl olan  الْقُرْاٰنَ ’ye takdim edilmiştir.

Allah Teâlâ Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse, hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Samerrâî, Beyanî Tefsir Yolu, c. 2, s. 467)

Sebep bildiren harf-i cer lam-ı ta’lilin gizli  أنْ ’le masdar yaptığı  تَشْقٰى  cümlesi, mecrur mahalde olup  لِ  harfiyle birlikte  اَنْزَلْنَا  fiiline müteallıktır. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

[‘’Kur'an'ı sana bedbaht olasın diye indirmedik’’] cümlesi eğer  طٰهٰۜ  mübteda kabul edilirse  طٰهٰۜ 'nın haberidir. O zaman sure veya Kur'an ile tevil edilmiş olur, Kur'an lafzı da ait yerine geçer. Eğer  طٰهٰۜ  kasem kabul edilirse bu da cevabı olur; onu nida kılarsan bu da münadası olur. مَٓا اَنْزَلْنَا 'yı fiil cümlesi yahut mübtedayı gizleyerek isim cümlesi yaparsan yeni söz başı olur. (Beyzâvî) 

Mukâtil şöyle demiştir: Ebu cehil, Velid b. Muğire, Mut'im b. Adiyy ve Nadr b. el- Haris, Hz Peygamber (sav)'e: "şüphesiz ki sen, atalarının dinini terk ettiğin için bir meşakkat ve sıkıntı içindesin" dediler. Bunun üzerine Hz Peygamber (sav), "Aksine ben, alemlere rahmet olmak üzere gönderildim" dedi. Onlarda, "Hayır, aksine sen zahmet çekiyor, zahmet veriyorsun" deyince, Cenab-ı Hak, onları reddetmek ve Hz Muhammed (sav)'e de, İslamın sırf barış ve esenlik olduğunu; bu Kur'an'ın bütün kazançları elde etmeye götüren bir selamet ve bütün mutlulukları elde etmeye bir sebep olduğunu; kâfirlerin içinde bulunduğu durumun ise pür bedbahtlık olduğunu bildirmek üzere bu ayeti indirdi. (Fahreddin er-Râzî)

Bu ayetteki ifade, Resulullah'ı müşrikler tarafından karşılaştığı sıkıntılardan dolayı teselli etmektedir. Yani ‘’Ey Peygamberim! Biz bu Kur’an'ı sana, azgınlarla konuşurken, asilerle tartışırken sıkıntıları göğüslemen için indirdik, onların küfrüne aşırı derecede üzülmen ve iman etmeleri için kendini harap edercesine uğraşman için indirmedik.’’

Nitekim diğer bir ayette de "Arkalarından üzüntü ile neredeyse kendini harap edeceksin." denilmektedir. Hayır, ey Resulüm! Biz bu Kur’an'ı sana tebliğ ve öğüt için gönderdik ve bunu da sen yaptın. Artık bundan sonra onlar iman etmezlerse, senin bir sorumluluğun yoktur. (Ebüssuûd)