Tâ-Hâ Sûresi 3. Ayet

اِلَّا تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۙ  ...

(Ey Muhammed!) Biz, Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik.  (2 - 3. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِلَّا ancak (indirdik)
2 تَذْكِرَةً bir öğüt ذ ك ر
3 لِمَنْ kimseler için
4 يَخْشَىٰ korkan(lar) خ ش ي
 
Resûlullah’ın ve müslümanların çok zor şartlar altında bulundukları bir dönemde inen sûre, insanlık için bir lutuf olan Kur’an’ın ne yüce bir makamdan geldiğine dikkat çeken, muhataplarına mânevî huzur ve tatmin sağlayan, moral gücünü yükselten ifadelerle başlamaktadır. 2. âyetin “mutsuz olasın diye” şeklinde çevirdiğimiz kısmını “eziyet, zahmet çekesin diye” şeklinde tercüme etmek mümkündür. Her iki mânaya göre âyetten çıkan sonuç şu olmaktadır: Kur’an’ın getirdiği ilâhî mesajın amacı, insanın yaşama sevincini kırmak veya yok etmek değil, yaratılış amacına uygun bir sorumluluk bilinci taşıyanlara yol göstermek, hatırlatma ve uyarılarda bulunmaktır. Bazı müfessirler Resûlullah’ın tebliğ görevi esnasında çektiği sıkıntıları ve gece ibadetinden ötürü tâkatten düştüğünü anlatan rivayetlerle bağ kurarak ve ibadette maksadın meşakkat olmadığını belirtmek için âyete, Kur’an’ın insanı güç yetiremeyeceği şeylerle sorumlu tutmak üzere gelmediği mânasını vermişler; bazıları da burada, Hz. Peygamber’in hep bu sıkıntılı duruma mahkûm kalmayıp güçlü ve itibarlı olacağı ve değerinin bilineceği günlere de kavuşacağı yönünde müjde verildiği yorumunu yapmışlardır (bk. Taberî, XVI, 137; Râzî, XXII, 3-4). Âyetlerin indiği dönemle ilgili rivayetler ışığında, hemşehrilerinin hakikatleri görmemekte ve elleriyle yaptıkları putları tanrı edinmekte direnmeleri karşısında mâneviyat kırıklığına uğrayan Hz. Peygamber’e teselli verildiği, Kur’an’ın, ancak insan olmanın sorumluluğunu taşıyanlar ve bunun hakkını verememekten korkanlar için öğüt ve uyarı etkisi yapacağı bildirilerek bu bilinçten yoksun olanlar için kendisini helâk etmemesi gerektiğine imada bulunulduğu anlaşılmaktadır.
 
  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 624-625
 

اِلَّا تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۙ

 

اِلَّا  istisna edatıdır.  تَذْكِرَةً  önceki ayette geçen  اَنْزَلْنَا  fiilinin mef’ûlun lieclihi olup fetha ile mansubdur. 

مَنْ  müşterek ism-i mevsûl,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  تَذْكِرَةً ‘e müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası يَخْشٰى ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur. 

يَخْشٰى  fiili,  ى  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.

Fiilin oluş sebebini bildiren mef’ûldür. “Mef’ûlün lieclihi” veya “Mef’ûlün min eclihi” de denir. Mef’ûlün leh mansubdur. Fiile, “neden, niçin?” soruları sorularak bulunur.

Türkçede “için, -den dolayı, sebebiyle, -sın diye, ta ki zira, maksadıyla, uğruna” gibi manalara gelir. Mef’ûlün leh fiilinin önüne geçebilir.

2 tür kullanımı vardır: 1) Harf-i cersiz kullanımı. 2) Harf-i cerli kullanımı

Harf-i cersiz olması için şu şartlar gereklidir:

a. Mef’ûlün leh, cümledeki fiilin masdarı dışında bir masdar olmalıdır.

b. Nekre (belirsiz) olmalıdır.

c. Mef’ûlün leh olacak masdarın (iç duygularımızı ifade ettiğimiz, “saygı göstermek, küçümsemek, korkmak, bilmek, bilmemek” gibi) kalbî fiillerden olması gerekir.

d. Fiilin faili ile mef’ûlün faili aynı olmalıdır.

e. Fiilin oluş zamanı ile mef’ûlün lehin oluş zamanı aynı olmalıdır.

Not: Mef’ûlün lehin harf-i cersiz kullanılabilmesi için yukarıdaki 5 şartın beraber bulunması gerekir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اِلَّا تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۙ

 

Bu ayet önceki ayetin devamıdır. اِلَّا  istisna edatı, mef’ûlün lieclih olan  تَذْكِرَةً  müstesnadır.  تَذْكِرَةً  ’in takdiri  أنزلناه  [Onu indirdik] olan amili mahzuftur.  تَذْكِرَةً ’in hal yerinde masdar olmasına veya amili mahzuf bir mef’ûlü mutlak olması da caizdir.

İstisna munkatı’ dır. Yani aynı cinsten olmayan bir şey istisna edilmiştir.  إلا  asıl olan istisna manasında değil  لكن  manasındadır.  تَذْكِرَةً , masdar-ı müevvel olan  لِتَشْقٰىۙ ‘dan müstesnadır. Yani:  ما أَنْزَلْنا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقى إِلَّا تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشى  demektir. (Mahmud Sâfî)

Mecrur mahaldeki  مَنْ  müşterek ism-i mevsûlu,  لِ  harfiyle birlikte  تَذْكِرَةً ‘e müteallıktır. Sılası olan  يَخْشٰى  cümlesi, müspet muzari fiil olarak gelmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil hudûs, tecessüm ve teceddüt ifade eder.

تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۙ  müstesna-i munkatı’ olarak mansubdur,  لِتَشْقٰىۙ 'nın mahallinden bedel olması caiz değildir, çünkü iki cins farklıdır;  اَنْزَلْنَا 'nın mef'ûlu olması da caiz değildir, çünkü bir fiil iki illete etki edemez. Bunun  عَلَيْكَ 'deki  كَ ’den veya Kur'an'dan hal yerinde masdar (mef’ûlu mutlak) olduğu da söylenmiştir. Ya mef’ûlün leh'tir, o zaman  لِتَشْقٰىۙ  Kur’an'a sıfat düşen mahzûf bir şeye müteallik olur, yani; ‘’İndirilen Kur'an'ı tebliğ etmekle yorulasın diye indirmedik, ancak öğüt vermen için indirdik.’’ (Beyzâvî)

الْقُرْاٰنَ - تَذْكِرَةً  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı sanatı vardır. 

Bu tebliğ ve öğüt, umumi olduğu halde burada korkanlara tahsis edilmiş, çünkü ondan faydalananlar bu insanlardır. (Ebüssuûd)